"Sizden öğrenecek değiliz!", "Size soracak değiliz!", "Biz biliriz!" nidaları ile geçen 17 yılın ardından şükürler olsun ayrışacak bir şeyimiz kalmadı.

AKP'li yöneticilerin, tek adamcı ve ayrıştırıcı siyaset diline karşılık, CHP'nin yerel seçimlerde benimsediği kucaklayıcı, birleştirici dilin kazanan taraf olması umut verici gibi gözükse de açılan yaraların ne zaman kapanabileceği büyük bir muamma.

Özellikle Gezi sürecinde "Halkın yüzde ellisini zor tutuyorum" -kimilerine göre iç savaş çağrısı, ben MASUMANE gaf diyorum- gafı ile başlayan bu ayrıştırma, sonrasında "benim gencim, benim polisim, benim askerim, benim türbanlı bacım" diye devam etti. Kendi safı net olsun diye bu ayrıştırma yetmemiş olacak ki hak mücadelesi veren kim olursa olsun -en zeki çocukların girebildiği bir üniversite dahi olsa- terörist ilan edildi. "12 Eylül'de Hulusi Akar da, Binali Yıldırım da darbeciydi. Onlar kazandı diye mi ödüllendirildiler?" diyen annenin oğlu gibi, 15 Temmuz darbe girişimine zorla katılan tüm erler vatan haini ilan edildi. Türk Silahlı Kuvvetleri'ne duyulan saygı ve güven zedelendi.

Bunları niye anlatıyorum ve "Bayramla ne ilgisi var? diyebilirsiniz. Tüm bunların bir sonucu olacaktı tabii. Ayrıştırmayı hedefleyen güruha göre bugün ayrıştırma tamamlanmak üzeredir. Nasıl mı?

Çok uzağa gitmeden, yaşadığınız mahalleye bakın. Gittiğiniz marketten, alışveriş merkezlerine, mahallenizin manavından, bakkalından, kasabına, paranızı yatırdığınız bankalara kadar yaptığınız tercihlerin siyasi bir karar olduğunu göreceksiniz.

Ürünleri çok ucuz olmasına rağmen kapısının önünden geçmediğiniz marketi anımsadınız mı? Yahut tadını çok sevdiğiniz o çikolatayı kasada bırakışınızı, daha iyi şartlar sunmasına rağmen tüm hesaplarınızı kapattığınız bankayı, dondurmasının kalitesinden emin olduğunuz ama kendinizi bir külahtan bile mahrum bıraktığınız dondurmacıyı...

Tüm bunlara rağmen "Ayrışmayız!" ve "Buna da saldırmazlar!" dediğim tek şey bayramlarımızdı. 19 Mayıs'ı Atatürk'süz kutlama gafletine teşebbüs edenler, bugünlerde de 30 Ağustos'u "Halkın tamamını ilgilendirmiyor" diyecek dalalette olabiliyorlar.

İstiyorlar ki 23 Nisan birinin, 15 Temmuz birinin olsun. Kurbanı, Ramazanı biri alsın, 19 Mayıs, 29 Ekim diğerine kalsın.

AKP, yerel seçimleri büyükşehirlerde kaybetmesinin nedenini arıyor. Kimileri ekonomik krize, kimileri kasanın damatta olmasına bağlıyor. Kimileri dış politikamızdaki kusurlara, kimileri Suriyeli mültecilere bağlıyor. Birileri de kısık sesle "ayrıştırcı dil olabilir mi?" diye soruveriyormuş.

Bu halk ilk kez krizle karşı karşıya gelmiyor. Dış politikası da "sorunsuz komşuluk"tan "sorumsuz komşu"ya çoktan evrilmişti. Damadın kasada durması ise geleneksel sporumuz...

Suriyeli mültecilerin oy kaybettirdiğinin gerçek olduğu, valinin tutumu ile aşikar hale geldi. Yine de ben, oy kaybının en büyük nedeninin, insanları komşularına düşman eden, komşularından korkmasının müsebbibi olan, iktidarın ayrıştırıcı dili olduğuna inanıyorum.

Mevlana'nın giden dostu Şems'e "Harama bulaşan gözüm, güzelliğinin hırsızı.
Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun, etme." dediği gibi pek dost sayılmasak da benden de size "gitmeyin diye" nacizane bir tavsiye. Bayramlarımızı bölmeyin, camileri miting alanına çevirmeyin, şehit cenazesine gelen parti liderlerine saldırılmasına neden olacak açıklamalardan uzak durun, en azından insanlar düğünlerde omuz omuza halay çekebilsinler.

"Ey birleştirici olması beklenen; bölüyorsun, etme!"