Ünlü şarkıcı Sözcü gazetesinde yayınlanan röportajında çarpıcı ifadeler kullandı.

İşte o röportaj:

Dostluğumuz hafızamda

Nilüfer’le sizin bisiklete binerken çektirdiğiniz fotoğrafınız vardır, hatırladınız mı?

Elbette hatırlıyorum. Onunla dostluğum da hafızamda, yaşadıklarımız da. 1982’de tanıştık, Selmi Andak vesile olmuştu. O günlerde ‘Canım Sıkılıyor Canım’ adlı albümüm yeni çıkmıştı, “Çok beğendim şarkılarınızı, konuşabilir miyiz?” dedi. Buluştuk, konuştuk ve neler olması gerektiğiyle ilgili bir sözleşme yaptık. Aradan 20 yıl geçti ve bir gün bana “Terzime, kuaförüme çok para veriyorum yetmiyor, seninle yaptığımız anlaşmayı gözden geçirelim” dedi. Böylece anlaşma bozuldu. Abartılı bir meblağ ödemiyordu zaten ama o zaman şarkılarımı hiç söyleme, bir şey de ödeme dedim. Ona akıl vermişler “Hem söyle, hem ödeme” diye. Mahkemeye gidildi. Mahkemedeki resmi yazıda diyorki “Kayahan’la bir anlaşmamız yoktu, maddi durumu bozuktu, yardım ediyordum.” Bu bardağı taşırdı.

Nilüfer’in daha sonra açıklamaları da oldu…

Nilüfer bunu onur meselesi yaptığını söyledi. Bu anlaşmayı bozanın onurdan söz etmesi bana çok saçma geliyor, buna tam anlamıyla zeytinyağı gibi üste çıkmak denir.

Hastayken yanındaydım

Çok iyi dosttunuz ama…

Bütün hastalığı boyunca Nilüfer’in yanında oldum, bir kez bile “Hastalığımda Kayahan bana yardımcı oldu” demedi. İşte şu sehpadaki bisikletle, anılardaki o bisikletli pozun hatırlattıkları bunlar bana.

Tekrar barışsanız ne iyi olur, herkese de örnek olur…

Nilüfer’le barışıp yeniden bir araya gelebilirim ama bir şartım var. Halka gerçeği açıklasın ve “Bu sözleşmeyi ben bozdum” desin. Bu kadar basit. Ben olsam söylerdim, “Yaptığım eşekliktir” derdim. Ama mahkeme süresince bile iki yıl şarkılarımı söyleyip bana ödeme yapmadı. Nilüfer bana borçludur. Bir yandan beni para canlısı gösterip, diğer taraftan “Kayahan şarkıları tutmuyor artık” dedi. “Tutmuyor” dediği benim şarkılarım Nilüfer’in sanat hayatının yüzde 80’lik başarısıdır.

Türkiye Müzik Ödülleri gecesinde de Kayahan özellikle Nilüfer’le karşılaşmamak için görünmedi. Ama sahneye çıkınca da “Atatürk ve silah arkadaşları” dedi olay oldu.

Ben kulisteydim ve sahnede neler olup bittiğini bilmiyordum. Konuşmak için sahneye çıkarken benden önce yapılan konuşmaları sordum, “Orhan Gencebay kardeşliği konuştu” dediler. Atatürk konuşulmuş olsaydı, ben konuşmazdım. 35 yıldır Atatürk ve tüm alt kimliklerden oluşan silah arkadaşlarına her konserimde teşekkür ederim. Son Kıbrıs konserimde, gönül sayfamda açık seçik Atatürk yazıyor, Türkiye yazıyor dedim.

Sözlerimiz çelişmiyor

Orhan Gencebay’la o gece karşılaştınız mı?

O gece benim söylediklerimle Orhan Gencebay’ın söyledikleri çelişmiyor ki, aksine birbirini tamamlıyor. Ben hem Atatürk’ü seviyorum hem de dinime bağlıyım. İkisi benim bedenimde dövüşmeden yaşıyor. Bu toplumun temelinde Atatürk var, silah arkadaşları var, inançlarımız var. Ama bu temel taşlarıyla fazla oynamamak gerekiyor, bunun kimseye faydası yoktur. Yolu sevgiden geçen herkesle bir gün buluşuruz. 2002’de Bursa’da imam, cemaate ‘yolu sevgiden geçen herkesle bir gün buluşuruz’un manasını anlatmıştı.

