Şefika Bal - İZBAN çalışanlarının mağduriyetlerini değerlendiren Demiryolu-İş Sendikası İzmir Şubesi Başkanı Hüseyin Ervüz, 'Grev öncesi sen CHP'lisin greve çıkmazsınız diye eleştiriliyordum. Greve başlayınca İzmir karşıtı olduğumuz söylendi. Ancak biz siyasi partilerin değil, işçilerin sendikasıyız. Onların hakları için mücadele ediyoruz' dedi

İzmir'in en önemli toplu ulaşım ağlarından biri olan Aliağa ile Selçuk arasındaki 40 istasyon ve 136 kilometrelik hat üzerinde hizmet veren Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD) ve İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin ortak kuruluşu olan İzmir Banliyö Ağı İZBAN'daki toplu iş sözleşmesinde uzlaşma sağlanamadığı için çalışanlar greve gitme kararı aldı. İş verenin sunduğu zam oranlarını kabul etmeyen işçiler son olarak yüzde 26'lık teklife de 'Hayır' dedi. 10 Aralık'ta başlayan grevre
işçiler, kamuoyu baskısıyla da mücadele ediyor. Grevi başlatan Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu'na (Türk-İş) bağlı Demiryolu-İş Sendikası İzmir Şube Başkanı Hüseyin Ervüz ile zamdan greve kadar İZBAN'ın durumunu konuştuk. Greve gelene kadar çok büyük sabırla beklediklerini ancak herhangi bir gelişme kaydedilmemesinin ardından grev kararı aldıklarını belirten Başkan Ervüz, karşılaştıkları eleştirilerden aldıkları desteklere, işçilerin maaşlarından istenen zamlara kadar her ayrıntıyı anlattı. Demiryol - İş Sendikası'na bağlı İZBAN işçileri, yüzde 34 zam talebinde bulunuyor. Sendikanın zam oranının içinde ikramiyenin, 85 günden kademeli olarak 112 güne çıkarılması, ilk defa sözleşmeye girecek olan sürüş ve vardiya tazminatları ve diğer sosyal haklardaki artış da bulunuyor.

İZBAN çalışanlarına yönelik grev kararı ne zaman alındı, buraya gelene kadar hangi aşamalardan geçtiniz, bahseder misiniz?

9 Kasım'da grev kararını almıştık. Aslında Ekim'in 14'ünden bu yana grev dönemi yani bizim 60 günlük süremiz başlamıştı. Biz bu kararı vermemek için çok bekledik. Bizim 60 günlük süremizin dolmasına 10 gün vardı ve o zaman 10 gün kala grevi uygulamaya koyduk. Sabırla bekledik. İşçilerle sendikamızda görüşmelerimiz oldu, sendika da işçilerde sabırla bekledi. En sonunda grev yoluna gittik, işçilerde sendika da ortak paydada buluştu. Zaten işçiler sendika olmadan grev kararı alamaz, sendika da üyelerine sormadan. Bizler de süreci sabırla yürütmemize rağmen en sonunda bu yola başvurma gereği duyduk.

İZBAN çalışanları toplamda kaç kişi ve bu sayıdan kaç kişi greve katıldı?

Toplamda 342 işçi var, 317 kişi grevde. 25'i ise grev kapsamı dışında kalarak mecburi çalıştırılan işçiler yani memurlar. Trenlerin acil bakımlarının yapılması, güvenliğin sağlanması gibi konularda memur arkadaşlar çalışıyor.

Greve başladığınız günden bu yana halkın desteğini aldığınızı düşünüyor musunuz? İzmirli size sahip çıktı mı?

Grevimiz karşısında İzmirli, emeğin yanında olan ve olmayan hatta bunun ne demek olduğunu bile bilmeyenler olarak ikiye ayrıldı. Emeğin yanında duran kesim bizi sonuna kadar destekledi. Ancak emeğin hakkının verilmesinin ne anlam taşıdığını bilmeyen kimseler de bize kötü sözler söyledi. Hatta hakaret ederek işçilerin işlerini kaybetmelerini dileyenler bile oldu. Ama emekçi kitleler tarafından destek gördüğümüzü söyleyebilirim. Maaşların bizim aldığımızdan, dile getirdiğimizden daha yüksek olduğunu söyleyenlere karşı da biz her zaman çok net olduk. Grevimiz süresince durduğumuz Alsancak Garı'nın kapısına maaş bordrolarımızı astık, her yerde maaşlarımızın doğrusunu dile getirdik. Maaşları saklamak, gizlemek veya yanlış rakamları kamuoyuna duyurmak gibi bir düşüncemiz asla olmadı. En başından beri samimiyetle maaşları halka açıkladık. İstediğimiz zamların da bu maaşlar ve enflasyon karşısında haklı olduğunu savunuyoruz.

