Loreena McKennitt, Türk müzikseverlerin yakından takip ettiği ve sevdiği bir sanatçı. Büyülü sesine kapılıp gitmeyenimiz neredeyse yok gibidir. Şarkılarını dinlerken gözlerimizi kapattığımızda kendimizi gizemli bir yolculuğun içinde buluveririz. Bazen El Hamra Sarayı'nda, kimi zaman İstanbul'un gizemli sokaklarında gezdirir bizi. Dünya müziğinin en başarılı besteci ve yorumcularından biri olarak kabul edilen sanatçı, geçtiğimiz günlerde İstanbul'daydı. Gönül isterdi ki gelmişken bir de konser versin. Ama sebebi ziyareti, son albümünün tanıtım etkinliğiydi. Sanatçı 'işimi takdir edenler' dediği hayranlarıyla Beyoğlu'nda buluştu ve albümlerini imzaladı. Odeon Müzik'in organize ettiği ziyaret kapsamında onunla buluşma imkanı bulduk. The Bosphorus Gezi Otel'e gittiğimizde, bizi tebessümle karşıladı. Karşımızda sanki tarihin gizemli devirlerinden çıkagelmiş bir bilge vardı. Aynı zamanda mütevazi bir ev sahibi.

Sohbetimize son albümünü konuşarak başlıyoruz. The Wind That Shakes The Barley, sanatçının birçok hayranının geleneksel müziğe tekrar dönmesini istemesiyle ortaya çıkmış. Keman, gitar, gayda ve flüt gibi enstrümanların ağırlıkta olduğu Kelt müziğini tüm dünyaya tanıtan sanatçı, "Aşina olduğum işe, geleneksel müziğe döndüm bu albümde." sözleriyle özetledi çalışmasını. Onu dinleyenlerin en çok merak ettiği, müziğine hangi duyguların ilham verdiğiydi. Daha çok yaşadığı anlardan etkilendiğini anlatıyor. Bazen de tam tersi duygular içinde hissediyor kendini.

Çıkış noktası Kelt müziği ve kültürü olsa da Loreena McKennitt, adeta bir modern zaman dervişi gibi dünyayı dolaşıp farklı müzik ve kültürler hakkında araştırmalar yapıyor. Onu bu uzun seyahate iten temel duygunun, insanlar ve hayat olduğunu dile getiriyor: "Hayata, dünyaya ve insanlara baktığımda, kocaman bir yapboz görüyorum. Parçaları bir araya getirmek bana ilham veriyor. Bu aynı zamanda kendimi eğitmek için bir yol. Bunları başkalarıyla paylaştığım için çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Başka insanların farklı kültürleri öğrenmeleri için bir köprü kuruyorum."

McKennit, gezdiği yerlerin kokusundan ve ışığından çok etkileniyor, sonra da o havayı şarkılarına yerleştiriyor. Amacı, dinleyicilerini farklı coğrafyalarda gezdirmek. Özellikle Gates of İstanbul/İstanbul'un Kapıları ve Kervansaray şarkılarında bunu yapmış. O duygular, hissettirebilmek için şarkıların girişlerine bile çok zaman harcamış.

Şiire meraklıyım, ama şu sıralar tıp kitapları okuyorum

Loreena McKennitt'in sadece müziği değil, şarkı sözleri de derin anlamlar taşıyor. Bu sözlerin ardında dolaştığı coğrafyaların etkileriyle yoğun bir okumanın olduğu hissediliyor. Sanatçıya bunu söylediğimizde okumayı çok sevdiğini anlatıyor. Özellikle şiire meraklı. Ama şu sıralar annesinin rahatsızlığı nedeniyle sağlık ve tıp kitaplarıyla ilgili. Bir de biyografi kitaplarına merak sarmış. Hatta Atatürk'ün biyografisini okumaya başlamış. Bunun dışında Shakespeare ve İrlandalı yazarları sürekli okuyor.