O gece sahnede “Allah’a emanet olun” dediniz…

Ben hep söylerim bu sözü. İnançlı bir insanım. Şimdi, Kutlu Doğum Haftası başladı ve bu vesileyle peygamberimizle ilgili de konuşmalar yapacağım. Farklı düşünsek de önemli değil, sevgisiz saygısız kalmazsak mutlaka anlaşırız.

Plaketler ödüller arasında şu Atatürk büstü ilgimi çekti.

Üzerinde, 7 Nisan 1978 yazan bu büstü 2’nci Yurtiçi Bölge Komutanlığı verdi bana. Mehmetçik Vakfı adına Konya’daki konserimden sonra Org. Eşref Bitlis’ten almıştım. Çok cesur bir adamdı o.

Bunlar kafa kurcalıyor

Eşref Bitlis’in düşen uçağı, Turgut Özal’ın zehirlenmesi, Adnan Kahveci’nin trafik kazası hâlâ tartışılıyor…

O dönemde pek çok olayın olması enteresandır. Münferit değildiler. Nasıl bu kadar denk geldi meselesi kafa kurcalıyor.

Kayahan’ın sağlığı nasıl?


Çok şükür iyi. Hastalığını çok konuşan biri olmadım hiç.

Müzik sektörü dibe vurdu ama sebebi korsan değil

Dünya sanki artık daha hızlı dönüyor, hayatın da, müziğin de, aşkın da o eski tadı yok gibi…

İnsanlar yoğun tempoda yaşıyor, çalışıyor. Son yaptığım ‘Mevsim Hala Sen’ adlı şarkımda insanlara rahat olmalarını, yaşadıklarını farketmelerini hatırlatıyorum. Biliyorum ki, çoğu köprüden geçerken denize bile bakamıyor. Kapitalist sistemin can yakan yönleridir bunlar.

Aşkın durumuna gelirsek…

Birbirini seven çiftler, hayatlarıyla, dünyaya getirip yetiştirdikleri çocuklarıyla geleceği belirler. Günlük ilişki yaşayanların çocukları ise sevgisiz, sokaklar da süssüz kalır. Bu sevgisiz ve süssüz sokaklardan da doğru bir yaşam çıkmaz. Aşk emekle değer kazanır. Böyle giderse dünyada her şey ne yazık ki hızla kirlenmeye devam edecektir. Bu yüzden şarkıları çok önemsiyorum.

Haklısınız ama aşkı doğru anlatan şarkılar olmalı…

Elbette… Zaten “Anca gidersin” şeklinde mesajlar veren şarkılar başka şeyler anlatıyor.

‘Mevsim Hala Sen’ şarkınız çok sevildi.

Şarkı da klip de çok sevildi. Sakinlik, sessizlik, huzur isteyenler için ‘Mevsim Hala Sen’ ilaç olarak tavsiye ediliyor. İlaç gibi bir şarkı yaptım. Bakın, günümüzde kimse kimseye ‘Merhaba, nasılsın?’ demiyor. ‘Merhaba’, seninle barışığım demektir. ‘Nasılsın?’, ilgilenmek demektir. Bunlara ihtiyacımız var bugün. O yüzden şarkımda “Ah canım, merhaba nasılsın demen yeter” diyorum. DRC yapım sahibi Süleyman Darcan sponsorluğunu üstlendi, kendilerine teşekkür ederim. Benimle iletişime geçmek isteyenler oluyor, www.kayahan.info veya kayahan.online’dan ulaşabilirler.

Eşiniz İpek Hanım’la projelerinizi konuşalım


Dört yıldır çalışıyoruz, hazırlanıyoruz. İpek Hanım, Amerika’daki Berklee Caz Okulu’nda gitar, şarkıcılık ve şarkı sözü yazarlığı bölümünü geçen yıl bitirdi. Öğrenilmeden hiçbir meslek yapılmaz. Bakın, müzik sektörü dibe vurdu. Müziği korsan vurdu sanıyorlar, yanılıyorlar. Bana göre kalıcı, zevk veren şarkılar çıkmıyor da ondan müzik sektörü dibe vurdu. Bir ay sonra İpek Hanım’la onun için yazdığım ‘Söz Ver Bana’ şarkısını çıkaracağız, sonra ardarda diğer şarkılarımız gelecek.