Klasik müzikte çok özel bir 'şey' var. Batı sanat müzik kataloğundaki her müzik parçası için söylemiyorum, ancak diğer müzik formlarında çok ender bulunan bir nitelik var klasik müzikte.

Yaşları, kültürel geçmişleri ya da demografik özellikleri ne olursa olsun insanlar bu müzikten duygusal olarak etkileniyor.
Tüm dünya insanlarını göz önüne alırsanız, bunu başka tür bir müzik için söylemenin olanaksız olduğunu düşünüyorum. Akademik araştırmalar da bunu doğruluyor.

Bazı araştırma sonuçlarına göre klasik müzik dinleyen çocuklar akademik çalışmalarında daha iyi performans sergiliyor. Hatta başka araştırmalara göre, İngiltere'de, ağıllarında sakinleştirici bir müzik, örneğin Beethoven'in Pastoral Senfonisi'ni, dinleyen inekler bile daha az stresli oluyor.

Bu nitelik tüm sakin ve yatıştırıcı müzikler için söylenemez mi?

Pop müziğe duygusal tepki, en azından insanlar çerçevesinde, daha ziyade edinilmiş bir kültürün parçası olmak ya da buna empati duymak (duygudaşlık) ile bağlantılı.  

Simon ve Garfunkel'in müziği, Batılı dinleyicilerin beyin kimyasında dikkate değer bir değişim ve kendini iyi hissetme duygusu yaratabiliyor, ancak dünyanın birçok başka dinleyicisi için ise hiç etkisi yok. Bu, özel bir kültür ve dil ile bağlantılı her müzik için geçerli olabilir. Klasik müzikte ise özellikle de sözsüz, asırlar öncesinden gelen özel bir dil ile konuşan ve anlatan enstrümantal klasik müzikte, çok özel bir 'şey' var.

Klasik müzik, özellikle bağımlılıkla boğuşan, Alzheimer ile yaşayan ya da özel gelişim gereksinimleri olan çocukların terapisinde sıklıkla kullanılır.
 
2015 yılında kaybettiğimiz, çok satan kitaplar yazarı ve ünlü nörolog Oliver Sacks, Alzheimer ve bunama hastalarının müzik ortamında duru ve huzurlu saatler geçirebildiklerine özellikle dikkat çekmişti.

İşin ilginç yanı bu tür tepki neredeyse evrensel. Müziğe tepki vermeyen çok az hasta,  çok az insan var. Üstelik bu tür tepki hiçbir özel müzikal aşinalık da gerektirmiyor. İnsan beyninin, müziğe karşı ilgisiz ve müzikten hoşlanmayan insanlarda bile, müziğe tepki verdiği anlaşılıyor.

Klasik müziğin, vatandaşlar ve ülkeler için yararlı olabilme gücünün belki de en iyi örneği Venezüela'dan. Halen Los Angeles Filarmonik Orkestrası'nın şefi olan ünlü Venezüelalı Gustavio Dudamel'i tanıyor olabilirsiniz. Kendisi de José Antonio Abreu'nun 'El Sistema'sının (Sistem) ürünü.  

El Sistema, hem gönüllülerden yararlanan hem de ücretli çalışanları olan, çocuklara, özelikle de yoksun ve yoksul sosyal çevrelerin çocuklarına, küçük yaştan itibaren klasik müzik eğitimi veren ve kamuca finanse edilen bir program. Başlatıldığı 1975'ten bu yana, çoğunluğu yoksun sosyal ortamlardan 500 binin üzerinde çocuk El Sistema'dan yararlanmış.

Bazıları, klasik müziğin kişisel gelişim ve sosyal yarar için kullanılan tek tür müzik olmadığını ileri sürebilir. Bence bu kadar çok insanı bir orkestrada bir araya getiren ve kültürel geçmişleri ne olursa olsun onlarla bir bağlantı kurabilen başka tür müzik örneği pek az.

Dünyanın pek çok ülkesinde klasik müzik için ayrılan kamu fonları azalıyor ve ben bunu üzücü buluyorum.

Her ne kadar çoğunlukla dinlediğim ve çaldığım klasik müzik olmasa da, ben çocuklara bir klasik müzik enstrümanı çalmayı öğrenme ve bir orkestrada diğer çocuklarla birlikte çalma fırsatının verilmesinin muhteşem bir armağan olduğuna inanıyorum.
 
Pekiyi ya hiç klasik müzik dinlemediyseniz, deneyiminiz olmadıysa, hatta deneyip de sıkıcı buldu iseniz?..

Sizlere, sosyal imkân ve hakları kısıtlı çocuklarla gönüllü olarak çalışmış İngiliz orkestra şefi Benjamin Zander'in tanıttığı ve evinizde uygulayabileceğiniz küçük ve basit bir testim var.

Lütfen hayran olduğunuz ancak artık yanınızda, yakınızda olmayan bir kişiyi düşünün...
Bütün kalbinizle sevdiğiniz o kişiyi aklınıza getirip tutarken usta Polonyalı besteci ve piyanist Frédéric Chopin'in şu müziğini dinleyin: Prelüd Opus 28 No.4.

Sanıyorum Chopin'in ne demek istediği açıkça anlaşılacaktır...