Uzayda saatte 20 000 kilometre bir hızla yol alıp, 6 aylık bir yolculuktan sonra, 128 kilometre aşağınızdaki bir gezegene inmeye çalıştığınızı hayal edin. Bir an düşünün... Hızınızı 128 kilometrelik bir aralıkta saatte 20 000 kilometreden saatte sadece 8 kilometre hıza indirmek zorundasınız. İnanılmaz bir iş değil mi?
İşte NASA'nın (National Aeronautics and Space Administration - ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi) 360 kg'lık InSight uzay araştırma aracı ile başarılan aynen bu inanılmaza ulaşmak. Ulaştıkları hedefi düşünürseniz, geçen pazartesi, inişin gerçekleştiği an TV'lerde izlediğimiz 2 NASA bilim adamının biraz garip hatta 'uzaylı' ya da 'yabancı' el sıkışma ritüelinin videosunu pek de garip karşılamazsınız. NASA biraz da şakayla bu inişi '7 dakikalık dehşet' olarak sıfatlandırdı.
Tabii ki bu Mars'a ilk iniş değil. NASA'nın Viking 1 adlı uzay araştırma aracının gizemli kızıl gezegene iniş yaptığı 1976'dan bu yana 8'inci iniş. NASA'ya göre Mars'a yönelik tüm uzay hedeflerinin sadece yüzde 40'ının başarılı olduğu hesaplanıyor ve InSight'ın yaklaşık maliyetinin 830 milyon dolar olduğunu göz önünde bulundurursanız, iniş konusundaki stres ve huzursuzluklarını anlamak kolaylaşıyor.
Birlikte inişimize dönelim.
Yıllarca araştırma ve ölçümlerden sonra inişimizde tam 12 derecelik bir açı gerektiği hesaplandı. Biraz daha dik bir açıda çok aşırı ısı oluşacağından yanıp kül olmak var. Biraz daha geniş bir açıda ise o kadar büyük bir hızla hareket ederiz ki indiğimizde sekip zıplayarak yeniden uzaya doğru yol alırız.
Mars'ın karbondioksit dolu atmosferi dünyamızdakinden 100 kez daha ince ve bu nedenle de yavaşlamak için biraz daha yardıma ihtiyacımız var. Ancak başka bir bakımdan ise bizi 1500 C (Selsiyus) derecelik bir ısının etkisine açık bırakacak kadar da kalın sayılır bu atmosfer. Bu arada önemli ve hassas elektronik donanım ise içeride rahat bir 20 derecelik ortamda olacaktır. Bunu sağlayan, fotoğrafını da gördüğünüz, çoğunlukla ezilmiş mantardan oluşturulmuş 190 kg'lık bir ısı kalkanıdır.
Evet, sadece mantar... Mantar aslında çok iyi bir termal yalıtım malzemesi ve uzay araçlarında giderek daha fazla kullanılmakta. Masanızı sucuk tavasının ısısından koruyan mantardan nihaleleri görmüşsünüzdür...
Artık yanma riski olmayacak kadar yavaşladıktan sonra mümkün olduğu kadar dikkatli ve etkili bir şekilde hız azaltmamız gerekiyor. Sadece 3 dakikamız var ve şu anki hızımız saatte 6100 kilometre. Bu nedenle 26 metre üzerimize uzanan, 12 metre çapında bir paraşüt açıyoruz. 20 saniye sonra ısı kalkanımızı indiriyoruz ki iniş darbe ve şokunu azaltacak ayaklarımızı açıp uzatabilelim.
Son aşamada yer yüzeyine olan mesafeyi ölçmek için radar kullanıyoruz. Son 1 dakika içerisinde iniş kabini, paraşütle birlikte atmosfere giriş kabuğundan ayrılıyor.
Bir kilometrelik bir yolumuz kaldı ama iniş hızımız hala saatte 215 kilometre. Aracın yönünü düzeltiyoruz ki ayaklarımız tam yüzeye doğru olsun. Geri roketlerimizi ateşliyor ve son 50 metrede hızımızı saatte 27 kilometreye düşürüyoruz.
Ve işte geldik...  
Artık hareket imkânımız yok...
Burada yıllarca belki on yıllarca kalıp, ısı ve sismik - yeryüzü hareket - ölçümleri yapacağız.
Dünya'da olduğu gibi Mars'a özel depremler de var. Ve InSight burada sismik verilerle birlikte yüzeyin 5 metre derinine kazı yapan bir sondaj robotu vasıtasıyla yer altındaki ısı ile ilgili önemli bilgiler toplayacak.
Bilim adamları, Mars'ın nasıl oluştuğunu, Dünya'nın oluşumu ile ne kadar benzer ya da farklı bir hikâyesi olduğunu daha iyi anlamaya çalışıyor. Bazı önemli farkları zaten biliyoruz: Atmosferi, kaya temelli demir oksit renkli yüzey maddesi... Fakat yüzeyin altı bugüne kadar gizemini koruyor.
