Jülide Yurteri Şehitoğlu- İzmir'in canlı arşivi, Türkiye'nin ilk stratejik iletişim uzmanlarından Sancar Maruflu ile mesleğe nasıl başladığını, anılarını konuştuk. Herkesin sevdiği, saydığı ve doğduğu sokağa ismi verilen İzmir'in Sancar Babası fakirin, ihtiyaç sahibinin yanında olmaya devam ediyor. İzmir İl Fakirlerine Yardım Derneği (İZFAK) ile el avuç açarak dilenmeyen fakirlerin yardımına koşan Sancar Maruflu, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin bayramlarda dağıttığı paraların, gerçek ihtiyaç sahiplerine gitmediğini vurguluyor ve İzmir Büyükşehir Belediyesi'ni 67 yıllık dernekleriyle işbirliğine davet ediyor. Anma işinin de piri olan Maruflu nasıl aşık olduğunu, görkemli bir cenazesinin olacağını bakın nasıl anlatıyor.


-  Mesleğe nasıl başladınız? Bugüne kadar neler yaptınız ve şu an neler yapıyorsunuz?

Halkla İlişkiler mesleğine 46 yıl önce İstanbul'da Sanayi Nefise Mektebi denilen Güzel Sanatlar Akademisinin Yüksek Heykel Bölümünde okurken akşamları polis adliye ve sonradan magazin muhabiri olarak çalıştığım Milliyet Gazetesi'nde Şehit Gazeteci Abdi İpekçi'nin yönlendirmesiyle başladım. 1968 yılında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin yıldönümü etkinliklerini düzenleme görevini Başkan Burhan Felek'le birlikte 2'nci Başkan Abdi Bey bana verdi. İlk kez böyle bir iş üstlenmiştim. Çok korktum ve heyecanlandım. O yıllarda, Ankara'da Devlet Planlama Teşkilatı üzerinden kamu sektöründe ve sonradan, İstanbul'da Koç Holding'te Halkla İlişkiler mesleğini Türkiye'de ilk kez başlatmış, şimdilerde Profesör olan Alaaddin Asna'nın yardımlarıyla ve onun bana tavsiye ettiği şablonla İstanbul'da Gazeteciler Cemiyeti için muhteşem bir yıldönümü etkinliğini düzenledik. O tarihte İstanbul'da RCD Kısa adıyla anılan Kalkınma İçin Bölgesel İşbirliği Toplantıları da düzenleniyordu. Bu oluşumun ortaklarından İran Şahı Rıza Pehlevi ve Eşi Şah Banu Ferah Pehlevi, Pakistan Başbakanı Zülfikar Ali Butto ve 17 yaşındaki Güzeller Güzeli kızı sonradan Pakistan Başbakanı olan Benazir Butto, Amerikan Dışişleri ve Ekonomi Bakanları, Türkiye Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, Başbakan Süleyman Demirel, Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil, CHP Lideri İsmet İnönü, bakanlar, milletvekilleri, diplomasi temsilcileri ve çok sayıda yabancı ve yerli gazeteci katıldı. Olağanüstü başarılı geçen muhteşem gecenin ardından Merhum Abdi İpekçi beni Yüksek Heykel Eğitimi almaktan vazgeçirip Halkla İlişkiler ve Gazetecilik Eğitimi almaya yönlendirdi. Eğitimin ve tecrübeyle geçen çalışma hayatının ardından şu anda 46 yıldan beri Halkla İlişkiler, Organizasyon ve Stratejik İletişim alanında çalışıyorum. 1983 yılında kurduğum HİSDAŞ-SİDAŞ MEDYAPOL Firmasını oğlum Cevat Ziya Maruflu ile birlikte ayakta tutmaya çalışıyorum. Şu ana kadar 400'ü uluslararası, 2000'in üzerinde organizasyona ve tanıtım kampanyasına imza attık. Meslek ahlakı gereği siyasette zirveye çıkarttığımız siyasi liderleri ve partileri açıklayamıyorum. Ancak Turgut Özal'la, Bülent Ecevit'le, Süleyman Demirel'le, Erdal İnönü ile, Murat Karayalçın'la, Aydın Güven Gürkan'la, İsmail Cem'le ve çok sayıda siyasetçiyle çalıştığımızı, ulusal ve uluslararası pek çok firmayı Türkiye'de tanıttığımızı söyleyebilirim. Özellikle Kıbrıs asıllı İngiliz-Türk İşadamı Asil Nadir'le ve  Pepsi Cola International'la çalıştığımız yıllarda mesleğimizin en zevkli yönlerini yaşadım. Halen mesleğimi inatla ve ısrarla sürdürüyorum.

- Gazeteciliğe hâlâ devam ediyorsunuz...