Loreena McKennitt pek çok insan tarafından yaşayan bir efsane olarak nitelendiriliyor. Sanatçı dünyaca ünlü bir müzisyen olmasına rağmen Kanada'da küçük bir kasabada mütevazı bir hayat yaşıyor. Şöhretin diğer dünya yıldızlarını ne hale getirdiği malumken böyle kalmayı nasıl başardığını soruyoruz: "Bir şarkıcı olmayı asla hayal etmemiştim. Aslında veteriner olmak istiyordum. İçimde hâlâ veteriner olmayı isteyen bir yanım var. Yola çıkarken içimde şöhret olmak gibi bir duygu olmadığı için belki de böyleyim. Sonra müzikle ilgilenmeye başlayınca ve bu konuda ilerleyince kendime bir kariyer yolu seçtim. Bunu seçerken müzik endüstrisinin bir malı haline gelmemek için elimden geleni yaptım. Çünkü bu yola giren çoğu sanatçı maalesef bu endüstri tarafından kullanılıyor."


Türkiye'yi çok seviyorum

1996 yılında Caz Festivali için Türkiye'ye davet edildiğimde bana 5 bin kişilik bir konser alanında şarkı söyleyeceğimi söylediler. Türkiye'de bu kadar kalabalıklar tarafından beğenildiğimi hiç bilmiyordum ve buna çok şaşırdım. Esas ilişkim ise 2002 yılında başladı. Kelt köklerinin Orta ve Doğu Avrupa'ya kadar uzandığını öğrenince Türkiye'ye çok merak duymaya başladım. Anadolu toprakları beni çağırıyordu. O kadar çok yer gezdim ki, Efes'ten Konya'ya kadar birçok güzelliklerinizi gördüm. Ankara ve Konya arasında ziyaret ettiğim Kervansaray'ı unutamıyorum. Ankara'daki kazı alanlarını gezdim. Türkiye'yi, Türk insanını ve Türk müziğini çok seviyorum. Buralardan aldığım ilhamla Ancient Muse albümümde Kervansaray ve Katibim şarkılarını yaptım. Yeni projelerimde de bu topraklardan esinlendiğim eserlere yer vereceğim.


Menajerlerle çalışmak bana göre değil

Loreena McKennit, çevresiyle ilişkilerinin çok doğal olduğunu söylüyor. Alışverişe, postaneye kendi gidiyor. Onu sokakta görenler de 'dünyaca ünlü biri geldi' deyip rahatsız etmiyor. Tüm bunlar McKennit'ı şöhret zehrinden koruyor ve mütevazi bir yaşam sürmesini sağlıyor. Sanatçıyı diğer yıldızlardan ayıran bir özelliği de müzik kariyerine başlarken menajerlerle çalışmayı tercih etmemesi. Nedeni, ünlülerin düştüğü tuzağa düşmek istememesi. "İnsanın yaptığı işin dışında hayatta başka rolleri de var. İnsan bu rollerini iyi yönetmeli ki, şöhret tuzağına düşmesin. Müzik hayatımın çok önemli bir parçası ama tamamı değil. Eğer hayatınızın bütün yollarını tutarsa iş çok sağlıksız hale geliyor. Onun için başkası tarafından yönetilmeyi tercih etmedim. Maalesef bunu yapamayan birçok sanatçı şöhretin zirvesinde bile olsa ruhsal açısından kırık dökük hale gelebiliyor."

Onunla konuşurken egolarını nasıl yendiğini görüyoruz. "Müzik dünyasında kendinizi nerede görüyorsunuz?" sorumuza verdiği cevap bunun kanıtı: "Kendimi herhangi bir yerde görmek, büyük bir zaaf olur. Hiç tanımadığımız ve çok güzel işler başaran o kadar çok insan var ki! İnsanlar yaptıklarınızın çok harika olduğunu düşünebiliyorlar. Mütevazı görüntüsü arkasına saklanmış bir kendini beğenmişliği de sevmiyorum."

Loreena McKennit sadece seyahat etmekle kalmıyor dünyanın sorunlarıyla da ilgileniyor. Bunun en güzel örneğini 1999 yılında ülkemizde yaşanan deprem felaketinde görmüştük. Sanatçı gelirinin bir kısmını depremzedelere yardım amacıyla Türkiye'ye göndermişti. O dünyanın sıkıntılarına kafa yormaya devam ediyor. Her ne kadar 'Kanadalı bir sanatçının bu bölge hakkında ahkam kesmesi ne derece doğru olur?' deyip mütevazilik yapsa da bölge ile yakından ilgilendiği belli. "Merkezde sevgiyi tuttuğumuz sürece, sevgi merkezde olduğu sürece her şeyi çözeriz." diyor.