Okullu olduk olmasına ama içimiz rahat değil. Bir tarafta yüz yüze öğretimden uzaklaşmanın yarattığı sakıncalar, diğer tarafta, kalabalık ortamlarda hayat bulan virüsün bulaş tehlikesi. İkisi arasında sıkışıp, kalındı uzunca bir süre. Yüz yüze öğretim başlasın mı başlamasın mı kararsızlığı toplumu gerdi. En çok da öğretmenlerle okula evlat gönderen aileleri tedirgin etti. Kararsızlığın temel nedeni toplumsal bağışıklığın sağlanamamış olması. Virüsün bulaş riski yüksek varyantları da cabası. Öğretmen ve öğrenci arasında yaşanan aşılı, aşısız karmaşası bir yana aşılılar arasında antikor oluşmadan kapalı ve kalabalık ortamlara girmek zorunda kalanlar oldu. Sonuç ortada. Bulaş nedeniyle karantinaya alınanların ardı arkası kesilmedi. 
Sağlık hizmetlerindeki yetersizlikler kadar eğitim-öğretim hizmetlerindeki yetersizlikleri de göz ardı etmemek gerek. Değil olağandışı haller, olağan hallere bile yanıt veremez durumda çoğu öğretim kurumu. Hal böyleyken doğurganlığın teşvik ediliyor olması yangına körükle gitmekten öte bir şey değil. Oysa her ailenin bakabileceği sayıda çocuğa sahip olması aynı zamanda nitelikli öğretiminde ön koşuludur. Evde, okulda ve toplumda çocuğun / gencin bedensel, ruhsal, sosyal yönlerden iyilik halinde olması için de gerekli bu. Hatta gelecekte genç işsizliğinin de sonu olabilir nüfusun bugünden planlanması. Ülkemiz nüfusu her ne kadar giderek yaşlanıyor olsa da genç nüfusun genel nüfus içindeki payı halen yüksek.  

Hizmetin niteliğini belirleyen en önemli ögedir nüfus. Nasıl ki sağlık kurumlarında hizmetin niteliğini sağlık profesyonelinin bakımından sorumlu olduğu nüfusun büyüklüğü ya da kurumlara başvuran ve/veya yatan sağlıklı / hasta birey sayısı belirliyor ise öğretim kurumlarında da durum aynı. Hizmetin niteliğini eğitim profesyonelinin sınıf ve uygulama alanlarında sorumlu olduğu öğrenci sayısı belirler. Bilimsel araştırmalarla da gösterilmiştir ki az sayıda öğrenciyle yürütülen derslerde öğretmen-öğrenci etkileşimi artarken, başarıda yükselir. Ancak, sınıflardaki yoğunluk arttıkça çocuklardaki stres seviyesi yükselirken saldırgan davranış ve dikkat dağınıklığı da artar. Kalabalık sınıflarda öğretmen ve öğrencinin yalnız ruhsal sağlığı değil, bedensel sağlığı da tehdit altındadır. Bulaşıcı hastalıkların kapalı ve kalabalık ortamlarda (geniş aile / sınıf / yurt / kışla) yayıldığı bilinir. Salgınla birlikte durum daha da ciddileşti. Yüz yüze öğretime ara verilerek uzaktan öğretime geçilmesiyle modern teknolojinin farklı biçimlerine olan gereksinim arttı. Teknolojik gelişme ve öğretim anlayışındaki değişimler karşısında yetersiz kalan okul bina, sınıf, laboratuvar, kütüphane, sosyal tesis vb. yerler ve alt yapı donanımlarının günün gereğine uygun yenilenmesi şart oldu. Su temini, çöplerin yok edilmesi, tuvaletler vb. durumların gözden geçirilmesi de. 

Okul binaları birbiriyle ilintili üç ayrı ekosistem (canlıların cansız çevreleriyle ilişkileri) içinde yer alır. 1.Okul bina ve bahçesini kapsayan fiziksel ekosistem. 2.Öğretme ve öğrenme süreçlerini kapsayan eğitim-öğretim ekosistemi. 3.Okulun sürekli iletişim-etkileşim halinde olduğu sosyal ve fiziksel çevresini kapsayan ekosistem. Her üç ekosistemin okul yaşamında karşılaşılacak olumsuzluklardan arınmış olması sağlıklı kalmanın önkoşulu olmakla birlikte öğretme -öğrenme süreçleriyle öğretmen - öğrenci motivasyonunu da derinden etkiler. Günümüzde okul bina ve sınıfların kullanımıyla ilgili özellikler arasında “yaşayan-öğrenme ortamı” kavramının daha da genişletilmesinin, öğrenme ortamı düzenlenirken eğitim-öğretim araç ve gereçlerinin güncellenmesinin, bahçe ve dış mekanların daha etkili kullanımının gereği üzerinde durulmakta. Ayrıca, her üç ekosistemle ilintili okul sağlığı ve bileşenlerini (öğrenci sağlığı, okul çevresi, sağlık eğitimi, okul çalışanlarının sağlığı) göz önünde bulundurarak bulaşıcı hastalıkların yayılımının engellenmesinde bahçe ve dış mekanların etkin kullanımının gereği üzerinde de durulmakta.   

Okul sağlığının birinci basamak koruyucu sağlık hizmetlerindeki yeri önemlidir. Okul sağlığı ekibinde hekim, hemşire, öğretmen, öğrenci velisi, psikolojik danışman ve rehber yer alır. Ancak, günümüzde diş çürükleri, obezite, şiddet, madde bağımlılığı vb. sorunlardaki artış göz önünde bulundurularak ekipte diş hekimi, diyetisyen, fizyoterapist, psikolog ve sosyal hizmet uzmanı da yer almalıdır. Ayrıca, tam gün çalışan hemşire olmalıdır artık okullarda. Ki hatta okul sağlığı alanında lisansüstü eğitim-öğretim programına katılarak bilim uzmanı unvanı edinmiş hemşirelere yer verilmelidir artık. Acil durumlara anında müdahale edilebileceği gibi çocuğa/gence, tüm okul çalışanlarına sağlıklı yaşam davranışları kazandırmak üzere verilen uygulamalı sağlık eğitimlerinin sürekliliği içinde gereklidir bu. Diğer ekip üyeleriyle koordine yürütülecek periyodik sağlık taramaları, izleme, aşılama vb. hizmetlerin aksamaması içinde. 

Salgınla birlikte; birinci basamak koruyucu sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi kadar okul sağlığının iyileştirilmesine yönelik ivedilik gerektiren girişimlere de ihtiyaç olduğu anlaşıldı.  Gelecek nesillerde, aşı reddi gibi toplum sağlığını tehdit eder nitelikte sorunların yaşanmamasının bugünden alınacak önlemlerin ciddiyetine bağlı olduğu da.