Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek TV100 ekranlarında canlı yayına katıldı ve ekonominin patronu olarak bazı değerlendirmelerde bulundu.

Bu çerçevede öne çıkan birkaç başlığı bende köşemde değerlendirmek istiyorum.

Bakanın açıklamalarına baktığımda kendince bir milat belirlemiş ve Mayıs/2023 öncesi ve sonrası şeklinde değerlendirmede bulunuyor. Belki haklı olarak kendi görev dönemini anlatmak istiyor ama nihayetinde Bakan Bey göreve gelmeden önce bizde Sırbistan’da yaşamıyorduk. Bu yaklaşım tersinden okunduğunda kendinden önceki dönemde sorunlu bir yönetim olduğunu gösterir.

Bugün vatandaşlarımızın en çok canını acıtan ve Bakan tarafından da haksız vergi olarak isimlendirilen enflasyon bir numaralı gündem. Şimşek göreve geldiğinde Nebati’den  yüzde 39.59 oranından enflasyon devraldı. 20 aylık görev süresi sonucunda yıllık enflasyon Ocak sonu itibariyle yüzde 42.12 düzeyinde. Dolayısıyla ortada nasıl bir başarı var anlayabilmiş değilim.

Diğer bir konu da Merkez Bankası rezervleri. Evet, brüt rezervler 160 milyar doların üzerine çıkmış vaziyette ancak bunun için özel bir parantez açmak gerekiyor. Hatta bir örnekle açıklayalım.

1 Ocak 2024 tarihinde yabancı birisi 1 milyon dolar para getirsin, TL’ye çevirip mevduat faizine yatırsın. 1 Ocakta dolar 29.66 TL idi ve 29.660.000 TL’ye tekabül ediyor. Yıl içi ortalama mevduat faizi yüzde 55 olduğuna göre 31 Aralık 2024’te faiz dahil 45.973.000 TL brüt paraya sahip. Yılsonu itibariyle dolar kuru 35.28 TL olduğuna göre yabancı kişi vade sonunda dövize döndüğünde 1.303.028 doları oluyor. Yani %30 faiz gelirine sahip olacak.

Hiçbir gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde dolara yıllık yüzde 30 faiz veren yok ve bu cazibe devam ediyor. Bu operasyona Carry Trade deniyor ve bu işin bir anlamda menbaa haline gelmiş vaziyetteyiz. Keşke Sayın Bakan, rezervlerde Carry Trade etkisini de anlatsaydı.

Bir diğer dikkatimi çeken konu, 2025 yılında kapısını çalmadığımız mükellef olmayacak diyor. Eski Bakan Berat Albayrak üslubuyla cevap verelim, işte burası önemli.

Vergi Denetim Kurulunun yıllar itibariyle vergi inceleme oranı ortalama yüzde 2. Evet, yanlış okumadınız, mükelleflerin yüzde 98’i incelenmiyor. İnsan kaynağı belliyken nasıl böyle bir inceleme imkanı yaratacak enteresan.

Kapı çalmaktan maksat eğer yoklama faaliyetleri ise, ki öyle görünüyor. bu noktada da sorun var, çünkü yoklamaya yetkili personel sayısı yaklaşık toplam 30.000 kişi. (Normal memur ve gelir uzmanları dahil). Bu rakam vergi dairelerinin işi gücü bırakıp, sicil muhasebe vergilendirme icra satış gibi tüm işlerini bırakıp sadece yoklamaya yönlendirilmesi halindeki kapasite, dolayısıyla ütopik. Fiilen sahaya yönlendirilebilecek personel sayısı maksimum 10.000 kişi.

Hasılat tespitinde ayda en az 3, yılda en az 12 olmak üzere hasılat tespiti maksatlı yoklama yapılacağı üzere kanuni düzenleme yapıldı. Türkiye’de mükellef sayısını düşündüğümüzde kapısı çalınabilecek mükellef oranı maksimum yüzde 25 olur.

Hal böyleyken Bakanın bu açıklamasının tek bir mantığı var, o da mükelleflere göz dağı vermek. Aba altından sopa göstererek mükellefleri dizayn etmeye çalışmak gerçekten çok yaratıcı bir yaklaşım!

Başkaca konularda var ama özetle şunu söylemek gerekir, 2009-2015 döneminde Maliye Bakanlığı yapmış ve belli bir deneyimi olan Sayın Bakanın söylemleri ve yaklaşım tarzı benim açımdan fiyasko olmuştur, üzüntülerimi paylaşıyorum.