CHP'nin, Özgür Özel'e yönelik saldırının araştırılması için sunduğu önerge, Cumhur İttifakı'nın oylarıyla TBMM Genel Kurulu'nda reddedildi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel'e yönelik gerçekleştirilen yumruklu saldırının ardından, olayın tüm yönleriyle araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne (TBMM) sunulan araştırma önergesi, Cumhur İttifakı bileşenleri AK Parti ve MHP'nin oylarıyla reddedildi. CHP, saldırının arka planında olası organizasyonların ve güvenlik zafiyetlerinin incelenmesini talep etmişti.
CHP saldırıyla ilgili araştırma komisyonu kurulsun dedi
CHP, 4 Mayıs 2025 tarihinde İstanbul Taksim'de düzenlenen cenaze töreni çıkışında CHP lideri Özgür Özel'e yapılan yumruklu saldırının ardından, TBMM'ye araştırma komisyonu kurulması yönünde önerge sundu. Önergede saldırının tüm yönleriyle araştırılması, güvenlik zafiyetlerinin olup olmadığının ortaya konması, saldırganın arkasındaki yönlendirme ve organizasyonların belirlenmesi, benzer olayların önlenmesine yönelik tedbirlerin alınması istendi.
Önerge mecliste Cumhur İttifakı oylarıyla reddedildi
CHP'nin verdiği önerge, 7 Mayıs 2025 tarihinde TBMM Genel Kurulu'nda görüşüldü. Oylama sonucunda, önerge AK Parti ve MHP milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. Böylece saldırının kapsamlı bir şekilde Meclis düzeyinde incelenmesi talebi karşılık bulmadı.
Murat Bakan: "Gizli elin araştırılmasını istiyoruz"
Genel Kurul'da CHP grubu adına söz alan CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Murat Bakan, önergeyle kurumların toptan suçlanmadığını ancak ihmal veya kasıtla hareket eden kişi ya da yapıların açığa çıkarılması gerektiğini vurguladı.
Bakan, şu ifadeleri kullandı:
"Siyaseti düşmanlaştıran, muhalefeti hedef hâline getiren, tehditleri olağanlaştıran bu siyasal iklim, saldırganlara cesaret vermektedir. Bu saldırının arkasındaki 'gizli el', sadece failin değil, onu yönlendiren sistemin ta kendisidir. Bu iklim sorgulanmadıkça benzer saldırılar kaçınılmaz olacaktır."
Saldırı sonrası tutuklama gerçekleşmişti
Özgür Özel'e yönelik saldırı, 4 Mayıs 2025 günü Taksim'deki Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenen TBMM Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder'in cenaze töreni çıkışında gerçekleşmişti. Saldırgan Selçuk Tengioğlu olayın hemen ardından gözaltına alınmış ve sevk edildiği mahkeme tarafından tutuklanmıştı.
CHP'li Murat Bakan konuşmasında şunları söyledi:
"4 Mayıs'ta, Sayın Genel Başkanımız Özgür Özel'e alçakça bir saldırı gerçekleştirildi. Ancak biz burada yalnızca bir kişiye yönelik bireysel bir saldırıyı değil; Türkiye'de siyasal muhalefeti, kurumsal dengeyi ve anayasal düzeni hedef alan organize bir müdahaleyi konuşuyoruz. Bu saldırı rastlantı değil. Basit bir güvenlik zafiyeti değil. Bu, doğrudan siyasal anlamı olan, organize edilmiş, planlı bir eylem. Bu bir saha testidir. Siyasal iktidarın sınırlarını kimlerin zorlayabileceğini, hangi reflekslerin gelişeceğini, kimin susacağını, kimin direneceğini ölçmeye yönelik bir denemedir. Ve bu deneme, doğrudan CHP lideri üzerinden, İstanbul'un kalbinde, Atatürk Kültür Merkezi gibi sembol bir mekânda gerçekleştirilmiştir.
Ne ilktir ne de münferittir
Bu ne ilktir ne de münferittir. Hatırlayalım: İsmet İnönü'ye 1950'de, 1954'te,1964'te saldırı, linç girişimi ve suikast düzenlendi; Bülent Ecevit, ikisi silahlı suikast girişimi olmak üzere 6 kez saldırıya uğradı; Deniz Baykal 2010'da Van'da hedef alındı; Kemal Kılıçdaroğlu'nun konvoyu Artvin'de 2014'te silahlı saldırıya uğradı, 2019'da Çubuk'ta linç edilmek istendi. Ve şimdi... Sayın Özgür Özel, devlet erkânının, Meclis Başkanvekili'nin ve binlerce yurttaşın katıldığı, tüm Türkiye'nin canlı yayında izlediği bir cenazede, saldırıya uğruyor.
