Milletin aklından geçen diline vurmaya başladı. “Bu nasıl bir yıl böyle, bitmek bilmiyor hüzün. Git artık 2020” diyen diyene. Ya İzmir! Pandemi ile baş etmeye çalışırken depremle sınandı. Yağmurdan kaçarken doluya tutulduk misali yaşandı her şey İzmir’de. Soy, sülalesini kaybedenler oldu bir anda. Deprem değil, ucuz yollu binalar katletti insanları. Sorumluları da insana doyan, paraya doymayan Rantçılar. Yıkılan binalar adeta kum yığını. Oysa çocuklar yapar, yıkar kum evleri, yazın deniz kıyısında ve sırf oyun olsun diye.

“Her işin başı sağlık” sözcükleri dilde kaldı bu yıl. Kalbine söz geçiremez oldu kimse. Dilin söylediğine kalp katılmayınca gönülden olmuyor sözcükler. Dilden dökülen gönülden olmayınca tükeniyor muyuz telaşı sardı insanları. Bunun adı Mental yorgunluk, yani, fiziksel ve zihinsel bitkinlik, tükenmişlik hali. Beden ve zihin bu denli yorgun düşmüşken akıl, ruh sağlığı dingin kalamaz. Toplumu bekleyen en yakın ve en önemli sorun da bu zaten. Beden sağlığı kadar akıl, ruh sağlığına da sahip çıkma zamanı. Bilgi kirliliği yaratan sosyal medya haberlerinden uzak durup, zihin yalan/yanlış haberlerle meşgul edilmemeli bu ara.
Yasaklarla gelen yorgunluk artıyor. Yasaklar kadar belirsizliklerde sorumlu bu yorgunluktan. Pandemi temelli belirsizlikler sosyal ve ekonomik kaygıları büyütüyor. İnsanoğlu önünü göremedikçe yorgunluğu pekişiyor. Güven duygusu zedelenip, umudu da tükenir ise vay halimize. Yaşayan ölüden farkı kalmaz kimsenin. İşini kaybeden ya da kaybetme tehdidiyle yaşayanın hali zor. Sadece maddi gücü değil, sosyal itibarı kaybetme tehdidi oluşturan sosyoekonomik kaygılar zamanla yıpratır insanı. Gün gelir, tükenir insan.
Bir yıl doldu dolacak, bir arpa boyu yol alınamadı önlemlerde. Kimin ne yaptığı belli değil. Dünya “Hodri meydan” deyip, oturdu sanki. Hal böyle olunca, güz ile birlikte katlanarak geri geldi kâbus. Önümüz kış, olgu sayısı daha da artacak belli ki. Dolayısıyla ölümler de. Maske, Mesafe, Hijyen önlemleri arttırılıp, yasaklar katlansa da geç kalındı. Pandemi şüphesi oluştuğu an itibariyle alınmalı idi bu önlemler. Gelişmiş/Gelişmemiş tüm ülkeler sınıfta kaldı önlemler konusunda. Artık yapılması gereken en az iki haftaya dayalı karantina uygulaması.

Mental yorgunluk kapıya dayanmışken zor olsa da uygulanmalı karantina. Başka türlü ne ülkemizden defedip, gönderebilir, ne de dünyadan silip, süpürebiliriz virüsü. Ancak, uluslararası giriş, çıkış ve üretimin geçici olarak durdurulması koşuluyla tabii. Ayrıca her seviyede eğitim, öğretim bahar yarıyılına dek kesintisiz uzaktan sürdürülürken ofis işleri de evden yürütülmeli. Yani, demem o dur ki olgu sayısında rahatlatan bir azalma sağlanıncaya dek kişilerarası yüz yüze ilişki ve iletişimi en aza indirmekte büyük yarar var.

Önlemlerde sınıfta kalınsa da aşı büyük umut oldu insanlığa. Emek verenler sağ olsun. Aşı ile bağışıklamada aktif görevde sağlık çalışanlarına öncelik verilecek olması da önemli. Ancak sağlık çalışanı sayısının ivedilikle arttırılması en az aşı kadar önemli. Aşı ile bağışıklamada kronik hastalığı olanlar yanı sıra bulaş da aktif rolü olan çocuk/genç yaş gruplarına da öncelik tanınmalı. Ki altmış beş yaş ve üzeri insanımız yasaklandığı ile kalmasın. Yasaklandığına değsin bu karar.