Evet, gazetecilikten hiç kopmadım. 12,5 yıldır hiç ara vermeden her hafta yazıyorum. İkisi Amerika'da olmak üzere altı yayın organına yazı gönderiyorum. 12 adet kitabım yayınlandı. 300'ün üzerinde mesleğimle ilgili ödülün sahibiyim. 30'un üzerinde sivil toplum örgütünde başkan ve yönetici olarak çalışıyorum. "İzmiri Sevenler Platformu"nun, 67 yıllık İzmir İl Fakirlerine Yardım Derneği'nin, 48 yıllık İzmir Atatürk Ormanını ve Kültürparkı Koruma Derneği'nin, 36 yıllık İzmir'i Sevenler Kültür ve Sanat Derneği'nin, 21 yıldır da Ege Teknoloji ve Başarı Vakfı'nın Başkanıyım. Her gün sadece 3-4 saat uyurum. Diğer saatlerimi çalışarak ve okuyarak geçiririm. Türkiye'nin ve İzmir'in son 60 yılını içeren geniş bir kupür ve fotoğraf arşivine sahibim.

-  Bugüne kadar kimlerle yakın temas halinde çalıştınız?

Siyasetçi olarak Bülent Ecevit'le henüz Zonguldak Milletvekili ve Çalışma Bakanı olduğu günden itibaren çalıştım. Ecevit'i ilk kez propaganda amaçlı otobüs üzerine çıkartan kişiyim. Türkiye'de siyasetçilerin ilk kez otobüs üzerinden halka hitap etmeleri projesinin sahibiyim. Merhum Turgut Özal'la 1969'dan ölümünden 2 gün öncesine kadar ilişkim ve dostluğum hiç eksilmedi. Süleyman Demirel'le ilk kez 1966 yılında tanıştım. 51 yıldır hiç temasımız kesilmedi. Hemen hemen her gün telefonla konuşuyorum. Kendisine Ege ve İzmir'le ilgili sıcak havadisler veriyorum. 35 yıllık dostum olan Erdal İnönü'nün de halkla ilişkilerini ben yaptım. Ölmeden 3 gün önce onunla telefonla konuşan son kişiyim. Aynı şekilde İsmet Sezgin, Mesut Yılmaz, Deniz Baykal, Tansu Çiller, Mehmet Ali Bayar, Kemal Anadol, Alev Coşkun başta olmak üzere Egeli ve İzmirli siyasetçilerin tamamıyla yakın ilişkim var. Merhum işadamları Mazhar Zorlu, Sakıp Sabancı, Vehbi Koç'la ve Esbaş Kurucusu ve Başkanı Kaya Tuncer ile çok yakın ilişkilerim ve dostluklarım oldu. İşadamlarından Asil Nadir'le ilişkimi halen sürdürüyorum. Kemal Zorlu'yla , Ekrem Demirtaş'la, Erdoğan Tözge'yle, Nafiz Zorlu'yla, Mahmut Özgener'le, Kemal Çolakoğlu'yla, Yılmaz Temizocak'la, Ekrem Bulgun'la, Uğur Yüce'yle, Hilmi Uğurtaş'la, Dr. Sait Türek'le, Sıtkı Şukurer'le, Ender Yorgancılar'la , Mehmet Tiryaki'yle, Necip Kalkan'la, Kamil Porsuk'la, Bülent Eczacıbaşı'yla, Hüseyin Divrik'le ve daha çok sayıda Egeli işadamıyla vazgeçilmez ve ayrılmaz dostluklarım devam ediyor.


-  En çok unutamadığınız olay ve kişi?

1972 yılında Bülent Ecevit'e hediye edilen bir otobüsün, hiç kimsenin yapacağıma ve başaracağıma inanmamasına karşın, üst bölümünü açık alan kürsüsü haline getirip, Erkal Zenger'le de işbirliği yaparak mükemmel bir ses tesisatı yerleştirerek, Türkiye'nin ilk otobüs üstünden lider tanıtma olayını gerçekleştirmem. Turgut Özal'la ve Süleyman Demirel'le birlikte Doğu'da ve Güneydoğu'da yaşadığım çatlamalı ve patlamalı törenler, Manisa'da İnci Holding'in Uluslararası Açılış Töreni'nde Alman Milli Marşı'nın ardından çalınması gereken Türkiye Milli Marşı'nı Alman Genel Müdürün kaseti değiştirmesi nedeniyle yaşadığım sıkıntımı ve üzüntümü gören Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in izleyicilere bizzat ses vererek herkesi toplu İstiklal Marşı söylemeye davet edip benim sıkıntımı ortadan kaldırması.

Arşivimi bağışlayacağım

- İzmir'in canlı arşivi gibisiniz... Bu kadar bilgi ve belgeyi nerede saklıyorsunuz? Bunlara geleceğe yayın olarak bırakmak istiyor musunuz?

