Asırlardır filozoflar, bilim insanları, teologlar ve ruhani liderler bu gizem üzerine tartışmalar yürütürken, ölümden sonra yaşamı destekleyen çeşitli kültürel ve dini inanışlar dünyanın dört bir yanında yaygınlık gösteriyor. Ancak bilimsel bakış açısıyla bu soruya kesin bir yanıt bulmak henüz mümkün değil.
Bilim dünyası, ölüm anında ve sonrasında yaşanan nörolojik süreçleri çözmek için yoğun çaba harcıyor. Beyin üzerinde yapılan bazı çalışmalar, kalp durduktan sonra bir süre daha beyin faaliyetlerinin devam ettiğini ortaya koyarken, "ölüme yakın deneyimler" olarak bilinen anılar da bu konuda yeni tartışmalara kapı aralıyor. Ölüme yakın deneyim yaşamış kişiler, genellikle tünel görme, huzur hissi veya beden dışı deneyimler yaşadıklarını anlatıyor. Araştırmalar, bu durumların beyinde salgılanan kimyasallar veya oksijen yetersizliği gibi faktörlerden kaynaklanabileceğini öne sürse de, bu deneyimlerin kaynağı hâlâ tam olarak açıklanamıyor.
Dini inançlara göre ölüm sonrası hayatın varlığı ve niteliği büyük farklılıklar gösteriyor. Hristiyanlık, İslam, Hinduizm ve birçok diğer inanç sistemi ölüm sonrası hayata kesin bir inançla yaklaşırken, Budizm gibi bazı inançlarda ölüm sonrası yaşam döngüsü ve yeniden doğuş kavramları öne çıkıyor. Bilim dünyasında bu inançların fiziksel kanıtlarla desteklenememesi tartışmaları artırsa da, pek çok kişi için ölümden sonraki yaşam bir umut kaynağı olarak varlığını sürdürüyor.
Her ne kadar ölüm sonrası hayata dair kesin bir kanıt bulunmasa da, bu konu üzerine yapılan araştırmalar devam ediyor ve ölüme dair gizem, insanlığın varoluşsal sorularının başında gelmeye devam ediyor. Bilim ilerledikçe bu gizeme dair yeni bulgular elde edilip edilemeyeceği, milyonlarca insanın merakını canlı tutmaya devam ediyor.