Sevgili okuyucularım, keşke mümkün olabilseydi de köşemde okumak yerine sizleri geçtiğimiz cuma günü tarihi Elhamra Sineması'nın muhteşem atmosferinde, bir o kadar muhteşem bir belgeseli sahibesiyle baştan sona beraber seyredebilseydik.
Hayata çıkışı, yaşamı, adım adım emek emek yükselişi, aydınlık Cumhuriyet kadınının dünyada Türkiye Cumhuriyetinin kültür elçisi oluşunu Turca Leyla Gencer'i, Zeynep Oral'ın anlatımıyla izleminizi ne çok isterdim. Baştan sona, onun katılımı zaman zaman anlatımı, bitiminde onun gözlerinde yaşlar, bizim gözlerimizde yaşlar. Finalde kareler ve biz yine yapılan törenin için de...    Zeynep Oralın anlatımıyla seyrediyoruz sonu.
***
Güneşli bir bahar sabahı, dünyanın en güzel teknelerinden biri, bir kuğudan farksız "Süreyya" teknesi , Kuruçeşme'den hareket etti. Leyla Gencer'in deyişiyle "yeryüzünün en güzel şehrinin" içinden ağır ağır süzüldü. Teknede 20 kişiydik, çok değerli bir emanetimiz vardı. Çiçeklerle bezeli teknenin tam ortasında; bir masa üzerinde siyah kadife yere kadar uzanan bir örtü. Masanın başında Leyla Gencer'in gülümseyen ama gözleri endişeli, kırmızı elbiseli fotoğrafı. Bir veda fotoğrafı el sallarken çekilmiş.
Masanın üzerinde ahşap bir kutu. Kutunun içinde ağzı mühürlü, metal silindir bir tüp, onun içinde küller. Boğazı geçiyoruz "Boğazın kızı" demişlerdi ona İtalya'da. Boğazın kızı, Boğaz'ın iki yanına el sallıyor... Teknemiz Dolmabahçe'ye geldi. Kıyı çok kalabalık. Leyla Gencer'i uğurlamaya gelenleri görüyorum, onları göremesem bile onları tanıyorum, biliyorum. Gözlerimizle, duygularımızla kucaklaşıyoruz. Onlar bu ülkenin aydınlık yüzü. Yaratıcılığa, yeteneğe, emeğe saygı duyanlar; bu ülkeden çıkan değerlere sahip çıkanlar ve yüceltenler.
Saat 12.00, rıhtımda Rengin Gökmen'in yönetiminde İstanbul Devlet Opera ve Balesi orkestra ve korosunun konseri. Teknedeki fotoğrafa bakıyorum. Sanki kıyıdakilere ve o çok sevdiği orkestra ve koro elemanlarına da el sallıyor artık. Kendi sesini sanki onların sesine katıyor... Yunus Emre Oratoryosunun son bölümü...
Ahşap kutunun içinde ağzı mühürlü madeni tüp çıkarılıyor, teknenin küpeştesinden külleri boğazın sularına bırakıyoruz, Melahat Behlil ve ben. Ağır ağır bırakıyoruz... Küller hafif, küller çok ağır, küller tüm bir yaşam... Küller rüzgar olup uçuyor, savruluyor, havalanıyor. Küller dramatik soprano bir ses olup Aida'nın, Violetta'nın, Leonardo'nın, Tosca'nın, Norma'nın, Lucia'nın, Leyla'nın aryasına veda aryasına dönüşüyor...
***
Sevgili okuyucularım, üstte benim paylaştığım çok küçük bir alıntı. Kitap için yorum yapanlardan Serhan Bali'nin yazdığı yorum, Oral'ın heyecanlı bir roman tadında kaleme aldığı "Tutkunun Romanı"yla Türk halkı evrensel ölçüdeki bir değerini keşfetti.
Biz İzmirli kadınların şansı ise EBSOV (Ege Bölgesi Sanayi Odası Vakfı ) Kadınlar Birliğinin İstanbul Kültür Sanat Vakfından Leyla Gencer'in anısına yapılan ve Zeynep Oral tarafından Romanı yazılan "Leyla Gencer" le Diva Turca'yı, kendilerinin burs verdiği 500 civarında orta, lise ve üniversite öğrencilerine kaynak yaratmak üzere organize etmeleri oldu. Vesilesi ile bu güzel STK 'yı da tanıtmak istedim.
1999 yılında Meclis üyesi eşlerinden Vakfa katkıda bulunmak ve daha çok çocuğa dokunmak üzere gönüllü kadınlardan kurulmuş. Burs öğrencilerinin yanı sıra, ihtiyaç duyulan bölgelerde kurulan EBSO okullarına (Bergama Dereköy, Kiraz Cevizli) maddi ve manevi kaynak yaratmak için " En iyi yatırım, geleceğe olan yatırımdır" inancıyla "üret, paylaş, mutlu ol" sloganıyla kermesler, paneller, konserle yaparak sorumluluk projeleri üretmeye devam ediyorlar.
Bu dönem Başkanı sevgili İpek Özçelik ve yönetim kurulu iyi ki varsınız...