Yazmaya başlayınca, önce “dil”den başlamak gerekir, diye düşünüyorum…. Öyle olunca da “dil”in ne olduğunu, nasıl bir şey olduğunu bir daha hatırlamak, hatırlatmak gerektiğini düşündüm…

Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğünde “dil”in onlarca tanımı yapılmış. Dikkatimi çeken ya da benim üzerinde durmak istediğim “dil”e uygun tanımlardan biri şöyle: “İnsanlar arasında anlaşmayı sağlayan, uzlaşmaya dayalı olarak oluşturulmuş sesli veya görsel işaretler sistemi.”

Dil, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan, uzlaşmaya dayalı sistem ama, insanların bir kısmı hatta önemli bir kısmı dil’i yanlış anlamış olmalılar ki dili “anlaşmazlık” ve/veya “kavga” dili-aracı olarak kullanıyor.

Dil, yeri geldiğinde öldürücü silahtan daha tehlikelidir. Karşınızdakine söyleyeceğiniz ağır bir söz ya da edeceğiniz küfür silahtan daha etkili olabilir. Zira elinizdeki silahtan çıkacak bir kurşun, karşınızdakini öldürür; sonrası “varsa” adaletin işi’dir. Oysa ağır bir söz, hedefindeki insanı yaşam boyu hırpalar.

Ya da bir sevgilinin dudaklarından dökülen bir çift güzel söz, bir insanı yaşam boyu hayatta tutar.

Dil böyle bir şey ama… 

Bir insanın ana dilinin sahip olduğu zenginliğe rağmen, kendini ifade etmekte güçlük çekmesinin temelinde bilgisizlik, konuşma-yazma yeteneğinde yetersizlik yatıyor demektir.

Dil; insanların birbirleriyle ya da insanların kurumlarla iletişimde en önemli araçtır. Ve bu aracın en iyi, en güzel ve en doğru şekilde kullanılması gerekir.

Ancak bazıları, dili yalnız kendileri için icat edilmiş bir iletişim aracı gibi kullanıyor: Her şeyi kendilerinin bildiğini sanan, kendilerinden başkasının konuşmasına izin vermeyenlere de rastlıyoruz.…  

Oysa amaç iletişim; dil ise bir araçtır. Ve iletişim, birden fazla kişi ya da kurum arasında olur-gerçekleşir-yaşanır… Değil mi?

Yaşınıza, konumunuza, sahip olduğunuz tüm artılara rağmen, artılarımızı-artılarınızı konuşmak değil, dinlemek için kullansak daha iyi olmaz mı? Aracıları (!) aradan kaldırsak, ilgili kişileri dinlesek, gerçek anlamda iletişim kursak daha iyi olmaz mı?..

Büyük ve güçlü olmak, anne baba olmak, amir olmak, memur olmak; öncelikli ve çok konuşmak için yeterli olmamalı. Uygun yerde ve zamanda gerektiği kadar konuşmak ve karşımızdakini de söylediği kadar dinlemenin gerekli ve önemli olduğuna inanıyorum.  

 

İçinde bulunduğunuz iletişim ortamında kullandığınız sevgi dilini, sevgi sözcüklerini;

-       “Teşekkür ederim… Buy’run… Lütfen…” gibi nezaket sözcükleri ile başlatıp sonlandırırken tebessüm etmenin karşınızdaki insanda yaratacağı nezaket ve sevgi dolu bakışları anlatmaya gerek var mı?

-       “Evet var!” diyorsanız, daha öğreneceğiniz çok şey var, demektir.