Halkın belirli kesimlerinden destek aldığınızı dile getirdiniz. Peki bu desteği siyasilerden aldınız mı? Canan Arıtman aday adaylarından sizi ziyaret edenin ilk ve tek olarak kendisi olduğunu söyledi, gerçekten durum böyle mi? Yoksa farklı siyasiler de geldiler mi?

Bizi destekleyen 3 kişi oldu. Kani Beko, Canan Arıtman ve Vatan Partisi. Bunlar haricinde bizi destekleyen hiçbir siyasi olmadı. CHP İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı aday adayı Canan Arıtman, ilk ve tek aday adayı olarak bizleri ziyaret etti ama o da arayı bulalım yaklaşımıyla bir öneri getirdi. Grevi bahara kadar askıya alın dedi ancak grevin askıya alınması diye bir şey olmaz, kendisine de bunu dile getirdik. Grev ya bitirilir ya da yetki tamamen düşer. Ayrıca askıya alma durumunda elde edilen tüm haklar kaybedilir ve greve gelene kadar yapılanlar, grev içerisinde harcanan tüm uğraşlar son bularak boşa gitmiş olur.  

SEÇİME DENK GETİRMEDİK

İZBAN işçilerinin gerçekleştirdiği grevin seçim öncesi olmasıyla alakalı çeşitli eleştiriler dile getirildi. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Neler söylemek istersiniz?

Türkiye'de seçimlerin tarihini belirleyen bir karar mercii var. O mercii de Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan. Onun istemediği ve izin vermediği bir tarih belirlenebilir mi? Hayır. Dolayısıyla madem ki o seçim zamanını belirliyor, bizim işlerimizi seçime göre ayarlama gibi bir durumumuz yok. Bizim yasal sürecimiz toplu iş sözleşmesinin bitmesinden 10 gün önce başvuru hakkını kullanabilme şeklinde başladı. 120 gün içerisinde tesadüf olarak Haziran seçimlerine denk geldi. Seçimlere denk gelince, bizim yetkimiz gönderilmedi. 4 Temmuz itibariyle yetkiye sahip olduk. Yetkiyi alır almaz Ağustos ayının 9'unda yer gün tespitini yaptık ve 60 günlük görüşme süreci başladı. 60 günlük görüşme sürecinin ardından üzerine 6 gün içerisinde arabulucu istedik, arabulucu süresinide 15 gün kullandık. 6 günde uzatma süresini kullandık, arabulucu raporuda 3 günde önümüze geldi ve en sonunda bizim önümüze 60 günlük bir süre geldi. Yani bu süreleri belirleyen biz değiliz, kanun. Kanunun üzerinde herhangi bir şey yapabilmemiz mümkün değil veya keyfi olarak seçimlerin önüne ardına denk getirmek gibi bir çabamız düşüncemiz söz konusu değil. Biz Aralık ayının 10'unda greve başladık ancak bize verilen süre gereği en fazla 19'una kadar bekleyebilirdik. Eğer Aralık 19'u geçirseydik bizim yetkimiz düşecekti. Yani bu süreçleri biz bir yere denk getirmedik, istesek bile bir yere denk getirmemiz şeklinde bir durum olamaz.

GÜNLÜK KAYIP BÜYÜK

Grev süreniz boyunca belediyenin İZBAN'dan kaynaklanan bir maddi kayıp yaşadığını söyleyebilir miyiz?

Günlük 275 bin yolcu taşıyan İZBAN, yaklaşık 430 bin, 450 bin lira civarında bir para kaybediyor. Bizim talebisiz ise toplamda aylık 196 bin lira. Biz çok daha azını istiyoruz. Bir günlük İZBAN maddi kaybı, şu anda bizim istediğimizin iki aylığına karşılık geliyor.