Türkiye'nin ve İzmir'in son 60 yılını içine alan geniş bir arşivin sahibiyim. Şu anda büromda 2, evimde 2, derneklerimde 4 olmak üzere 8 oda tepeleme bilgi, belge, obje ve fotoğraflarla doludur. Şayet ciddi bir arşiv ve araştırma merkezi bulabilirsem elimdeki her şeyi oraya bağışlamayı düşünüyorum. Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi'nin kuracağı arşiv ve bilgi merkezine, bu koleksiyonlarımın önemli bir bölümünü zaten bağışlayacağım.

- En çok hayatını kaybedenler için düzenlediğiniz anma törenleriyle biliniyorsunuz... Kaç kişiyi anıyorsunuz, bu düşünce ilk nasıl ortaya çıktı?

Esasen ben hayatını kaybetmiş olanlardan çok, yaşayanlar için yaşadığı günlerde etkinlik düzenliyorum. Onları yaşarken mutlu etmek istiyorum. Örneğin Selçuk Yaşar'ın, Mazhar Zorlu'nun, Tekin Çullu'nun, İsmail Sivri'nin, Süleyman Demirel'in, İsmet Sezgin'in, Atilla İlhan'ın yaşadığı günlerde mutlu olmalarını sağlayacak etkinliklere ilk öncülüğü ben yaptım. Geçenlerde Prof. Dr. Veli Lök ile Prof. Dr. Ataol Behramoğlu'nu ve Merhum Mazhar Zorlu ödülleriyle 17 kişi ve kurumu hayattayken hatırlayıp mutlu ettik. Ancak insanların geçmişini ve dününü unutmamaları için, geçmişte bu ülke ve bu kent için çaba harcamış kişi ve kurumları sık sık hatırlayıp onları unutturmuyoruz. Dr. Behçet Uz, Vali Kazım Dirik, Osman Kibar, İhsan Alyanak,  Zeki Müren, Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Bey, Atilla İlhan, İsmail Sivri, Mazhar Zorlu, Fahrünnisa Kadıbeşegil, Ayla Dikmen, Tanju Okan, Yusuf Nalkesen, Avni Anıl, İsmet Yazar, Muharrem Candaş, Metin Oktay, Gürsel Aksel, Gode Cengiz, Erol Baş, Ali Ulvi Kiremitçiler, Argun Akmoral, Ali Artuner, Rıdvan Burteçin, Atalay Noyaner, Prof.Dr. Erdem Tunçbay, Doç. Dr. Ergun Göksan ve diğer anılmaya değer isimler mutlaka anılmalı ve bıraktıkları eserlerle ve izlerle yeni nesillere anılarıyla örnek olmalıdır, tüm değerlerimizi yeni nesillere tanıtmalıyız diye düşünüyorum.

İzmir'i ölesiye seviyorum

-  Bütün bunları çok büyük paralar kazanmadan, kendi yarattığınız imkânlarla yaptığınızı biliyoruz. Biraz maddi boyuta da değinebilir misiniz?

Çalıştığım sivil toplum örgütlerinin hiçbirinden, yasal olarak almaya hakkım olduğu halde, bir tek kuruş huzur hakkı almıyorum. Son yıllardaki iş sıkıntılarım nedeniyle kent içi ulaşımımı belediye otobüsleriyle gerçekleştiriyorum. Lüks bir yaşantım yoksa da,  yaptığım çalışmalarda elbette zorlanıyorum. Bir etkinliğe zamanında varabilmek için erken yola çıkıp, istirahatımdan fedakârlık ediyorum. Sonuç olarak çok sevdiğim İzmir ve İzmirliler için her şeyin yapılmaya değer olduğunu düşünüyorum. İzmir ölesiye sevilecek bir kent. En büyük mutluluğum İzmirlilerden gördüğüm ilgi ve sevgidir. Vefamın karşılığını vefa olarak alıyorum. Bu bana yeter.

Benim cenazem görkemli olur

- Siz ölen değerleri yaşatan birisiniz. Sizin cenaze töreniniz nasıl olacaktır?

Ben cenaze törenimin nasıl olacağını biliyorum. Üç önemli olay yaşadım; bir hastalandım bütün İzmir hastaneye koştu, benim yüzümden hastanenin düzeni bozuldu. Bana hastane başhekimi açıkladı, üç isim defteri harcamışlar; bu hastanenin tarihinde olmayan bir şey. İkincisi Karşıyakalılar benim için bir gece düzenlediler, o gece insanlar salonlara sığmadı, iki kat doldu taştı. Karşıyaka'da doğduğum sokağa ismim verildi, sokağın açılışı miting meydanı gibiydi. Binin üzerinde insan geldi. Bunları ben sağlığımda yaşadım, cenazem de görkemli olur diye tahmin ediyorum. Evet evet, cenazem görkemli olur.

