1571 yılında Venedikliler'den alınan ve 307 yıl Osmanlı hâkimiyeti altında kalan Kıbrıs'ın yönetimi 1878 yılında, hükümranlık hakkı Osmanlı İmparatorluğunda kalmak kaydıyla, İngiltere'ye devredilmişti.
Birinci Dünya Savaşı yıllarında Osmanlı İmparatorluğu ile İngiltere'nin ayrı saflarda yer almasının da bir sonucu olarak, İngiltere 1914'te tek taraflı bir kararla adayı ilhak etti. Türkiye, Ada üzerindeki İngiliz egemenliğini 1923'te kabul etmek zorunda bırakıldı.

Türkler 33 köyü terk etti

18. yüzyıl başlarına kadar Kıbrıs'taki Türk sayısı Rumlardan fazla, tarımla meşgul olan Türklerin elindeki toprak miktarı da Rumlarınkinden fazla oldu.
İki taraf arasında sosyal ve kültürel yaşam hep farklı kalmış, Türkler ve Rumlar arasında evlenme görülmemiş, iki toplumun fertleri ortak ticari işletme kurma gibi davranışlara girmemişlerdi.
1931'den itibaren Kıbrıslı Rumlar, Yunanistan ile birleşme taleplerini yoğunlaştırdılar. Kıbrıs'ın Yunanistan ile birleştirilerek, tamamen bir "Elen" adası haline getirilmesi şeklinde özetlenebilecek olan "ENOSİS" kampanyasına, İkinci Dünya Savaşından sonra hız verildi.
 Bu arada Yunanistan'dan gelen Albay Grivas 1955 yılında EOKA terör örgütünü kurmuş ve Ada'daki şiddet eylemleri giderek artmıştır. 1955-1958 döneminde Kıbrıslı Türkler 33 karma köyü terk etmek zorunda kaldılar.
İngiltere bu durumda, 1956'da, sadece Rumların değil, aynı ölçüde Kıbrıslı Türklerinin de "self determinasyon" hakkı bulunduğunu ve bu çerçevede taksim talebinin de geçerli bir seçenek oluşturduğunu açıkladı. "Kıbrıs Cumhuriyeti", adanın iki halkı arasında ortaklık temeline dayandırılan uluslararası antlaşmalar uyarınca 1960 yılında kuruldu. Bahse konu antlaşmalar tarafından garanti edilen Anayasası, adadaki Kıbrıslı Türk ve Rum halklarının eşit siyasi hak ve statüsüne dayandırılmıştır.

Sistematik saldırılar

Zamanın Cumhurbaşkanı Makarios, Zürih-Londra Anlaşmalarının Kıbrıslı Türklere adil olanın ötesinde haklar verdiğini ve 1960 Anayasasının işlemez olduğunu öne sürmeye başlamış Kıbrıs Rum tarafı 21 Aralık 1963'te Kıbrıs Türk toplumuna karşı kapsamlı ve sistematik saldırılara geçmiştir. Kıbrıs Türk tarihine "Kanlı Noel" adıyla geçen bu kampanya önceden hazırlanmış olan "Akritas Planı"na dayandırılmıştı.
Türklerin imhası veya Ada'dan atılmasını öngören Akritas Planı, basit bir örgütün eylem planı olmayıp, Rum yetkililerce hazırlanan bir etnik temizlik girişimidir. Akritas planının uygulanması sonucunda, 30 bin Kıbrıslı Türk 103 köyü terk etmek zorunda kaldı.
Kıbrıs sorunu, Rumların Kıbrıs Türklerini 1960'da kurulan ortaklık devletinden dışlama, Ada'da birlikte yaşama ve Ada'yı birlikte yönetme mutabakatını terk ederek, devleti gasp etmeye çalıştıkları 1963 yılından bu yana, uluslararası toplumun gündemindedir.

36'ncı yılını kutluyoruz

Bir darbe yapıp adayı Yunanistan'a bağlamak için iktidarı ele geçiren Nikos Simpson, yeni katliamlar planlıyordu.
Sevgili okuyucularım buraya kadar olan geçmişte hepimiz televizyonlarda Kıbrıs köylerindeki toplu katliamları toplu mezarları izledik. İnsanlık adına utanç verici bu gelişmeler sonradan Bosna'daki Serebrenika katliamı gibi uluslararası kuruluşlarda BM'lerde maalesef hiçbir samimi etki yaratmadı. İnsan hakları için mangalda kül bırakmayan sözde tüm medeni ülkelerde.
Uluslararası ilişkilerin siyasette büründüğü bu duyarsızlık Türk'ün Türk ten başka dostu yok teşhisini koyan merhum zamanın Başbakanı Bülent Ecevit in "Ayşe tatile çıktı" talimatıyla Ana Vatan Türkiye nin Yavru Vatana 20 Temmuz 1974'te savaş için değil,  barış için Türkiye Cumhuriyetinin güvenliği ile KKTC güvenliğinin birbirinden ayrılmaz bir bütün olduğunu deklare edip harekatı gerçekleştirdi; bu mezalime son noktayı koydu. Türk ordusu yine bir kahramanlık destanı yazdı. Bizler de o günden bugüne doğu Akdeniz jeopolitiğinin beyni olan Kıbrıs'ı öğrendik. Dün olduğu gibi bugün de dualarımız 36. yaşını dolduran Yavru Vatana, "Yaş günü kutlu olsun ve bu uğurda savaşan şehit olan tüm askerlerin ruhu şad olsun" dileklerimizi gönderiyoruz.