Grevi yaptığınızı belediyenin CHP'li olması sizce size olumlu bir etki sağladı mı? Yoksa Türkiye'nin her kentinde bu tür hak eylemlerinin yapılabileceğini ve herhangi bir müdahale ile karşılaşılmayacağını düşünüyor musunuz?

Bizim niyet okumuk gibi bir yeteneğimiz yok. Ama niyet okumak gibi yeteneğimizin olmadığı yerde de biz daha önce de anlattığım gibi kanuni süreçleri takip ederek çalışırız. Bunların hangi etkiye, hangi tepkiye neden olacağını önceden kestirmek bizim görüşlerimiz içerisinde barınmaz.

TEK KONUŞAN KOCAOĞLU

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu sendikanızla ilgili, "Sendika tarihinde 3 grev var ve bunların 2'si İzmir'de" ayrıca "Biz muhatap olmuyoruz" şeklinde bir açıklamalar yaptı. Siz bu konuda neler söyleyebilirsiniz? Eğer büyükşehir Belediyesi ile muhatap olmuyorsanız kiminle görüşmelerinizi sürdürüyorsunuz? Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demir Yolları ile görüşmeleriniz var mı?

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'na sorarsanız bizim muhatabımız. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demir Yolları ancak TCDD'nin de herhangi bir atağı veya girişimi yok. Tüm bunların var olmadığı gibi herhangi bir beyanatı da yok. Tüm beyanatlar İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'ndan çıkıyor. Her ne kadar onu bağlamaz bile olsa, İzmir şehremini olduğu için, şehir emininin ilgilenmesi gereken konular bunlar. Yani biz hala belediyeyi muhatap alıyoruz. Yaptığımız iş bir ürün olsaydı İzmir halkının etkilenmesi söz konusu olur muydu? Hayır, olmazdı. Ancak bizim ürettiğimiz şey bir hizmet. Bir hizmet ürettiğimiz ve muhatabımız doğrudan halk olduğu için halkın gözünde bizi kötü göstermek için belediye elinden gelen gayreti gösterdi. Çünkü burada 2019 yerel seçimlerine TCDD girmeyecek. CHP seçime girecek. İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İzmir'in birçok ilçesi CHP'li bir belediye olduğuna göre burada halk tarafından karne notu belediyeye yazılacak. İstemediğimiz halde böyle sohbetlerde bizi çeşitli konular içeresine dahil ettiler. Ancak ben bir CHP seçmeniyim ve bunu dile getirmekten kaçınmam, herkes bilir. Hatta çoğu zaman da bu başkan CHP'ye karşı bir şey yapamaz diye eleştiriler alırdım. Ancak şimdilerde tersine bir eleştiri ile karşı karşıyayım. Hükümetin tarafında olduğum gibi bir düşünce söz konusu. Ancak ben bu düşünceyi ciddiye dahi almıyorum. Çünkü benim yapmakta olduğum şey, temsil ettiğim insanların hak ve menfaatlerinin en iyi şekilde kazanılabilmesi ve temsil ettiğim kişilerin talepleri doğrultusunda hareket etmekten başka bir şey değil. Bana başka bir eleştiri daha yapıyorlar. Sendikacı olarak basiretli olsaydı üyeye sormadan imzaları atardı diyorlar. Basiretli sendikacılığı üyeye sormadan imzalayan sendikacı olarak görüyorlar. Ben, beni buraya seçenlere soruyorum ve bundan daha demokratik bir anlayışın da var olup olmadığını bilmiyorum. Ayrıca kimin ne söylediği de umrumda değil.

GREV FONU YASAK

Şu anda grev süresindeki işçilerin sendikadan bir ödeme almadığını biliyoruz. Bunun sebebi nedir ve işçilerin bu para almadan geçirdikleri süre daha ne kadar devam edecek?

1980, 12 Eylül öncesine kadar Türkiye'de sendikaların grev fonları vardı. Ama Kenan Evren'den sonra sendikaların gücünü azaltabilmek için, sendikalar kasa-kafa iş birliği dediğimiz milli tipe dönüştürüldü. Bu dönüşümde çıkarılan 221 sayılı kanunla sendikaların kasasında herhangi bir şekilde grev fonu bulundurulması yasaklandı. O kaldırılınca eski kafada olanlar hala o varmış gibi bizi eleştirdi ancak zaten artık böyle bir durum söz konusu değil. Bizim sendikamız bir düğün çiçeği, bir de sendika adına düğünde takılmış olan küçük altından dolayı 1998 yılında zimmet suçundan 9 ay kapatıldı. Bunu yaşamış bir sendika olarak kanunladın dışında hiçbir şey yapmıyoruz.

