Evet, "Oyun bitti". Temmuz ayının 15'inde ülkemiz Cumhuriyet tarihinin en ciddi darbe girişimlerinden birini yaşadı. Ülkenin tüm insanları, mevcut iktidara yakın olsun olmasın bütünüyle bu darbe girişimine karşı çıktı. Demokrasi inancının tüm vatandaşlarımız için doğal bir kavram haline dönüştüğünü görmek elbette onur vericidir.

***

Bir kere daha "Bugün bana yarın sana" deyiminin doğruluğu ortaya çıktı. Bir kez daha dünyanın "Etme bulma dünyası olduğu" belgelendi.
Haksız yere hapislerde yatanların ahlarının yerde kalmadığını görebildik. Öylesine belirgin ki Erzincan Savcısı İlhan Cihaner'in makam odasını basıp kişisel belgelerini bile gasp eden savcılar bu kez kaçak durumuna düştüler.
Yalnız o olaylar mı? Haksız yere ve delil olmaksızın suçlanabilen "Balyoz Davası" mağdurları orduyla ilişkileri kesilse bile aradan bunca zaman geçtikten sonra gerçek değerlerini bulup gerçek rütbelerini kazandılar, aralarından generalliğe terfi edenler bile oldu.
Elbette bütün bu olanların tüm haksızlıkları ortadan kaldırdığı ileri sürülemez. Hele geçmişin yıpratıcı uygulamaları nedeniyle yaşamına son veren Ali Tatar gibi kahramanları, Kuddusi Okkır gibi kahrından kanser olup bu dünyadan göçüp gidenlerin ahları ne olacaktır? Onlar geri gelebilirler mi?

***

Geçmişin bütün bu hatalı uygulamalarını gördükten sonra  ya şimdi yapılanları nasıl tanımlayabiliriz? Ülke tarihinde darbe girişiminde bulunabilir düşüncesiyle askeri kışlanın önünün beton künklerle ve araçlarla kapatılması, bir diğer kışlanın kapısına iş makinalarının yığılması hangi akla hizmettir?
Daha düne kadar gözbebeğimiz diyerek yere göğe koyamadığımız, kınalı kuzular diye tanımladığımız Mehmetçiklerimize karşı yapılan gurur kırıcı uygulamaların bedelini kim ödeyecektir?
Unutmayalım; ülkemiz ciddi bir sorunla karşılaşmış ve halkının yardımı ile bu sıkıntılı ortamdan bir ölçüde kurtulabilmiştir. Latince bir söz ne der bilir misiniz: "Bir hata diğerinin doğuşuna neden olur" (*). Bu çerçeve içinde düşünecek olursak bizler de gelecekte bazı soruların muhatabı olabilir miyiz? Bu türlü bir soruyla karşılaşırsak ne türlü yanıt verebiliriz? Düşünmeye değmez mi?

***

Tüm ülkede meydanlar darbe girişimine karşı çıkan kalabalıkla doludur. Bu arada kalabalığa karşı çeşitli kesimlerden yetkililer ya da sözcüler toplumun düşüncelerini yansıtan konuşmalar yapmaktadırlar.
Onların içlerinde "Laiklikten" ve özellikle kişilerin yasal haklarını açıklayıp "Hukuku" ön plana çıkaran konuşma yapanları arıyorum. Ben evet , arıyorum hem de Diogenes'in gündüz gözüyle fenerini yakıp aradığına benzer şekilde "Laiklik"ten ve "Hukuk"tan bahsedecek olanları arıyorum. Heyhat; bu sorduklarımdan konuşanı göreniniz, duyanınız var mı?

***

İzmir Konak Meydanı'nın gösterilerden sonraki sabah halini bir görseniz. Konu hakkında, yazılarımızda elimizden geldiği kadar bu çevre kirliliğinin İzmir'e yakışmadığından söz etmişizdir.  Bir Allahın kulu o topluluğa karşı elindeki mikrofondan iki kelime edip çöp disiplininden bahsetse faydalı hizmet etmiş olmaz mı?
Esenlikle kalınız...
(*) Abyssus abyssum invocat .

TÜRKÇE İÇİN NOT

Tretuar değil Trotuar daha doğrusu KALDIRIM.
Nota ek not: Ne hikmettir bizim anlı şanlı TDK'nın Türkçe sözlüğü Fransızca Trotuar (Trottoir) kelimesini yamultup Tretuar'a çevirmiş. Gözlerime inanamadım.