Bir sohbette ilgimi çekti, bu günkü yazımın konusu. Sonra da bilginin peşine düşerek bu konuda yapılan birçok araştırma ve yazılı belgelere ulaştım. En hoşuma gideni İzmir yazıyor.com da "İzmirliler, ilçenizin adı nerden geliyor" başlıklı yazıda İzmir'in otuz ilçesi ve ilçe adlarının nereden geldiğinin derlendiği ve kaynağının Ege Meclisi olduğu yazı ve buradan alıntı yaptım. Benim çok hoşuma gitti. Üstelik de hiç bilmediğim ve düşünmediğim bu bilgileri sizlerle paylaşmak istedim.

***

Aliağa: Adını Ali Ağa adındaki bir kişinin çiftliğinden alan Aliağa'nın kuruluşunun 4. Murat dönemine kadar uzandığı bilinmektedir. Bir söylenceye göre; çiftliğin sahibi Ali Ağa, bir suç işler. İstanbul'da ölüme mahkum edilir. Avustralyalı Baltacı Edwars (sonradan Müslüman oldu ve Kenan adını almıştır) tarafından bu cezadan kurtulur. Ali Ağa bu can bağışının altında kalmaz ve adını değiştirmemek koşulu ile çiftliğini Edwars'a bırakır. Edwars buraya üç katlı bir malikâne yaptırır. Aliağa'nın ilk yapısı budur. Balçova: Eskiden Ayesefit olarak kullanılan köyün adı, köy arazisinin büyük bir kısmının balçık olması nedeniyle, Balçık Havi olarak değişmiş ve daha sonra söylene söylene Balçık Ova birleşerek bugünkü ismi olan Balçova adını almıştır. Bayındır: Bayındır ilçe merkezinde Bizanslılar döneminde yerleşimin bulunduğu ancak Selçukluların gelişi ile Orhan Gazi tarafından 14. yüzyılın başlarında 24 Oğuz boyundan Üçoklar'dan biri olan Bayındır Türkmen Boyunun kendi adı ile yeni bir yerleşim oluşturduğu bilinmektedir. Bayraklı: Bayraklı adı hakkında var olan söylencelerden ilki; Batı Anadolu kıyılarını kendilerine insan kaynağı olarak seçen Türk korsanlar ile ilgilidir. O dönemde Akdeniz'e hakim olan denizciler her yıl İzmir'e gelip, bayraklar açarak levent toplarlar. "Solumadan can vermek, terlemeden mal kazanmak isteyen bayrağımız altına gelsin" sözleriyle gönüllü çekmeye çalışılır. Bayraklar, günümüzdeki Bayraklı'nın bulunduğu yerde açılmakta ve gönüllüler orada yazılmakta olduğu için yörenin adı yıllar içinde Bayraklı olarak kalır. Bergama: Helenlerden çok önce Batı Anadolu'da Pelasglar ve Luvi halkı yaşardı. O zaman Bergama'nın adı Parg-a-uma idi. Perg=Berg kale demektir. Uma ise, "halk" demektir. Pergamon adı ise, Helenleşmenin başlamasıyla dönüşen bir kelimedir. Bugün Bergama adı aslında ilk kullanılışı olan Pargauma'ya daha çok benzer. Bornova: Bilinen en eski adı "Birun-u Abad" olan Bornova'da yerleşim Hellenistik çağda başlamıştır. İsmi Osmanlı kayıtlarında Birunabad olarak geçmiş ise de, Farsça "dış, harici" anlamına gelen "birun" kelimesinin, genellikle yer isimlerinde bir özel isimle birlikte kullanılan "-abad" takısı (İslamabad, Haydarabad gibi) ile pek uyuşmaması, Birunabad'ın başka bir ismin tahrif edilmiş veya uyarlanmış şekli olabileceğini düşündürmektedir. İsmin başlangıçta "Burunova" şeklinde geçtiği de öne sürülmüştür. Buca: Buca adının orijini hakkındaki bilgiler ise birer hipotezden öteye gidememektedir. Kararas'ın Iconomos'tan naklen kaydettiğine göre 1235'te İzdik Devleti (Dukas Vatidis) Kralı İoyanis Lenvon Manastırı sınırlarını tesbit ettirirken KOHİ denen ve Kral yolu yakınında bir yerleşme adı geçmektedir. Iconomos'a göre burası sonradan Buca adını alan yerdir. KOHİ eski Yunancada bir kapalı açının iç tarafı, dibi anlamına gelmektedir. Yeni Yunancada KOHİ, GONİA olmuş, daha sonra BUGİA ve giderek Buca'ya dönüşmüştür Buca sözcüğü Batı literatüründe değişik şekilde yazılmıştır: BOUDJA, BUDJIA, BOUGIEH, BORJA gibi, Bunlardan ilki en yaygın kullanılmış olanıdır. Buca adı ilk olarak Fransız Konsoloshanesinin deprem dolayısıyla Buca'ya nakledildiği 1688 yılında, konsoloshane kayıtlarında görülmektedir. Çeşme: Çeşme ve civarında kaynak suları bol olduğundan ve zamanla çoğalan ve buz gibi suların aktığı çeşmelerinden dolayı da yöreye Çeşme denilmiştir. Sürekli akan bu kaynakların etrafında çeşme yaptırmak günümüzde olduğu gibi, eski geleneklerimiz arasında da yer almıştır. Dikili: Zeytin ağaçlarının dikildiği yere "Dikmelik" denir. Bir var sayıma göre Dikili sözcüğünün bu dikmelik sözcüğünden geldiği sanılmaktadır. Karaosmanoğlu Dikili'de bir çiftlik kurmuştur. Karaosmanoğlu'na ait başka çiftliklerde olduğundan bu çiftliği diğerlerinden ayırt etmek üzere zeytinlerin dikili olduğu veya dikili çiftlik denmesi büyük bir olasılıktır.

