Anayasa’nın 66. maddesinin vatandaşlık tanımı, herhangi bir tartışmaya meydan vermeyecek kadar açık ve nettir; “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.”

Anayasa’nın 66. maddesi, Türk milletinin hukuki kalbidir.

Bu madde, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucu mitini ve hukuki mirasını geleceğe taşır.

Bu madde, yalnızca bir etnik kimliği değil, ortak bir vatana bağlılık esasına dayalı bir ulusal kimliği tarif eder.

Bu madde yalnızca bir pozitif norm değil, aynı zamanda Türk devletinin tarihsel iradesinin taşıyıcısıdır.

Bu madde yalnızca basit bir hukuki tanım değil ulusal birliğimizin ve beraberliğimizin teminatıdır

Bu maddeye yönelik her müdahale de, anayasal düzenin sistematik bütünlüğünü tehlikeye atar.

Anayasa Hukuku açısından baktığımızda ise 66. maddenin ruhu, Türk milletinin hukuki varlığını koruma misyonuna dayanır.

Türklük kavramını anayasadan çıkarmak, anayasal kimliğin köklerini koparmak anlamına gelir ki bu da anayasanın başlangıç ilkeleriyle çelişmekle eş değerdir.

Devletin vatandaşlarıyla kurduğu bağ, sadece hukuki bir prosedürden ibaret değildir. Bu bağ, ortak bir tarih, kültür ve kader birliği ile şekillenir. Bu topraklarda da farklı kökenlerden gelen milyonlarca insan, tarih boyunca aynı ideal etrafında birleşmiş, kader ortaklığı yapmıştır. Tarihin en önemli devletlerini kurmuşlar, yaşatmışlardır.

Türkiye Cumhuriyeti’nde de vatandaşlık bağı üzerinden tanımlanan “Türklük” kavramı, bir etnisiteyi değil, ortak bir hukuki ve kültürel aidiyeti ifade eder.

Buna karşılık Vatandaşlık kavramını, ulusal kimlikten koparıp muğlak bir zemine çekmek, ya da tartışmaya açmak yalnızca hukuki değil, siyasal ve sosyolojik bir dağılma riskini de beraberinde getirecektir.

Modern ulus-devletlerin temelinde, ortak bir kimlik ve aidiyet bilinci yer alır.

Fransa'da “Fransız”, Almanya’da “Alman”, ABD’de bile “Amerikan” kimliği tartışmasız kabul görürken, Türkiye’de “Türklük” kavramının sorgulanmaya açılması, bu topraklardaki bin yıllık birikimi hedef almak anlamına gelir.

Vatandaşlık tanımını muğlaklaştırmak, aidiyet duygusunu yok etmek devleti kimliksiz ve kırılgan bir hale sokar.

Modern dünyada güçlü devletlerin ortak özelliği, ulusal kimliklerini tartışmaya açmamalarıdır.

Kimliğini koruyamayan toplumlar, küresel düzende başkaları tarafından yönetilmeye mahkûmdur.

Türkiye’nin uluslararası arenada güçlü kalabilmesi, içerideki birlik ve beraberliğini korumasına bağlıdır.

Unutmayalım ki; Güçlü bir devlet, güçlü bir ulusal kimlikle mümkündür.

Vatandaşlık bağıyla oluşan Türklük kimliği, bölgesel ve küresel tehditler karşısında Türkiye’nin en önemli sigortalarından biridir.

Bu nedenle, meseleyi sadece hukuki bir madde değişikliği olarak basite indirgemeye çalışanlara hatırlatmak gerekir;

Kimliğinizi kaybederseniz, devletinizi de kaybedersiniz!