Akrobat masa lambasını ilk gördüğümde büyülenmiştim. Daha önce buna benzer hiçbir şey görmemiştim ve temelindeki fizik kuralları üzerinde düşününceye kadar bana sihirli bir gereç gibi gelmişti. Biraz çekince tam dikey oluyor, aşağıya bastırınca klasik V halinde katlanıyordu; kolu ne şekilde bükerseniz bükün konumunu koruyordu. Bu 'sihir'in temelinde yaylar vardı tabii. Lamba kolunu masaya zorlayan yerçekiminin yarattığı güce karşı bir güç oluşturuyordu yaylar.

Bu tür bir masa lambasını ilk kez 1932 yılında İngiliz tasarımcı George Cawardine, araç süspansiyon sistemleri için yeni kavramlar üzerinde çalışırken geliştirmişti.  
Tabii ki temel alınan fizik kuralı 'karşı denge' çok eskiden beri biliniyordu. Eğer tahterevallinin bir tarafına oturduğunuzda, karşı uçta oturanın sizden daha ağır olması sonucu bacaklarınızla dengelediğinizde fark edersiniz ki karşıdaki kişiyi yerden havalandırmak kollarınıza alıp havaya kaldırmaktan çok daha kolaydır. İşte bu, Fransızların Orta Çağ'da çok yüksek yapılardan düşmanın bulunduğu uzun mesafelere ağır mühimmat atmak için kullandıkları bilinen ünlü silah Trebuchet'de kullanılan 'karşı denge' prensibidir. 587 gibi oldukça eski bir tarihte Bizans İmparatorluğunda daha basit tasarımları kullanılmakta idi. Hatta Milattan Önce 4'üncü yüzyıldan kalma Çin belgelerinde benzer savaş makinelerinin kullanıldığından söz ediliyor.

Bugünün dünyasına gelince, karşı denge prensibi ile çalışan asansörlerden, vinçlerden ve de 'baskül köprü' tasarımında olduğu gibi köprülerden söz etmek mümkün. Buna örnek olarak - Londra'daki bazen yanlış bir şekilde Londra Köprüsü olarak da söz edilen - simgesel Tower Bridge  (Kule Köprü) ve İstanbul Haliç Galata Köprüsü'nden söz edebiliriz.
Aslında geleceğin mimarisi, karşı dengelerden çok daha yaratıcı şekillerde ve dahice yararlanabilir.  

İngiliz mühendislik tasarım şirketi Ten Fold (Bu ad akıllıca düşünülmüş: İngilizce'de hem 10 kat hem de 10 kez katlanan anlamına geliyor) bu konuda öncü sayılabilir.
Yarattıkları tasarım binaların katlanmış bir biçimde taşınmalarını sağlıyor. Hiçbir makine gerektirmeyen çok az bir mekanik güç ve karşı denge kullanılarak, taşınan bina kendisinin 10 katı büyüklükte bir bina haline geliyor.  

Katlanan evler de yeni bir düşünce değil. İtalyan Renato Vidal'in M.A.Di  adını verdiği ev tasarımında dümdüz bir paketlemeden birkaç saat içerisinde bir bina yükselebiliyor. Eksi tarafı ise montajda ağır parçaların kaldırılması ve ana yapının yükseltilmesi için vinç gerekmesi. Ten Fold'un tasarımında karşı dengeden sağlanan artı verim sayesinde büyük bir mekanik bir güç gerekmiyor. Hatta tanıtıcı videolarında iki kişinin bir bölümün katlarının açılmasında kaldıraç olarak sadece manivelaları tek kolla hareket ettirdikleri görülüyor.
Benimsendiği takdirde bu yaratıcı düşüncenin dünyamıza önemli olumlu etkileri olabilir.

Bu tasarım, sadece kolay taşınabilen birer seyyar ev olmanın ötesinde, özellikle 'Afet Yardım Mimarisi'nde kullanılabilir. Afet kurbanlarını, çadırlara yerleştirmek yerine, çadırın bütün avantajlarına sahip olduğu gibi gerçek bir binanın da tüm avantajlarına sahip yapılarda barındırabiliriz.

Küçük topluluklar için bir ya da iki taşıma konteynerinin içinde yaşam alanı sağlayan ve üst üste konularak yerleştirilen kentsel barındırma projelerinde görmüşsünüzdür.
Bu teknolojinin neler sağlayabileceğini ve sonunda yapıların katlanıp depolanabileceğini de bir hayal edin...
Ten Fold'un öngörüsü burada bitmiyor. Binaların içlerinin de kat kat açılabilmesini ve böylece içinde yaşayanların istek ve ihtiyaçlarına göre iç tasarımın değiştirilmesini düşlüyorlar. Böylece bir yatak odası rahatlıkla bir mutfak haline dönüşebilecek ya da büyük bir yaşam alanı iki yatak odasına dönüştürülebilecek.

Bu yararlı ve yaratıcı teknolojinin kullanılması için talep ettikleri lisans ücretini ödemeye hazır bir şirket ortaya çıkacak mı bakacağız ve göreceğiz...
Mimarlık şekil değiştiriyor. Sadece fonksiyonel, çağı yansıtan estetik niteliği olan yapılar tasarlamak yerine toplumsal sorunlara yaratıcı çözümler arayan, bulan bir bilim dalı haline geliyor.  
Mimarların, sadece parası olan kişi ve kurumlar ile kamusal kurumlara hizmet etmenin ötesine geçerek, toplumun tüm katmanları için çözümleyici bir konuma gelmesi hepimizi mutlu eder.