***

Foça: İzmir'in kuzeyinde yer alan bir sahil ilçesidir. Kent Antik Çağda bir İyon yerleşimi olarak ortaya çıktığında denizde yaşayan foklardan dolayı Phokaia adını almış, günümüze Foça olarak gelmiştir.
Gaziemir: Günümüzde Seydiköy'ün yerini almış olan Gaziemir adı; burayı "Seyyid Mükerremüddin Zaviyesi"ne vakfetmiş olan ve babası Mehmet Bey'in eski Türk devlet geleneği ve idare anlayışı doğrultusunda kendisine verdiği İzmir'de ikamet ederek, hayatını savaşlarla geçirmiş olan Aydınoğlu Gazi Umur Bey'e izafeten verilmiş olan bir isimdir. Gaziemir ismi "Gazi Umur"un zaman içerisinde uğramış olduğu değişim sonucunda yaygınlaşan bir isim olduğudur. Güzelbahçe: M.Ö. VII.yüzyılda bölgede kurulan Klazomenia şehrinin ismi zaman içerisinde halk dilinde Klizman şekline dönüşmüştür. Uzun yıllar bu isim kullanılmış ancak Türkiye Cumhuriyet'inin kuruluşundan sonra, yapılan devrimlere bağlı olarak, 1936 yılında ilçeyi ziyaret eden Vali Kazım Dirik'in "Bu yörenin toprağı kızıl ve Kurtuluş Savaşı sırasında buralarda çok fazla şehit kanı döküldü, buranın ismi artık Kızılbahçe olsun" önerisi kabul görmüş ve Kızılbahçe'nin ismi kullanılmaya başlamıştır. Ancak geçen süre içerisinde "Kızıl" kelimesine karşı gelişen tepki üzerine, 1954 yılında Belediyenin kuruluşu sırasında isim yeniden değiştirilerek Güzelbahçe olmuştur.

