Kendinize dikkat edin!
Bazı sözleri de yabana atmayın…
Örneğin;
İbn'i Haldun bakın ne demiş?
'Fazla tevazünün sonu, vasat insandan nasihat dinlemeye götürür!'
Mutlaka ve mutlaka örneklerini yaşamışsınızdır…
Sabahattin Ali'nin şu söylediklerine katılıyorum;
'Kimseyle hiçbir konuda yarış halinde değilim.
Kimseden akıllı, kimseden güzel ya da kimseden daha iyi olma gibi bir iddiam yok.
Kimse için 'en' değilim, 'daha' değilim.
Bu  devasa iddiasızlığın verdiği özgürlüğüm hastasıyım!..'
'Hastalık' olursa böylesi olsun, değil mi?
Sabır bir erdemdir!
Her şeyin başında da sabırlı olmak lazım…
Fakat hayatımızda hiç beklemediğimiz sonuçlarla da karşılaşabiliyoruz…
Sanıyorum ilk kez benden değil, yaşamınızda kaç kez Neyzen Tevfik'in şu sözlerini de anlattıklarını da duymuşsunuzdur:
'Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler;
'Kimi alçak, kimi hırsız, kimi deyus!' dediler:
Künyeni almak için partiye ettim telefon:
'Bizde ki kayda göre şimdi o mebus!' dediler.'
Hürrem Sultan şöyle diyor:
'Cahil çoğunluk tardından akıllı azınlığın yok sayılması zihinsel ırkçılıktır.  Zekâ onu ölçtüğünüzü fark ederse değişir.  
İnsanlığım tek sorunu var, dürüstlük.  
Zoraki mutluluk, kalıcı mutsuzluk yaratır.
Ekonomik gelişmeyi kişisel ve zihinsel gelişmenin önünde tutanm!
Hiçbir medeniyet çağdaş olamamıştır.'
Bu sözler bana ulusal marşımızdaki;
'Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar!' mısrasını anımsattı.'
Sık tekrarladığım ve her zaman anımsatacağım bir cümleyi yazayım:
'Kimseyi kimseye 'iyi' diye anlatmayın, huyu değişince yüzünüz öne eğilir…'
Naçizane bir tavsiyede daha bulunayım:
'Makam, mevki vs. başında olanlar bilsinler ki, bir gün emekli olacaklar yada bir sebeple o koltuklardan ayrılacaklar.
Şahit olmuşundur ki, emekli olup da,  'Telefonum çalıyor mu, niye çalmıyor?' diye telefonunu ikide birde eline alıp bakan çok emekli makam, mevki sahibini biliyorum.
O'odur ki,'Ne oldum!' demeyin, 'Ne olacağım?' deyin.
Bu küçük tavsiyeyi sanıyorum çok yakın ve güvenli bildiklerinizden de bir şekilde duymuşsunuzdur…