GREV KIRICILIĞINI HUKUKLA DURDURDUK

 

Greve dahil olmayıp grev kırıcılığı yapan işçiler vardı ve onlarla ilgili de mahkeme kararını verdi. Siz bu süreci anlatır mısınız? Grev kırıcılık nasıl başladı, ayrıca sendikacılık hayatınız boyuncu sahip olduğunuz deneyimlerden grev kırıcılığın önemini nasıl anlatabilirsiniz?

Grev kırıcıları, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demir Yolları'nın 4C emeklisi memurları. Bu kişiler, 2014 yılından bu yana bu kurumda stajyer olarak makinistleri yetiştirdiler, yani bunlar eğitmen makinistlerdi. Daha sonrasında eğitilecek kimse olmadığı için taşeron üzerinden birer aylık sözleşmelerle süreleri uzatılıp duruyordu. Bu kişiler, biz grev kararını alıp trenleri durdurduktan sonra eğitmenlik değil direk tren sürücülüğü yapmaya başladılar. Yasalarımızda 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun 68. maddesi gereğince işveren grevdeki işçilerin yerine işçi alamaz, taşeron işçi çalıştıramaz hükmünü yer alıyor. Bu sebeple biz Çalışma Bakanlığı'nın İş Teftiş Grup Müdürlüğü'ne başvuru yaparak grev kırıcılığının tespitinin yapılmasını istedik. Sonra da mahkemeye tedbiren durdurulması kararını istedik. Davamız Karşıyaka 1. İş Mahkemesi'nde görüşüldü. Mahkeme de bizim talebimiz doğrultusunda lehimize bir karar verdi. Önceden 30 dakikada bir Çiğli-Havaalanı hattında çalıştırılan İZBAN tamaker durduruldu. Belirli süreli iş sözleşmesiyle çalışan işçiler olarak onlar için de işten atılma gibi problemler olmayacak.

ARAMIZDA KIRICI YOK

Grev kırıcılığa gelecek olursak, grev kırıcılığı iki türlü olur. İlk olarak işçi, verilen ücreti beğenir ve yeterli bulursa sendikanın grev yapmasını istemez. İkincisi ise işverenle işçi arasındaki organik bağ ve çeşitli iş ilişkileri işçinin kendi menfaatinin önüne geçer. O sebepten greve gidilmesine karşı çıkar. Biz 1995 yılında TCDD'de bir grev yapmıştık. O yıllardaki grevimize dönüp baktığımız zaman, 1800 üyenin içinden yalnızca 13 grev kırıcı çıktığı şeklinde rakamları görebiliyoruz. İZBAN içinde grev kırıcılığı durumu, kişilerin memur olmasından kaynaklanıyordu. Memurlar dışında sendikaya üye olup grev kırıcılığı yapan bir allahın kulu yok.

VATANDAŞLARIN MAĞDURİYETİ BİZİM DE MAĞDUR OLMAMIZI GEREKTİRMİYOR

İZBAN'ın durmasıyla birlikte siz vatandaşların ulaşım anlamında mağdur olduğunu düşünüyor musunuz? Yoksa belediye ek otobüs ve vapur seferleriyle İzmir'in yolcu yükünü çekti mi?

Vatandaşlarımız tabii ki mağdur oluyor. 'Vatandaşlar mağdur olmuyor, bir sıkıntı yok' diyebilecek bir kişinin dahi çıkabileceğini düşünmüyorum. Ancak vatandaşların mağduriyeti bizim de mağdur olmamızı gerektirmiyor. Ancak bir şekilde bu toplu iş sözleşmesinin bizim taleplerimiz doğrultusunda veya ona yakın ölçülerde gerçekleşmesi halinde biz bu grevden vazgeçebiliriz. İzmir halkına sadece bize istediğimiz hakları vermeyen İZBAN yönetimini şikayet ederiz. İZBAN olmadığı sürece vapur veya otobüs olmak üzere ne arttırılırsa arttırılsın yol olmadığı için o yollarda insanlar malesef mağdur olacaklardır.