Kentin şehremini olan belediye başkanlarından beklentiler doğal olarak hep fazla olur. Özellikle küçük ilçelerde her türlü sorunu belediye başkanının çözmesini isterler.
Bu anlamda belediye başkanları toplumla ilişkilerine özen göstermeli ve bunu topluma hissettirmelidir. İmkansızlık bahanesine sığınmamalıdır.
Toplumun ortak ihtiyacını, toplumdan aldığı yetki ve toplumun kaynaklarını kullanarak karşılamaya çalışması gereken belediye başkanları, bir süre sonra topluma hizmeti değil, kendi varlığını sürdürmeyi, kendisini garantiye almayı tercih etmemelidir.
Halkla kaynaşan insanlar olmalıdır. Gelişen ve değişen teknolojiye ayak uyduran, tanınan ve sevilen, doğru bildiğinden taviz vermeyen, vizyon sahibi, sosyal faaliyetleri olan biri olmalıdır.
Belediye başkanı çalışkan ve cesur olmalı.
İyi bir kentleşme, iyi bir yönetimden geçer. Bu da kısaca belediye başkanı ve ekibi demektir.
Ekip demiş iken belediye başkanının en iyi ekibi meclis üyeleri olmalıdır.
Meclis üyelerini meclis gününden gününe hatırlayan belediye başkanı bir gün yalnız kalacağını hesap etmeli ve birlikte yönetme şiarını ilke edinmeli.
En iyi belediye başkanı yasama ve yürütmeyi bir orkestra şefi gibi yöneten belediye başkanıdır. Hizmet ettiği kentin ve yaşayan halkın geleceği, ortaya koyacağı vizyon ile belirlenecektir.
Belediye başkanlığı görevini yürütecek kişinin pek çok özelliklere sahip olması gerekiyor.
Bu nedenledir ki; belediye başkanının vizyonu ve bunu gerçekleştirmek için gerekli prensip ve kuralları olmalıdır.
Hizmetine talip olduğu kentin, sosyal ve kültürel özelliklerini çok iyi bilmeli, takip edilen amaçlar hiçbir zaman kişisel olmamalıdır.
Belediye başkanı seçilmek için vaat ettiği tüm talepleri, seçildikten sonra, koltuğa oturduğunda da unutmamalı, yerine getirmelidir.
Ortak akılla plan, proje, iş üretmelidir. Yanlışları tenkit etmekle, iş yapmak; haksızlıkları konuşmakla adaleti uygulamak ayrı ayrı şeylerdir.
Zulmü, herkes tenkit eder, ama adaleti herkes uygulayamaz.
Şehrin imarından önce vatandaşın gönüllerinin imarı yapılmalıdır.
Naçizane; seçilmeleri daha 100 günü yeni geçen başkanlarımıza aşağıdaki bazı maddeleri hatırlatmakta fayda görüyorum...
Yönettiğiniz belediyede hemşehrilerinizi inançları, kimlikleri ya da yaşam tarzları itibariyle ötekileştirmeyiniz.
Fakir mahallelere pozitif ayrımcılık yapınız. Yatırımlarınızda bu mahallelere öncelik veriniz…
Hizmet programınızda özellikle engelli, dezavantajlı gruplar ve kadınlar lehine irade ortaya koyunuz. Harcamalarınızı, yatırımlarınızı mali disiplin içerisinde planlayınız. Harcadığınız her kuruşun hesabını millete veriniz.
Yönetici atamalarında liyakat esasına mutlaka uyunuz. Partizanca uygulamalardan kesinlikle kaçınınız. Halkçılığın bir diğer temel ilkesi olan “işi ehline verme” kuralını, her atamada göz önünde bulundurunuz.
Belediyeyi “adaletle” yönetiniz… Hakkı, hukuku ve adaleti her ortamda savununuz ve gereğini yapınız. Belediye çalışanlarının özlük haklarını eksiksiz koruyunuz, kimsenin işiyle ve aşıyla uğraşmayınız. Böylece size oy vermeyenlerin dahi size saygı duymasını sağlarsınız…
İşte bu gerçekler ışığında toplum içinde yaşayan bireyler olarak belediye başkanlıklarında kimler geldi kimler geçti hepimiz biliyoruz.
Hak edenleri saygı ile selamlayarak hak etmeyenlere de bir mesajımız olsun.
Hiçkimse bulunmaz Hint kumaşı değildir.
Mezarlıklar, yerlerinin doldurulamayacağına inanan insanlarla doludur, değil mi?.