40 yıla yakın bir zaman diliminde eşlik ettiğim dünya kongrelerinde, bugün eşimle vardığımız en önemli tespitlerden biri, siyasetin sadece hükümetler arası değil uluslararası her toplantıda (konusu tıp veya ne olursa olsun) yapıldığıydı. Ve temsilde olan insanların şahsında ülke değerlendiriliyor. Bu arada her ülkenin ürettiği, sahip olduğu her şey övgü ile tanıtılıyor, sergileniyor. Kısacası ülkeler sahip oldukları veya sahiplendikleri her türlü değerlerini ortaya koyuyorlar. Ev sahipleri asla birbirlerini sabote etmiyorlar. Her yıl bir ülkede Doğu'da, Batı'da, Uzakdoğu'da, ABD'de. En önemli gözlemimiz, hiçbir ülkenin ve insanının, bizim ülkemizden ve insanımızdan üstün olmaması. Tek fark sistem; eğitimi, ekonomiyi, adaleti, çağdaş normlarda işletmeleri. Ya bu kulvarda olup yönetirsiniz ya da ezilir büzülür, biat eder, yalakalık yapar, insanınızı, tarihinizi ezdirir, kul köle eder, cüzdanlarınızı, tayfanızı şişirirsiniz. İnsanlarınıza yaşattıklarınızı tarih yazar. Dünya kongrelerinin en önemli ayrıntıları sosyal olaylardır. Yedirdiğiniz, içirdiğiniz, gezdirdiğiniz yerleri ve stratejik konumuyla zenginlikleri, tarihi ile Türkiye'nin eşsiz olduğunu düşünüyorum. Zaten ben başımıza gelen tüm olumsuzlukların sebebini buna dayandırıyorum.
Çağdaş, laik bir Türkiye için elini taşın altına koyan her insanıma da minnet duyuyorum.

2000 yılında bir dünya kongresine İstanbul'da ev sahipliği yapmıştık. 2015 Ekimi'nde şehrimiz İzmir'de nasipse ikinci kez bir ISPN Dünya Kongresi'ne ev sahipliği yapacağız.
Moralimiz pek iyi değil. Siyasi gelişmeler nedeniyle, dışarıdan gelen endişeli sorularla.
Yaşatılmak, gösterilmek istenen siyasi tablolarla acı çekiyoruz ama yaşam devam ediyor.
Atamızın dediği gibi Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşayacak. Bizim de ülkümüz bu.
Bunun için çaba gösteren her konuda, her koşulda insanları bilmek moral veriyor.

***

İçimizden biri, beyin cerrahı Prof. Dr. Metin Güner'in konuğu idik pazar günü; Urla'da şarap üretim merkezlerinde. Marka adını (Şatomet) tarihte ilk üretilen içki Met'ten (bal şarabı) alan MMG Şarapçılık Limited Şirketi'nde. Kalkerli ve kepir kayalıklı toplam 50 dekarlık arazisinde ürettiği Bornova misketi, Mourverde, Caberne Sauvignon, Merlot, Syrah, Viogner, kara misket gibi kalite standartlarından ödün vermeden yılda yaklaşık 25,000 şişe üretim gerçekleştiren. Bağcılığın tarihi Anadolu uygarlıkları ile iç içe; M.Ö. 2000'li yıllarda Hititler, Avrupa için çok yeni olan sofralık üzüm yetiştiriciliği yapmışlar. Osmanlı döneminde Balkanlardan İtalya, Fransa ve İspanya'ya yayılmış. Anadolu'dan Girit ve Ege adalarına göç eden Minos uygarlığı (M.Ö. 2200-1400) sayesinde Girit, Mora yarımadası, Trakya deniz ticareti öncüsü Fenikeliler de bağcılık kültürünü Akdeniz'in batısına taşımışlar.

Fransa'da ilk bağlar M.S. 500 y.y. sonrasında kurulmuş, Almanya'da ise Ren vadisinde M.S. 500-1000'de. Bağcılık ve şarapçılık o dönemlerde daha çok manastırın himayesinde. Konuk olduğumuz G. Afrika, ABD, Almanya, Avustralya gibi ülkelerde bizi iftiharla sergiledikleri kendi şaraplarıyla; Kore, Japonya gibi ülkelerde de ithal şaraplarla ağırladılar. Bugün görüp yaşadığımız bu güzel tatlarla, Ankara Dikmen'de ilk şarap fabrikasının kurulmasına tanıklık etmiş, tarihine merak salmış, Tanrı'nın bizlere hediyesi bu güzel topraklara her zorluğa ve engellemelere karşın yatırımlar yapmış Güner ailesi ile iftihar ettik. Değerlerimize sahip çıktıkları için. Ülke ekonomisine katkı koydukları ödüllü ürünleri ile, Türkiye'nin çağdaş yüzüne hizmetleri ile.

Ne demiş şair Cemal Süreya, "saat on ikiden sonra / bütün içkiler şaraptır..." Mey, insanlığın yarattığı medeniyet ile eşdeğerdir.