Yazıma başlık seçerken oldukça sıkıntı çektiğimi, zorlandığımı söylemeliyim. Diyeceksiniz ki ey Koldaş, ne var bunda böyle zorlanacak? Yazacaklarım az ya da çok belliydi ama öylesine dağınık düşünceler altındaydım ki onların hangisini başlık yapmalıydım. Sorunum buydu.
Sonuçta günümüzde dilimiz üzerinde yerleşmiş hatalı kullanımların büyük ölçüde "Osmanlı" kökenli olduğunu aklıma getirerek kullanacağım başlığı seçebildim. Görüşüme göre hani o Osmanlı'nın "Galat-ı meşhur lügat-ı fasihten evladır/ Yerleşmiş olan hatalı kullanım, gerçek sözlükten daha iyidir." şeklinde akıllarda kalan bir sözü var ya işte o söz bence günümüz Türkçesinde de yanlışlıkların kaynağı sayılmalı.

Yaşadığım bir iki olayı anlatayım da neden öyle düşündüğüme hak veriniz. Bir gazetemizde belediyelerimizden biri tarafından verilmiş ilanda "kaldırım" yerine kullanılmış "tretuar" kelimesinin yanlışlığı üzerine TDK'nin 2011 baskı tarihli 2763 sayfalık "Türkçe Sözlüğü"ne baktım. Önceleri gözlerime inanamadım. Aradığım kelimenin tanımı "Tretuvar/Kaldırım" şeklinde verilmekte, kökeninin de  Fransızca "Trottoir" kelimesi olduğu açıklanmaktaydı. Bu yanlışı yapan devletimizin resmi kurumuydu.
Sonraları bu devasa sözlükte başka hatalara da rastladım. Örneğin "Laminat" kelimesi halk ağzına yerleşmiş "Laminant" kelimesi olarak yazılmış; üstelik köken olarak Fransızcadaki "Laminante" kelimesi verilmekteydi. İlginçtir; Fransızcada böyle bir sözcük bulunmuyordu. Artık ne diyebiliriz, sorunumuzu kimle ve nasıl çözebiliriz ki?
Dolayısıyla yazımın başlangıç bölümünde dile getirmeye çalıştığım Osmanlı'nın kaytarıcılığı/kolaycılığı seçen uygulamasını akıllara getirmemde beni haklı görürsünüz sanırım. Uygulama günümüzde de sürdürülmektedir.  
***
İZBAN istasyonlarında bangır bangır uyarı anonsları yapılıyor. "....... istikametine gidecek sayın yolcularımızın dikkatine. İstasyonumuza GİRİŞ YAPACAK  tren, altı vagondan oluşan kısa trendir. Trene ....... BİNİŞ YAPACAK yolcularımızın .........". Elbette iş yalnızca istasyonlardaki bu "GİRİŞ YAPACAK, İNİŞ YAPACAK"larla kalmıyor; havaalanlarında uçaklar inmiyorlar İNİŞ YAPIYORLAR, kalkmıyorlar KALKIŞ YAPIYORLAR. Yeter mi? Hastanelerimizde hastalar; önce GİRİŞ YAPIYORLAR ya da YATIŞ YAPIYORLAR sonra da elbette ÇIKIŞ YAPILIYOR. Bazı yerlerde DÖNÜŞ YAPILIYOR  belki de yakında DURUŞ da YAPILIYOR olabilir. Demem o ki güzel Türkçemize göre tren istasyona girecek, yolcular trene binecekken YAPMAK fiilini kullanmanın gereği nedir, anlayabilmiş değilim.

Sevgili okurlar; taa 1277'lerde daha Osmanlı Devleti kurulmamışken Karamanoğlu Mehmet Bey'in  sarayda ve resmi yazışmalarda Türkçenin kullanılmasını zorunlu kıldığı bir karar ve emri bulunmaktadır. Bu tarih aynı zamanda halen "Dil Bayramı" olarak kutlanılmaktadır. Ancak acıdır; güzel Türkçemizin yıpranması yalnızca yukarıdaki örneklerle sınırlı kalmıyor. "Eksiksiz" yerine "exixiz" yazıldığını hayretle izlerken televizyonlardaki konut reklamlarında "lansman" kelimesinin kullanıldığını görebilmekteyiz.
Konuşmalardaki vurgulamalara hiç değinmek bile istemiyorum. Bana kalırsa tüm TV ve radyo spikerlerinin yeniden doğru Türkçe konuşma kurslarına sonrasında da sınavlarına girmeleri gerekiyor.  Neden mi? Yükselti anlamına gelen ve "A"sının biraz uzun okunması gereken "Rakım" kelimesinin en tanınmış spikerler tarafında "rakı" daki "rakım" gibi okunduğuna kaçıncı kez tanık oldum bilemiyorum. Aynı şekilde "acil" kelimesinin de "a"ya vurgu yapılmaksızın hızlı şekilde okunduğunu da biliyorum. Bu yanlış vurgulama örneklerini burada sıralamaya kalkmak boş yere zaman kaybından başka bir şey değildir ama; unutmayalım Türkçemiz açısından fevkalade önemlidir.
Evet sevgili okurlar; Türkçedeki hatalar zincirinin örneklerini ülkemizin en kocaman geçinen yazılı medya organlarında da görebilmekteyiz. Baktığınızda ilk anda ne söylenmek istendiğini anlayamadığınız nice başlık vardır. Gazetelerin iç sayfalarındaki  "de/da"ların, "ki"lerin ayrı yazılmadığı metinleri lütfen gözlerinizin önüne getiriniz.
Sevgili Feyza Hepçilingirler'in edebiyat dünyamıza hediye ettiği "Türkçe Off" adlı güzel bir kitap vardır. Dilimize önem veren, onu seven her yurttaşımızın okumasında yarar görmekteyim.

Üç gününü yaşadığımız yeni yılın kutlu olmasını, toplumumuza mutluluk ve esenlik getirmesini diliyorum.