Ünlü oyuncu Songül Öden, Arap kanalı MBC4'e önemli açıklamalarda bulundu. Ortadoğu ve Balkanlar'da bulunan sevenlerinin kendisine İngiliz ve Arapça mesajlar atarak ulaşmaya çalıştığını belirten Öden, bundan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Öden, Önümüzdeki dönemlerde kadınlar için daha aktif çalışacağını belirten Öden, gizemli biri olmadığını da dile getirdi.

Songül Öden, Zeynep Özek’in Birleşik Arap Emirlikleri merkezli MBC4 kanalı için hazırladığı ‘Turki Ekstra’ programında soruları yanıtladı. Türkiye ve dünyadaki kadınların azap çektiğini, oynadığı ‘Serçe Sarayı’nda canlandırdığı karakterin de aynı durumda olduğunu anlatan Öden, “Fakat, kadın güçlüdür. Kadın doğurgandır, yaratandır. Dolayısıyla da ayakta kalabilendir kadın. Hikayemizde de böyle. Serçe en dibe düştüğü anda bile ayağa kalkabilecek güce sahip. Bütün kadınlar buna sahip aslında” dedi.

Songül Öden, ‘Serçe Sarayı’nda canlandırdığı ‘Serçe’ karakterinin bundan önceki ‘Gümüş’ dizisindeki ‘Nur’ veya ‘Umutsuz Ev Kadınları’ndaki ‘Yasemin’e hiç benzemediğini vurgularken şöyle konuştu:

“Serçe; Hem yumuşak huylu, hem de sert bir kadın. Yaşamın onu yalnız bırakmasından kaynaklı, erkekleşmiş, çocuklarına baba, anne, abla, ağabey, hem de her şey olmak zorunda kalan, onlara kanat germek zorunda kalan bir kadın. O yüzden ‘Çift cinsiyeti varmış’ gibi hem kadın, hem erkek fakat kendi içinde çok kırılgan. Bunu kimseye göstermemeye çalışıyor.”

Songül Öden, bu dizide canlandırdığı karakterin daha önce çok sevilen ‘Nur’ karakteri gibi kesinlikle Ortadoğu’da da sevileceğine inandığını ifade ederken, şöyle dedi:

‘NUR’ İLE ‘SERÇE’ ARASINDAKİ BENZERLİKLER

“Nur da mücadeleci bir kadındı. Serçe de gerçekten çok mücadeleci bir kadın. Çok sıcak bir iş hakikaten. Senaryoyu okuduğumda ağlama ile gülme yan yana. Temposu o kadar hızlı değişiyor ki. Sadece dramatik veya sadece komik değil. Ağlarken gülmek iç içe. Bu bana çok sıcak geldi. Hayat da öyledir. Gülmenizin içine bir ağlamak gelebilir. Buna biz hayat diyoruz zaten. O yüzden ritmi çok hayattaki gibi. O farklı gelebilir. Bunu sevebilirler bence."

Kendisini ‘Utangaç’ biri olduğu için galalara gitmediğini ifade eden Songül Öden, ‘Gümüş’ dizisi ile kendisini tanıyıp seven Arap izleyicilere büyük saygı duyduğunu ancak, iş yaptığı dönemlerde ortada olmayı sevdiğini söyledi. Öden, Ortadoğu ve Balkanlar’daki hayranları ile ilgili şöyle dedi:

"BENİ BÖYLE SEVSİNLER"

“Benden çok şey, resim paylaşmamı , galalara gitmemi istiyorlar. Biliyorum bundan çok şikayetçiler. Beni mazur görsünler; beni böyle sevsinler. Benim utangaç yapımdan, iş yaptığımda konuşmayı seviyor olmamdan kaynaklanıyor olabilir.. Onlara söz verdiğim hikaye kitabım vardı. Hakkikaten yakın bir zamanda çıkaracağım. Bunu çok istiyorum. Bu diziye başlamadan önce piyano dersine başlamıştım, yarım kaldı. Belki son zamanlarda ne yaptığı sorusuna yanıt olabilir.”

"GİZEMLİ BİRİ DEĞİLİM"

Bir süre önce Azra Akın ile birlikte BM Nüfus Fonu (UNFPA) Türkiye Temsilciliği'nin kadına yönelik şiddetle mücadele çalışmalarının sesi ve yüzü olmayı kabul eden Songül Öden, önümüzdeki dönemde kadınlar için daha aktif biçimde çalışacağını söyledi. Öden, kadın hakları ve uğradıkları şiddete karşı durma konusunda BM ile yaptığı çalışmalara ağırlık vereceğini, Ortadoğu ve Balkan halklarına kendisine gönderdikleri mesajlarla kadınlarla ilgili duyarlılıkları konusunda teşekkür ettiğini vurguladı. Öden, "Gizemli biri değilim aslında. Belki az görmelerinden kaynaklanıyor olabilir. Ama aslında uzak mesafeli değilim, ulaşılabilirim. Ama belki bu prensiplerimden dolayı uzağa düşüyor olabilirim. Bu onlara gizem gibi geliyor olabilir” diye devam etti.

Twitter’den kendisine gelen yorumlara teşekkür etmek için kendisine gelen istek üzerine dikkate aldığını göstermek için ‘Favori’ olarak listeye eklediğini bildiren Songül Öden, Mersin’de evine gitmek üzere minibüse bindikten sonra uğradığı saldırıda öldürülerek cesedinin yakılmasına hayranlarının gösterdiği duyarlılıktan etkilendiğini anlattı. Öden, şunları ekledi:

HAYRANLARIN ÖZGECAN HASSASİYETİ

"Hayranlarım, Arapça, İngilizce yazıyorlar. Türkçe öğreniyorlar. Bir kızımızın (Özgecan Aslan) başına gelen olaya gösterdikleri incelik, hassasiyet beni o kadar etkiledi ki. Kadın veya insan, dünyanın her yerinde insan. Ortak şey sevmek bence. Coğrafyalar, üstüne bastığımız yeryüzü neresi olursa olsun esas olan birbirimizi sevmek bence. Ortadoğu ve Balkan halkları ile ortak bir dil buluyoruz ki yıllardır birbirimizi seviyoruz.”