Mezar taşında "Ne oldi şimdi" yazan adamın hikayesini az çok bilirsiniz. Hani şu; hastalığından şikayet ettikçe etrafındakilerin ve doktorlarının yeterince ilgilenmemesi nedeniyle ölüm döşeğine düşen ve sonunu kestirebilen adamın mezar taşı ve üstündeki vasiyet yazısı: Ne oldi şimdi?
Bizimki de o hesap senelerce "Bakın, bu Fetoculuk başta devlet kademeleri olmak üzere her yeri sarıyor, bu işin sonu pek öyle hayra gitmiyor" dendikçe, bu akım; yetkililer tarafından hiç umursanmamanın ötesinde bir de onaylanıp destek de görmedi mi? Okullarının açılışlarında devletin en üst kademeleri katkıda bulunmadılar mı? Meclisteki araştırma önergelerine AKP'liler hem de kavgalar çıkararak engel olmadılar mı?

Yüce şair Orhan Veli'nin söylediği gibi "Geç bunları, anam babam" o hesaba benziyor. Şimdi günümüzün modası "Demokrasi Mitingleri". Ne kadar da hasretmişiz bu demokrasiye(!) Baksanız a; kutlamalar 7'sinde bitecekti, doyamamış olacağız ki bir hafta daha uzatılıverdi.

Ortamı; benzetmemde sakınca yok sanırım. Portekiz'i senelerce (Kırk yıla yakın) korporatif sisteme dayalı yarı dikta rejimi ile yöneten Salazar'a (Antonio de Oliveira) böyle uzun süreli başarısının sırrını sormuşlar. 3 F yanıtını bilmiş ya da anımsamış olmalısınız: Fado (Portekiz'e özgü şarkı), Fiesta (Şenlik) ve Futbol (Bazı kesimler Fado ya da Fiesta'yı Fatima olarak değiştirirler ki o da Portekiz'e özgü dinsel bir ögedir). Söyleyin Allah aşkına bizimki de ona benzer olmuyor mu? Günlerdir demokrasi de demokrasi ağızlardan başka söz çıkmıyor. Ama bu arada; demokrasilerde pek görülmeyen OHAL ve ona bağlı kararnameler ile yönetim şekli de sürüp gidiyor. Neredeyse anayasa değişiklikleri bile kararnamelere bağlanıp oldu bittiye getirilecek. İnanın ben bu gariban yazarınız yaşı gereği iki tane askeri darbeyi ve bir iki tane darbe girişimini bire bir yaşadım bu kadar çok ve değişik konuları kapsayan kanun ya da kararname ortamı görmedim.
Ne demiştim? Doymamış olacağız diyerek bir şeyler yazacaktım. O da nereden aklıma geldi onu da yazayım bari. Bizim Konak Meydanı'nda Denizli Büyükşehir Belediyesi'nin çadırı vardı. Çadırın üstünde de bir yazı kuşağı: "İzmirli hemşerilerimize afiyet olsun-Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan". Akşam herhalde bir şeyler ikram edilmişti sanırım, afiyet olsun onun için eklenmiş olacak. Bu ince davranışa karşı nasıl doyabiliriz? Kim bilir neler ikram edilmiştir?

***

Pazar günü tüm Türkiye coştu. Haberlere göre 5 milyona yakın bir kalabalık alanları doldurdu. Kutlamalar gerekli, coşkuyu yaşamak gerek. Hele, siyasi ağırlığı olan parti başkanlarının mitinge katılmaları darbeye karşı ortak düşüncenin güvencesi oldu. Üstelik ülke tarihinde bir ilk yaşandı; Genelkurmay Başkanımız Sn. Org. Hulusi Akar da günün anlamını zenginleştiren konuşmasıyla ön plana çıkmış oldu.
Keşke 30 Ağustos Zafer Bayramı törenleri de aynı coşku ve heyecanla kutlanabilseydi. Bilirsiniz; 30 Ağustos yalnız bayram değil askerlerin şeref günüdür aynı zamanda. Ne kadar da güzel olurdu, bir ölçüde yıpranan askeri prestij belki de tamir edilemez miydi. Kışlaların nizamiyelerini kapayan belediye araçlarının ya da beton künklerin asker üzerinde yarattığı  psikolojik eziklikler hafife alınabilir mi? Böyle bir yıpranışın izleri de silinmiş olurdu. Neyse ki belki de fırsat bütünüyle kaçmamıştır.
Hem 30 Ağustos neden coşkuyla kutlanmasın? Bir mitingde 5 milyon kişinin güvenliğini sağlanabilirken bir bayram sevincini yaşatmak bu ülke insanlarına çok mu zor görülüyor?

***

Ben gene İzmir Konak Meydanı'nda yapılan coşkulu gösterilerin ardında kalanlardan söz edeceğim. Üçüncü haftadır yazıyorum belki de tekrar yazacağım. Sabahları o meydanın çöplerle dolu halini bir görseniz. Özel olarak  birikim oluştursanız belki bu kadarını bulamazsınız. Tamam her şey güzel, coşku güzel, sevgi güzel; güzel de ardımızda bıraktıklarımız neden güzel olmasın. Yerlerde sürünen KIZILAY amblemli bardakları görseniz acırsınız. Hem onların ne işi var oralarda? O malzemeler zor günler için değil midir?
Esenlikle kalınız...
TÜRKÇE İÇİN ÖZEL NOT
Porsyon değil PORSİYON