Yenidünya düzeni adı altında iletişimin her türlü araçlarıyla dünyaya empoze edilen ve hemen tüm dünyanın esiri olduğu sistemin adıdır.
Liberalizm ve Neo Liberalizm her ne kadar liberalizm ortaklığında buluşuyorlar gibi görünse de tartışma alanında büyük farklılıklar da göze çarpmaktadır.
Liberalizmin kısa tanımı olarak "bireysel özgürlük" tanımını kullanabiliriz. Fransızca "Laissez faire et laissez passer, le monde va de lui même!" olarak ifade edilen ve "bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler, dünya kendi kendine gider" olarak da çevirebileceğimiz bireyin özgürlüğüne ağır vurgu görülebilir. Liberal ekonomi Adam Smith tarafından sistemleştirilmiştir.
Keynes olaylar çerçevesinde devlet müdahalesi olması görüşünü savunur. 1929 Büyük Buhran ve akabinde yaşanan İkinci Dünya Savaşı ekonomideki yapısal sorunlara çözüm arayışlarını da beraberinde getirmiştir. 2008 Mali Krizi ile mali disiplin alanında devletin müdahalesini gerekli kılmıştır. John Maynard Keynes tarafından da düzenlenen ve bir düşünce sistemi olan liberalizm, ekonomik alanda serbest piyasa ekonomisi adı altında dünyanın hemen tüm ülkelerince uygulanan bir sistem halini almıştır. Sistem tanımından da çıkarımda bulunabileceğimiz üzere ekonomik anlamda arz-talep dengesi üzerine kurgulanabilir. Serbest piyasa ekonomisinin temel argümanı rekabet olacaktır.
Rekabet, zaman içerisinde üretilen mallarda kalite artışını sağlayacaktır. Pazarlama konusunda alternatif yollar aranmasına ve yeni alanlar açılmasına gerekçe oluşturacaktır. Ancak, rekabetin taraflar arasında bir müddet sonra tekelleşmeye varabilecek sonuçlara sebep olabileceği net bir şekilde görülebilmektedir, sistemin işleyişinde zaman içerisinde bu durum netleşmiştir.
Neo liberalizm bir takım ekonomik uygulamalar dâhilinde kamudan özel sektöre geçişin, bireylerin ve dolayısıyla toplumun ekonomik ve yaşam alanına asgari devlet müdahalesi ile ilişkilendirilir.
Eğitim ve sağlık alanlarında sosyal devlet ilkesinden hareketle serbest piyasa argümanlarının şirket menfaati yönünde bir bakış getireceği, dolasıyla her iki kamu alanında rekabetin de getireceği olumsuzlukların birey ve toplum çerçevesinde olumsuz durumlar yaratabileceği öngörülmektedir.
Serbest piyasa koşullarının aynı zamanda emek değerli Marksist kuramın aksine emeğin değerini düşüreceği yönündeki tezlerde tartışmaya açık alanlardır.
Dünya döndükçe insanın temel gereksinimlerini harcamaya yönelik temel dürtüleri gerek yaşam alanında gerekse ekonomik temellerde tartışılmaya devam edegelecektir. Refah ekonomisi olarak bilinen ve iktisadi verimlilik ile gelir dağılımını önceleyen ancak bir ütopyadan öteye geçemeyen bir sistem şimdilik mümkün görünmemektedir.
Birey üzerine kurgulanan ancak yaşamın gerçekleri karşısında her defasında kocaman açıklarla karşılaşan sistemler kurgulanmaya ve dünya döndükçe toplumlara empoze edilmeye devam edecektir. Birey-toplum menfaatini birlikte gözeten ve her ikisini birlikte kucaklayan bir sistemi kurgulamak, gelecek adına olgunlaştırmak durumundayız.