Detaylar bize saldırının rastlantı olmadığını gösteriyor
Birinci derece güvenlik önlemlerinin alınması gereken bir yer ve zamanda… MİT'in, Emniyet'in, Jandarma'nın koordineli çalışması gerekirdi; alanın önceden fiziki ve teknik güvenlik taramasından geçirilmesi gerekirdi; giriş çıkışların sıkı denetime tabi tutulması gerekirdi. Ancak iki evladını katletmiş bir alçak, hiçbir engelle karşılaşmadan tüm güvenlik protokollerini aşarak alana girdi, saatlerce alanda kaldı, aracı otoparka alınmayan Genel Başkanımızın çıkacağını bildiği yerde ısrarla bekledi, nihayetinde alçakça saldırdı. Olayın detayları bize saldırının rastlantı olmadığını gösteriyor: Saldırganın sıcak havaya rağmen yumruk, tekme ve cop darbelerine karşı fiziksel koruma sağlayacak deri ceket giymesi; bu tür kıyafetlerin genellikle istihbarat eğitimi almış kişiler ya da organize suç unsurlarınca kullanılması; yine saldırganın yakasına Sırrı Süreyya Önder'in fotoğrafını takarak kendisini kamufle etmeye çalışması... Saldırının önceden planlanmış, teknik yönlendirmeyle gerçekleşmiş olabileceğine dair ciddi işaretlerdir.
'Sedat Peker dese ki git canlı bomba ol, olmazsam şerefsizim'
Ayrıca saldırganın 2020 yılında sokak röportajı var. Orada diyor ki: 'Derin devlete ihtiyacımız var. Yanlış adamlara terbiye verir.' Hrant Dink cinayetinin azmettiricisi olan Yasin Hayal ile ilgili 'Cezaevinde Yasin Hayal'i korudum' diyor. 'Sedat Peker dese ki git canlı bomba ol, olmazsam şerefsizim' diyor. Bu ifadeler, saldırganın yalnızca ideolojik bir yönelime sahip olmadığını, aynı zamanda kullanışlı bir aparat hâline getirildiğini, belirli bir çizgiye angaje olduğunu gösteriyor. Bu saldırı, muhalefetin meşruiyetine, kurumsal denge gücüne, halk nezdindeki temsil gücüne yapılmıştır. Siyaset bilimi literatüründe 'veto oyuncuları' kuramı, rejimi sınırlayan, denetleyen aktörleri tanımlar. Türkiye'de medya, yargı, bürokrasi gibi denetleyici güçlerin zayıflatıldığı bir ortamda, siyasi parti liderlerinin, Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Ekrem İmamoğlu'nun cezaevine atıldığı koşullarda Cumhuriyet Halk Partisi ve onun liderliği son kurumsal denge odağı hâline gelmiştir. Ve hedef alınan budur.
Görevini ihmal eden, kasıtlı davranan, güvenliği siyasi saiklerle şekillendiren kişi veya yapıların araştırılmasını istiyoruz
Biz bu önergeyle hiçbir kurumu toptan suçlamıyoruz ancak bu kurumların içinde görevini ihmal eden, kasıtlı davranan, güvenliği siyasi saiklerle şekillendiren kişi veya yapıların araştırılmasını ve saldırganın arkasındaki 'gizli elin' ortaya çıkarılmasını istiyoruz. Çünkü devlet, ancak kendi içindeki hataları ve eksikleri tanımlayarak güçlenir. Ve bu Meclis de millet adına hakikati araştırmakla yükümlüdür. Siyaseti düşmanlaştıran, muhalefeti hedef hâline getiren, tehditleri olağanlaştıran bu siyasal iklim, saldırganlara cesaret vermektedir. Bugün bu saldırının arkasındaki 'gizli el' sadece bir failin değil, onu cesaretlendiren, yönlendiren sistemin ve iklimin kendisidir. Bu gerçekle yüzleşilmediği sürece, yeni saldırılar kaçınılmazdır. Gelin, bu Meclis susmasın.
Burada net bir şekilde ihmal var
Saldırgan daha önce İBB binasına gidiyor, Ekrem Başkan'a yönelik suikast planı olduğunu söylüyor, Emniyet'e yönlendiriyorlar, Emniyet bu ihbarı sadece 'kişisel kanaat ve hissiyat' olarak değerlendiriyor. 'Kişisel kanaat' olarak görülen bu uyarının ardından, aynı şahıs Genel Başkanımıza fiziki saldırıyı gerçekleştiriyor. İstanbul Emniyeti; şahsın cezaevi geçmişi dışında bir araştırma yapmıyor, cezaevindeki ilişkilerinin sürüp sürmediğini araştırmıyor, radikalleşme riskini, örgütsel bağlarını, psikolojik profilini incelemiyor. Şahsın fiziki takibini yapmıyor, ikamet ettiği yer, görüştüğü kişiler, ziyaret ettiği kurumları incelemiyor. İddiaların içeriği ve potansiyel hedefle bağlantısı istihbarat birimleriyle koordineli şekilde analiz edilmiyor. Burada net bir şekilde bir ihmal var. Bu mesele bir partinin meselesi değil; bu Meclis'in, bu ülkenin ve hepimizin ortak meselesidir. Gelin, bu saldırının arkasındaki karanlığı ortaya çıkaracak araştırma komisyonunu birlikte kuralım."