Ben daha önce gazetemiz için kaleme aldığım birkaç yazımda batılıların gündelik yaşamlarında hep bu kurala uygun davrandıklarını yazmışımdır. Neydi o kural, anımsayalım mı? Batılılar ne der bilir misiniz? Hem de dillerinde bu kuralın iki tanımını birden her alanda görebilirsiniz. "Ayrıntılar önemlidir." ve "Şeytan ayrıntıda gizlidir." Batılı toplumlar tüm yaşamları boyunca büyüklü küçüklü denmeksizin bu kuralı uygulamışlardır. Zaten bizim toplumuzla batılı toplumlar arasındaki fark da bu sözde kendini belli edegelmiştir. Ne derdi bizim toplumumuz, onu da anımsayalım mı? "O kadar çatlak su kaçırmaz." Bu sözü bizim toplumuzda hele tamircilerin ağzından duymayanımız var mıdır?

Bakınız nereden aklıma geldi? Bizim Mardin İlinin Savur İlçesinde doğup 2015 yılında Nobel Kimya Ödülünü kazanan bir yurttaşımız var. Evet, yurttaşımız diyorum ama akıllarımızdan çıkarmamız bir özelliği var bu yurttaşımızın. Prof. Dr. Aziz Sancar; ilkokuldan başlayıp İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne kadar sürdürdüğü eğitimini devlet okullarında tamamlamış, yazdığım gibi diplomasını da devlet üniversitesinden almıştır.

Bunların ötesinde Sn. Sancar'ın Nobel Ödülü'nü aldıktan sonraki davranış ve konuşmaları bizim toplumumuz için örnek olacak düzeydedir. Her şeyden önce; Atatürk'e ve ülkesine olan sevgisini ortamın tüm olumsuzluklarına karşın dışa vurmaktan kaçınmayan tavrını sürdürmüş olması çok ilgi çekicidir. Yalakalık ortamından uzak kalarak doğru bildiklerini söylüyor olması bir çok bilim (!) adamına örnek olmalıdır. Hele ki; üniversiter ortamımızda intihal (Aşırmacılık) olaylarının artık vakay-ı adiyeden (Sıradan) sayılıyor olması göz önüne getirilirse Sn. Sancar'ın değeri daha da artmış olmuyor mu?
Bakınız; özellikle son yıllarda yüzlerce akademisyenin unvan alabilmek amacıyla yaptıkları aşırmasyon yükselme tezleri ortalıkta dolaşırken, Prof.'lar, doçentler ve doktoralılar birbirlerini suçlayıp mahkemelerde ve üniversite kurullarında didişirlerken bizim içimizden çıkan bir diğeri bu şüphe çekici ortamdan sıyrılarak Nobel Ödülü alabiliyor.
Gerçekten; geçen yıl ödülleri kazananların isimleri açıklandığında Prof. Dr. Aziz Sancar için en çok ne konuşulmuştu hatırlayınız? Bu güzel insan ülkemizde kalmış olsaydı aynı seviyede bir başarıyı yakalayabilir miydi? Böyle bir soruya ne yanıt verilebilir ki. Günümüzde ülkemizdeki üniversiteler bırakın araştırma yapmayı/yapabilmeyi giderek müspet ilimlerden uzaklaşıp medrese türü bir eğitime yönelmiş durumdadırlar. Hemen her üniversitemizde mutlaka bir İlahiyat Fakültesi bulunmakta rektörler de ne hikmettir bu fakülte öğretim üyelerinden seçilmekte/atanmaktadırlar. Öte yandan; üniversite fen fakültelerinin fizik, kimya ve biyoloji dallarının bazıları kapatılmakta bazılarının kontenjanları ise giderek küçültülmektedir.

***

Şimdi gelelim esas soruna. Bu yazıyı neden yazma gereğini duydum? Aziz Sancar ödülünü kimya dalında almıştı. "Hücrelerin hasar gören DNA'ları nasıl onardığını ve genetik bilgisini koruduğunu araştırma konusu" yapmıştı. Peki; DNA neydi? DNA; İngilizce Deoxyribo Nucleic Acid (Dioksiribo Nükleik Asit) kelimelerinin baş harflerinden oluşan ve canlıların hücrelerinde yönetici konumda olan moleküldür. Hücrelerin protein ve enzim sentezini sağlar. Kişiye özeldir, her canlının DNA'sı farklıdır.
DNA; ilk kez 19. asır sonlarına doğru Johannes Friedrich Miescher adlı İsviçreli bir biyolog tarafından bulunmuştur. Günümüzde DNA'nın faydalanılma alanını sıralamaya gerek yok sanırım. Gündelik yaşamın her kesitinde DNA kavramını görmekteyiz.  
İşte Efendim; Prof. Dr. Aziz Sancar hiç üşenmemiş bundan tam beş yıl önce Merkez Bankası'na bir yazı yazmış. Ne yapsın adamcağız? Türkiye'de okumuş temel eğitimlerini ülkemizde almış ama yurt dışının alışkanlıklarını da edinivermiş. Hani, onlar ne derdi? "A y r ı n t ı l a r   ö n e m l i d i r." İşte, bu çerçeve içinde BEŞ yıl önce Merkez Bankası'na gönderdiği mektupta ne yazmış dersiniz? Evet, efendim; bizim ON seneyi aşkındır kullandığımız BEŞ LİRALIK banknotlar var ya işte o banknotların arkalarındaki DNA moleküllerini gösteren resimler yanlışmış. DNA sarmallarının sağdan sola doğru gitmesi gerekirken bizim banknottakiler soldan sağa doğru gitmekteymiş. Peh peh peh (!) Yahu, baştan ne söylemiştik, hatırlasanıza. "O kadar çatlak su kaçırmaz" diye boşa mı yazmıştık? Sağdan gitse ne olur, soldan gitse ne olur?
Esenlikle kalınız...

TÜRKÇE İÇİN ÖZEL NOT
Tuafiye (İşyeri tabelasında gördüm) değil TUHAFİYE (TDK Türkçe Sözlük Sh.2384)