İstanbul'daki öğrencilik yıllarımdaki en büyük tutkularımdan biri sinema idi. 1960'lı yılların başında özellikle Beyoğlu sinemalarında film izlemediğim hafta hemen hemen yoktu desem yalan olmaz. Belirtmem gerekir, o dönemler Hollywood sinemacılığının en şaşaalı dönemi sayılmalı. Üstelik henüz televizyon yaygınlaşmamış olduğundan toplumun en büyük eğlencesi sinema ve tiyatro üzerine yoğunlaşmıştı. Salonlar tıklım tıklım, bilet bulmak da ayrı sorun.

Beyoğlu'nun en seçkin mekanlarından biri olan Yeni Melek Sineması'nda filmin tanıtımı, haftalar öncesinden başlamıştı. Filmler orijinal, fragmanlar da orijinaldi. Hiç unutmuyorum, nedir o? "Fiftifayvdeyzetpiking / 55 Days at Peking" Türkçesiyle "Pekin'de 55 Gün". Herkes gibi ben de merak içindeyim. Artistler hem benim sevdiklerim hem de en meşhurlar. Ava Gardner, Charlton Heston, David Niven ve diğerleri. Nasıl merak edip de gitmezsiniz. Hele o Amerikan aksanıyla söylenen "Fiftifayvdeyzetpiking" hiç aklımdan çıkmıyor.

Film geldi, kim bilir kaç hafta vizyonda kaldı. Elbette ben de gittim. Filmin heyecanlı ve gösterişli olması için hiçbir şeyden kaçınılmamış. Hikayesinin ayrıntılarına yazımın ilerleyen bölümlerinde gireceğim. Filmin sonu çok ilginç: O günlerin büyük devletlerinin tümünün askeri birlikleri sekiz koldan Pekin'e giriyorlar, Çinli isyancıları tepeliyorlardı. O son sahnede yani orduların topluca Pekin'e girişleri sahnesinde; hıncahınç dolu salon alkıştan kırılıyordu. O zamanlar adetti: Filmlerin bazı sahnelerinde şimdi kahvede maç seyredenlerin gollerden sonra yaptıkları gibi alkış tufanları atılırdı. Soracaksınız, sen filme bir defa gittin nereden biliyorsun o sahnenin hep alkışlandığını? İnanın onu da meraktan öğrendim.

Aslında o alkış tufanını garipsemiş, pek de benimsememiştim. Daha sonraları hayatımın ilerleyen zamanlarında bu Pekin İsyanı'nın aslını öğrenince toplumumuz adına nasıl da utandığımı anlatamam. Bana kalırsa o alkış faslı emperyalizmin toplumları nasıl yönlendirebildiğinin ilginç bir yansımasıdır. Dolayısıyla toplumun bilinçsiz davranışının tipik bir örneğidir, öyle görülmelidir.  

***
Film hakkındaki bilgileri ve sonrasında filmin bende uyandırdıklarını bir ölçüde anlattıktan sonra beni şoke eden Çin gerçeği hakkında ufak bilgi aktarmama ne dersiniz?
Pekin'de geçen isyan hareketinin başlangıcını 1840 yılındaki Afyon Savaşı'na bağlamak doğru olacaktır. Afyon Savaşı; İngilizlerin  meşhur "East India Company"lerinin Çin üzerinde ekonomik üstünlük sağlamak amacına bağlı olarak giriştikleri kışkırtıcı davranışlar üzerine İngiltere ile Çin arasında çıkmıştır. Dünya çay tekelini elinde tutan East India Company; Seylan'daki çay üretimi yeterli olmayınca alım için Çin'e yönelir. Ancak çay Çin'de çok kıymetlidir. Bunun üzerine İngilizler kimsenin aklına gelmeyecek bir yola başvurup Çin yurttaşlarını Hindistan'da ürettikleri "afyon"a alıştırırlar. Çin yönetimleri bu gelişmenin farkına vardıklarında afyon içimini yasaklayıp içenlere ağır cezalar uygularlar. Hatta yönetimler, İngiltere'de yasak olan afyon içiminin Çin'de özendirilmesini garipseyip kraliçe Victoria'ya şikayet yollu mektuplar yazarlar. Sonuç değişmez; Çinliler afyonu içmeyi sürdürecekler, Afyon Savaşı başlayacak, kazanan "Doğu Hindistan Şirketi" olacaktır.

Elbette bu gelişme, Çin'de olumsuz yıkıma yol açmıştır. Bir ölçüde Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemine benzeyen gelişmeler; halkın fakirleşmesine neden olmuş, ülke içinde XIX. yüzyılın sonlarına doğru ciddi isyan belirtileri oluşmaya başlamıştır. Boxer İsyanları olarak bilinen bu direniş hareketleri özellikle başkent Pekin ve Shandong Eyaletindeki şehirlerinde etkili olmuş yabancılara ait kiliseler, işyerleri ve yerleşim birimleri işgal ve tahrip edilmiştir. Bu arada Alman Büyükelçisi'nin isyancılar tarafından öldürüldüğünü bilgilerimize eklemeliyiz. Çin'in başkenti Pekin; 55 gün süreyle isyancıların denetimi altında kalmıştır.

Gelişmeler büyük devletlerin çıkarlarını etkileme noktasına gelince "Sekiz Devlet"; Almanya, ABD, İngiltere, Fransa, Avusturya-Macaristan, Japonya, İtalya ve Rusya emperyalist anlayışla çıkar birliği oluşturmuşlar, 60.000 kişilik bir ortak ordu kurarak kenti kuşatmışlar, isyanı bastırmak amacıyla sekiz koldan Pekin'e girerek elçilikleri ve Avrupalıları kurtarabilmişlerdir. İsyan sırasında kentin belki de tamamının yıkılıp yakıldığını, isyancıların çoğunluğunun öldürüldüğünü bilgi olarak eklemeliyim.

***
Ne demiştim? Emperyalist ordu; Pekin'i kuşatmış ve sekiz koldan kente girmiştir. İşte filmde seyircilerimizin alkışa tuttukları sahne burasıdır. Mazlum Çinlileri düşünen kimdi?
Aslında; bu yazıyı halkımızın bilinçsizce yaptıklarını dile getirmek amacıyla yazmayı düşünmüştüm. Kesinlikle, kitleleri ve insanlarımızı küçük görmek amacında değilim. Bakınız; güncel bir olaydır fındık fiyatları, Ordu'da yaşanmakta olanların Rize'deki işsizlikle ya da çay fiyatlarından farkı var mıdır? Çözüm bulması beklenen, istenen iktidar partisinin bu illerdeki aldığı oy oranlarını yazayım. Ordu'da % 65, Rize'de ise % 76'dır. Şunu kesinlikle belirteyim, fındık ve çay fiyatları sorununu, işsizliği ve benzer sorunları belki iktidar değişikliği bile çözemeyecektir. O konular ayrıca değerlendirilmelidir. Gönlüm ne istiyor, bilir misiniz? Kitleler bilinçlensin, bilinçlensinler de çözümleri kendileri bulabilsinler.

Esenlikle kalınız...
TÜRKÇE İÇİN NOT
İnşat değil İNŞAAT