SpaceX'den Elon Musk, Mars'a kendisinin gitme olasılığını yüzde 70 olarak görüyor, ancak insanoğlu burada küresel ısınma yoluyla yaşamı dayanılmaz hale getirirken, zenginlerin kaçışı için Mars'ta bir koloni yaratılmasına daha oldukça uzun bir zaman olduğunu düşünüyor.
Edinburgh Üniversitesi'nde geçen yıl yayınlanan bir araştırmaya göre güneşin ultraviyole ışınlarının tetiklediği topraktaki kimyasal bileşimler o kadar toksik (zehirleyici) bir hale geliyor ki hiçbir bakteri birkaç dakikadan daha fazla yaşayamıyor.
Evet, belki Elon Musk biraz daha beklemek zorunda ancak Mars için bu toprak toksitesinin sağladığı büyük bir avantaj da var. Bir uzay gemisine otostopla binerek gidecek herhangi bir bakteri orada yaşayamayacak ve böylece Dünya'mızın istenmeyen bulaşıcı ve zehirleyicilerini oraya taşıyamayacak.
Küremizi zehirledik! Hiç olmazsa şimdilik başka gezegenleri zehirleyemeyeceğiz...

OSİRİS REx'in aşk öpücüğü

Uzayla ilgili bilim adamlarının dünyası daha çok madde ve matematik üzerine kurulu olsa da onlar da kamuoyunun dikkatini çekmek için işlerine romantik bir eksen vermeyi seviyorlar. Genellikle bu romantizm yalnızlık üzerine kurulu. Çünkü uzay sonsuz bir boşlukta hareket eden, gezinen yalnızlarla dolu.
Ancak bu kez NASA bilim adamları bir aşk hikâyesi yaratmayı başardılar.
NASA'nın Mars başarısına alkışlar ve bilim adamları arasında sevinç sürerken NASA 3 Aralık günü bir başarı öyküsü daha açıkladı.
Bir arazi aracı büyüklüğündeki OSIRIS-REx adlı uzay aracı güneş sistemine sadece yıldızların ışıklarının kılavuzluğunda yelken açmış, iki yıldır yol almakta idi. Yaklaşmak istediği Bennu adlı, gök cisimlerine göre küçük sayılabilecek, 100 katlı bir gökdelen büyüklüğünde bir asteroid. Dünyadan yaklaşık 120 milyon kilometre ötede.  
Bennu milyarlarca yıldır bir uzay enkazı olarak dolaşıyor. Dünyamızın ve bizlerin nereden geldiğinin gizemini çözecek ipuçları da taşıyor.
Bu yalnız yıldızcık milyarlarca yıldır ilk kez bir konuk ağırlayacak. OSIRIS REx sadece 20 kilometre bir uzaklıkta yörüngesine girdi ve Bennu'ya pervane olmaya başladı.
Aynı InSıght'ın Mars'a ulaştığı andaki gibi ancak bu kez başka bir NASA merkezinde başka bilim adamları OSIRIS REx'i ve tabii ki kendilerini de alkışladılar. Bir bilim adamının gözlerini kapatıp kollarını alabildiğine açışı her şeyi anlatıyordu. İlk fotoğraflar o kadar ilginçti ki bilim adamlarının yıllar önce hiç görmeden yaptıkları hesaplama, tanımlama ve betimlemelere tıpatıp uyuyordu.
Bennu'da yer çekimi sıfıra yakın. OSIRIS REx o kadar küçük ki yere dokunduğu an uzaya geri fırlayabilir. Hatta güneş ışınlarının dahi uzay aracını itip zıplamasına sebep olabileceği düşünülerek, genellikle gece-gündüz çizgisinde kalmaya programlı.
Önümüzdeki 18 ay çok yaklaşacak ama sevgilisine asla dokunmayarak, onunla bir aşk dansı yapacak. Tertemiz bir aşk...
18 ay yakından inceledikten sonra sevgilisi Bennu'ya çok hafif bir öpücük konduracak ve uzun robotik kolunu uzatıp oradan en az 60 gram en çok 2 kilo civarında taş parçaları alıp torbasına atacak. Yani sevgilisinden hatıra da alacak. Nihayet onu yine yapayalnız bırakıp 24 Eylül 2023'te ABD'nin Utah çölüne inecek.
Bu aşk hikâyesinin sonunda intikam da olabilir. Çünkü hesaplamalara göre, 200 yıl sonra Bennu'nun Dünya'mıza çarpma olasılığı 2700'de 1 ile 2 arasında...
Aşk, öpücük, terk, intikam... Oh, nihayet bilim dünyasının da biz dünyalılara anlatacağı romantik bir öyküsü var.
(Not: InSight gözle görülür, göz önünde anlamına geliyor. OSIRIS antik Mısır'ın hem ölüm tanrısı hem de Nil'e hayat veren tanrı. Rex ise kral anlamına geliyor. Aslında bunlar benzetme. Kelimelerin açılımında misyon hedeflerinin baş harfleri var.)