***

Karaburun: Bir varsayıma göre ise; deniz yoluyla yarımadaya ilk varışta "Kömür Burnu" denilen mevkiin görülmesi nedeniyle, kayaların rengi esas alınarak "Karaburun" denildiği şeklindedir. Bir başka varsayım da eski Türk adlandırma usullerinde; kuzey yönünün "kara", güney yönünün ise "ak" olarak adlandırılması mantığına dayandırılmadır. Şimdiki ilçe merkezi eski haritalarda "Karaburun", Eşendere burnu ise "Akburun" olarak geçmektedir.
Karşıyaka: Kordelya, Karşıyaka'nın eski isimlerinden bir tanesidir. Karşıyaka'nın ismi Coeur de Lion'dan gelir. Fransızca Arslan-Yürek anlamında. III. Haçlı Seferinde Aslan Yürekli Richard'ın orduları Karşıyaka'da konaklamışlar ve o zamanlar ormanlık olan bu bölgeye Aslan Yürekli Richard'ın adı olan Coeur de Lion zaman içinde Cordelieu, Cordelion ve Kordelya ve en sonunda Karşıyaka'ya dönüşmüştür. Bugün bile Kordelya adında birçok kafe semtte bulunmaktadır.
Konak: İzmir Derebeyi Katipzade Mehmet Çelebi, 1700'lerde meydanda denize nazır bir konak inşa ettirdi. Bu isim böylece ortaya çıktı.  
Menemen Bu konuda kesin kanıt olmakla birlikte birtakım rivayetler ortaya atılmıştır.
1-) Pers Krallığı sırasında övünmeyi seven Pers Kralına bu şehri kimin aldığı sorulduğunda "men,men" diye yanıt verir. Farsça'da "men", "ben" zamirinin karşılığıdır. Bu deyiş sonradan Menemen olur.
2-) Bergama Kralı Eumen, şehre kendi adını vermiş, sonradan bu Menemen şekline dönüşmüştür.
3-) Bizans egemenliği sırasında "maino-menau" adının verildiği, bu deyişin zamanla değişerek bugünkü şeklini alarak Menemen olmuştur.

***

Narlıdere Yukarıköy'ün kenarından geçen Ali Onbaşı Deresi'nin kıyısındaki bahçelerde bir zamanlar var olan Nar ağaçlarından almışlar. Ödemiş adı 1451 yılında Otamış, 1684 yılında Ötemiş, 1820 yılında son değişikliklerle bugünkü adını almıştır. Ödemiş'in havzada özellikle doğu kesiminde Ötemiş(ya da Ödemiş) aşireti olarak bilinen ve göçebe yaşantıları ile tanınan Türkmenler'in 1684'denbaşlayarak bugünkü Ödemiş kasabasının olduğu yerde yerleşik duruma gelmeleri ile oluştuğu bilgisini mevcuttur.
Seferihisar Bölgenin bilinen tarihi; Karyalılar ve İonyalılar ile başlar, MÖ 30'da Romalıların Anadolu'yu işgali sırasında komutan Tysafer buraya yerleşir. 11. yüzyılda Selçuklular egemen olduğunda bölgenin adı "Tysaferin Hisarı" Osmanlı Döneminde "Sivrihisar" ve Cumhuriyet'ten sonra ise "Seferihisar" olur. Torbalı: İsmini antik çağın ünlü şehirlerinden biri olan Metropolis diğer adıyla Triyanna ya da Tripolisten aldığı rivayet edilen Torbalı, tarihin bilinen devirlerinden beri çeşitli uygarlıkların merkezi durumundadır. Pek çok kisinin bildigi bir söylenceye göre Sultan Abdülhamid'in çiftliğine fidanlar diken Murat Bey, fidanlarin zarar görmemesi için develerin ağzına "Torba" bağlanmasını emretmiş, yöre daha sonra "Torbalı" adıyla anılmaya başlamıştır.
Urla: İlçenin ismini nereden aldığına dair çeşitli rivayetler bulunmaktadır. Halk dilinde Latince ve Rumca bataklık-sazlık anlamına gelen "Vurla" kelimesinden ve Osmanlı Padişahı Mehmet Çelebi'nin komutanlarından İbrahim Beyin sefere çıkarken kendisine "Uğurola", "Uğurlu geldi" demesinden üretildiği söylenmektedir. Ayrıca Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesinde şehrin Kıdafe Kralının kızı "Ulice" tarafından kurulduğu ve şehre "Urli" adının verildiği zamanla halk dilinde değişerek "Urla" dendiği yazılmaktadır.

***

Her biri ayrı tarih olan ilçeleri ile şehrimiz ne kadar muhteşem. Ne mutlu ki İzmirliyiz.