Umutla beklediğimiz, kendi adıma çok çok ümitlendiğim 36. CHP Kurultayı hafta sonu yapıldı. Cumartesi oturdum satır satır dinledim, seyrettim.

Salon çok kalabalık, bir bu kadar da içeri giremeyip dışarıda kalanlar var. Tema: Adalet, Hak, Hukuk. Türkiye'nin mevcutta ana muhalefet partisi. Kitlelerin büyük beklentilerinin, tam da adalet, hak, hukuk adına beklentilerinin olduğu. Hem de çok uzun yıllardan beri.

Ama bugün bıçak kemiğe dayandı. Öncelikle hatırlayalım yapılması gerekenler neydi?

Neler yapıldı? Hiç birimizin niyeti bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek. Ama bugün ne üzüm kaldı, ne bağlar.
***
Ülkemiz her ne kadar batıda çok hissedilmiyorsa da doğuda savaş içinde uzun yıllardır; ölümlere, şehit cenazelerine adeta alıştırıldık. Evet o saat, o gün hepimiz yanıyoruz, ağlıyoruz; ertesi güne kadar herkes normaline dönüyor. Kimi kişisel kazanımlarının, kimi ekmek parasının, kimi sağlık sorunları içinfr bulamadığı ilaçların peşinde. Veliler yaz boz tahtası haline gelmiş Milli Eğitimde çocuklarının geleceği endişesi peşinde. Hiç kimse kendini emniyette hissetmiyor; adalet, hak, hukuk arıyor insanlar bu toz duman içinde.
***
Bugünkü CHP'nin cıngılı, çok doğru söylemler ve eylemler. Türkiye'de söylemler çok güzel de sonrası içinin boşaltılmış olduğu gerçeği çok acı. Haksızlık etmeyelim, önyargılı olmayalım diyoruz da ne yaptı somut CHP Kemal Kılıçdaroğlu ile? Benim aklımda kalan 15 yıldır bu görevde bir varlık gösteremediği, Türkiye'nin bugünlere gelmesinde sorumluluğu olduğu. "Adalet, hak yürüyüşü" yaptı. İnsanların beşinin, on beşinin sokakta korkudan bir araya gelemediği, konuşamadığı bir zamanda, yüzbinler yürüdü yanında, arkasında, yürüyemeyen konuşamayan, genci, yaşlısı. Ama tüm prim; algısıyla Kemal Kılıçdaroğlu'na. O yaşta bu performans, bravo adama v.s. Meclis konuşmalarında belagat sahibi oldu. Güzel konuşuyor birçok insanın hislerine tercüman, konuşamayan insanlar sakinleşiyorlar... Atatürk'ün kurduğu partide değişik kadrolar, değişik fikirler teşkil ediliyor. Atatürk resimleri, ilkeleri, inkılapları kaldırılıyor; Kemal Bey seyrediyor, Dersimliyim diyor. Ancak bir yönü var ki son derece namuslu
***
Tabii ki tek eleştirilmesi gereken, yolu veren kraldan çok kralcılar. Türkiye'de çok yaygın bir durum. Lider yapıp güce tapma, zaman zaman da kraldan çok kralcı olma saplantısı veya halk dilinde yağcılık, yalakalık kişisel çıkarlar ile adalet-hak-hukuku kim ne etsin? Demokrasi rafa kalkmış. Sekiz kere seçim kaybetmiş, iktidar hevesi olmadığı düşünülen bir lider ile nereye kadar? Albert Einstein'ın dediği gibi "aynı şeyi yaparsan, aynı sonucu alırsın". Ümit Kocasakal, Emin Ağaoğlu gibi tertemiz vatansever iki isme sırf siyasetin kurallarını bilmiyorlar diye hoşgörü, yol gösterme yerine, bünyeden reddi seçenler, alışılmış düzeni ne pahasına koruyorlar, küresel güçler tarafından farkında olarak veya olmayarak kullanılıyorlar. Delege sistemi ise doğrudan demokrasinin gerçekleşmesine izin vermiyor. Partinin sadece kayıtlı üyeleri seçim yapsa çok farklı sonuçlar çıkardı diye düşünüyorum. Yine gördük ki Türkiye'de yapılan seçimlerin açılımı, kazandırılanlar, kaybettirilenler. Umursanmayan taban ve halk. Dilerim ki şimdilik.