Üniversiteli gençlerimiz İZFAK'tan giyinebiliyor

- Başkanlığını yaptığınız İzmir İl Fakirlerine Yardım Derneği (İZFAK) nasıl kurulmuştu ve ne kadar insana ulaşabiliyorsunuz?

Ecdat yadigarı İzmir İl Fakirlerine Yardım Derneği'miz (İZFAK), 1947 yılında İzmir'imizin temel taşları olan tüccar ve işadamları ile ünlü ailelerin bir araya gelmeleriyle kurulmuştur. 67 yıl önce, İzmirli hayırsever işadamları tarafından el avuç açmayan, dilenmeyen İzmirlileri korumak ve kollamak amacıyla kurulan  İZFAK, 12 ay boyunca her ay ortalama 500 İzmirli mağdur aileye erzak yardımı yapıyor. Bu yardımlar, Ramazanlarda ve bayramlarda 2000 sayısını geçmektedir. Yardım yapılanların hepsi, resmi mercilerin belirlediği ve derneğimiz üyelerinin kontrollerini yaptığı gerçek muhtaç ailelerden oluşuyor. Erzak dışında sürekli olarak; eşya, kıyafet, ilaç ve ihtiyaç maddeleri yardımları da yapıyoruz. Yeni doğum yapan ailelere süt ve mama yardımı, yeni okula başlayacak çocuklu ailelere kırtasiye, okul kıyafeti, beslenme gibi yardımlar yapılmakta, yeni evlenecek gençlere damatlık, gelinlik, çeyizlik, ev eşyası v.b. temin etmekteyiz. İZFAK, her ay erzak dağıtımı yaptığı aileler için bir güvence, can simidi özelliğini taşıyarak güvence olmaktadır. Az giyilmiş markalı paltoları, elbise ve ayakkabıları burada öğrencilerimize temin ediyoruz. İzmir için İzmir İl Fakirlerine Yardım Derneği gereklidir. Yaşamalıdır, yaşatılmalıdır. Kentin merkezinde yaşayan, her şeyini kaybetmiş işadamı, heykeltraş, modacıları da buluyoruz ve o insanların da mutfağına sıcak yemek bulma imkanı sağlıyoruz. Yapamayanlara da lokantalardan temin edip evlerine yemek gönderiyoruz. Bu daire bize Sadullah Hamit Birsel'in bağışı. Türk Eğitim Vakfı aracılığıyla bunu bize verdi, yukarıda da bir dairemiz var, onun kirasından yararlanıyoruz. Aşağıda da bir dairemiz var, onu dağıtımlarımız için kullanıyoruz. İzmir Büyükşehir Belediyesi'ni de bizimle işbirliğine çağırıyorum. Onların bayramlarda dağıttıkları paralardan bizim fakirlerimizin hiçbirinin bugüne kadar para almadığını öğrendik. Doğru adreslere ulaşmak için bizimle işbirliği yapmalarını istiyoruz.

Eşimin Atatürkçülüğüne vuruldum

- Çok duygusal birisiniz, eşiniz ile nasıl tanışmış ve ona âşık olmuştunuz?

Fuarda fuar müdür muaviniydim, eşim de ziraat yüksek mühendisidir, fuarda peyzaj mimarı olarak çalışmaya başlamıştı. Fuar yeşil alan ve oraya yenilikler yapıyordu. Çok güzel bir kompozisyon yaptı. Atatürk'ün heykelinin altında, rengârenk çiçeklerden bir saat yaptı. Orada 10 Kasım günü, dokuzu beş geçeyi canlandırdı. Onu gördüm çok etkilendim ve duygulandım. Ayla'nın Atatürkçü oluşu, ona ilgimi daha çok arttırdı. Sevdalandım. Biraz birleşmemiz zor oldu. Ben 68'liydim. Solcu olarak tanınıyordum, eşimin ailesi de o zamanlar Adalet Partili idi. Aile benim bu tutumumdan dolayı tepki göstermiş. Bir gün kendisini Sevinç Pastanesi'ne davet ettim. Orada evlenme teklifi ettim, düşüneceğini söyledi. İyi düşün dedim, eğer bana kısa zamanda olumlu cevap vermezsen, ben evlenme fikrini hayatımdan çıkaracağım ve asla evlenmeyeceğim. Ertesi günü beni aradı ve teklifimi kabul etti. Bir ay içinde evlendik. Nikâhımızı İhsan Alyanak kıymıştı. Bir dönemin en önemli solcuları benim nikâhımdaydı. Tüm 68'liler oradaydı. Hem solcular hem ülkücüler hem sağcılar hep birlikteydik. Eşimle 39 yıldır mutlu bir evliliğimiz var.