Hep ayrı düşecek değiliz ya bakarsınız gerek Sn. Cumhurbaşkanımızla, gerekse onun iktidar yardımcıları ile ortak düşüncelerimiz de bulunabilir.
Baksanız a; Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sn. Mehmet Özhaseki olası bir İstanbul depreminden nasıl korkmuş? Ben; hem gazetelerde gördüm bakanın söylediklerini hem de televizyon kanallardaki haberlerden duydum.
Ankara'da Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde toplanan "Şehircilik Şurası"nda önce Sn. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan konuşmuştu. Sn. Cumhurbaşkanımız; İstanbul'un çarpık yapılaşmasının Boğaziçi'ne ihanet olduğunu söylemiş, kendisinin dikey değil yatay yapılaşmadan yana olduğunu belirterek  inşaat müteahhitlerinin acımasız bir şekilde aşırı kâr peşinde olduklarını sözlerine eklemişti.
Bilirsiniz ya da lütfen hatırlayınız başka bir konuşmasında da Sultan Ahmet Camii'nin görünümünü olumsuz yönde etkileyen Zeytinburnu İlçesinde yapılı çok katlı binaları kastederek müteahhitten o binalardaki fazla katlarının yıkılmasını istemişti.
Ne yazık; bizim ülkemizde bazı şeyler istemekle olmuyor demek ki; bildiğim kadarıyla o fazla katlar için bir işlem yapılmadı. Aralarda kim bilir neler oldu, neler bitti?

***       
Ben nereden bilip takip edeyim bu olanların ardından Çevre ve Şehircilik Bakanımızın da konuşacağını? Meğerse onun da söyleyecekleri varmış. Hem de gözdağı vererek.
O halde; sayın bakanımızın söylediklerine şöyle bir göz atalım mı, ne dersiniz? Vallahi, inanın ben ilk duyduğumda kulaklarımın doğru işitip işitmediğinden şüpheye düştüm. Bir yanda İstanbul bir yanda Anadolu?
Bakınız belki sizler de alt bölümde yazdıklarımı değerlendirirseniz aynı düşüncelere, yani  benim düşüncelerime katılacaksınız.
Dinleyin o zaman; "Anadolu'da bir deprem olursa altından kalkarız. Ancak aynı deprem İstanbul'da olursa perişan oluruz, ekonomimiz çöker". Doğrusu bu ya hem Sn. Cumhurbaşkanımız hem de Sn. Bakanımızın sözlerine ortak olmamak için kendi payıma hiçbir neden bulamıyorum.

***
Kafamın basmadığı nedir bilir misiniz? Olanlara bazı noktalarda aklım ermiyor.  
Gerek Sn. Cumhurbaşkanımız ve gerekse Sn. Bakanımızın söyledikleri doğru olmakla beraber "Bütün bu sonuçların altında neler vardır"? Bu olumsuzluk sonuçları; hangi iktidar döneminde oluşmuş ya da hangi iktidar döneminde pekişmiştir?  Öyle ya; Sn. Cumhurbaşkanımız şöyle bir - iki sene öncesinde hangi görevdeydi? Başbakandı değil mi? Ondan önceki görevinde de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmıyor muydu?
Onların ötesinde AKP; "On beş" senedir iktidarda değil midir? Ve benim görüşüme göre İstanbul'un böylesine acınacak hale düşmesinde, müteahhitlerin böylesine acımasız oluşlarında AKP'nin yönetim anlayışının payı yok mudur? İstanbul'un bakanımızın da itiraf ettiği üzere OTUZ MİLYON'luk şehir oluşunda plansız bir gelişme anlayışından başka bir neden bulabilir miyiz? O halde bunların suçluları kimdir de sanki yeni bir şey söyleniyormuş gibi nutuklar atılıyor?
Örneğin; "Kanal İstanbul" denilen garabet örneği yatırım gerçekleşirse çevresinin yatay yapılaşma ile süsleneceği mi düşünülüyor? Olur mu dersiniz? Belgrad Ormanı'nın yapılaşmaya açılmayacağını mı sanıyorsunuz? Zaten; Üçüncü köprünün yapımıyla formunu yitiren kuzey ormanları yeni gelişmeler karşısında hangi ölçüde sağlıklı kalabilecektir? Ya yer seçimi konusunda hiçbir kurala uyulmaksızın yapılmaya çalışılan kocaman(!) havaalanımız için neler söyleyebiliriz?

***
Bakın işte buraya yazıyorum. Şu son paragraftaki sorunların ya da benzerlerinin mantıklı bir açıklaması yapılsın her şey kabulüm. Sonuçta her şeyin iktidardakilerle ortak düşüncemiz olduğunu düşünmekteyim!
İçtenlikle kalınız...

TÜRKÇE İÇİN NOT
Manavcı değil MANAV