Kavram 1978 yılında Avustralyalı araştırmacı yazar, bilim adamı, öğretmen, biyolog olan ve permakültürün babası olan Bill Mollison ve David Holmgren tarafından permanent (sürekli) ve agricultural (tarım) kelimelerinin bir araya getirilmesiyle oluşturulmuştur.

Permakültürün etik ilkeleri dünyayı gözet, insanı gözet, artanı vakfet olarak ifade edilebilir. Bu modele göre tarımsal üretim, doğanın karşısında değil, onunla beraber hareket ederek gerçekleştirilmelidir. Üretim sistemleri sadece tek bir ürünün peşinden koşmak yerine birbirleriyle etkileşen çok sayıda ürünün aynı anda üretilebilecek şekilde, doğadan ilham alınarak tasarlanışıdır.

***

Permakültür, doğal ekosistemlerde gözlenen kalıpları ve özellikleri taklit eden veya doğrudan kullanan doğal ekosistemlerin çeşitliliğine, istikrarına ve esnekliğine sahip olan toprağın üzerinde yaşayan insanların, gıda, enerji, barınak benzer ihtiyaçlarının sürdürülebilir, ahenkli bir şekilde karşılandığı bir tarımsal ve sosyal tasarım modelidir. Bu modele göre tarımsal üretim doğanın karşısında değil, onunla beraber hareket ederek gerçekleştirilmeli. Üretim sistemleri sadece tek bir ürünün peşinden koşmak yerine birbirleriyle etkileşen çok sayıda ürünün aynı anda üretilebilecek şekilde doğa ilham alınarak tasarlanmalıdır.

Çocuklarda permakültür eğitimi, etiği ve pratikleri ile bir araya gelerek dünya içinde tüm canlılarla uyumun kapılarını açar. Çocukların erken çağlarda birbirlerini anlama, paylaşma, anlayışlı olma ve işbirliği içinde çalışma alışkanlıklarını kazanmasına yardımcı olur. Doğa sadece yaşam alanı değil bir eğitim alanı olarak hayal gücünü besleyen, bilimin kendi öneklerini veren bir ortam haline gelir. Edindiğim bu bilgiler eşliğinde halen U. Rotary 2440 e-kulüp başkanlık görevini sürdüren aynı zamanda Ege Innerwheel kurucu üyesi ve GD bölge Innerwheel başkanı sevgili İclal Kardıçalı'nın, Bursa Belentepe doğal yaşam çiftliğinin sahibini konuk etmesiyle hem Rotary hem Innerwheel kulüpleri olarak başlattığı bu yararlı proje, Urla permakültür enstitüsünün uygulamalarında yapılan çalışmalardan birine katılarak bu bilgileri edindim.

***

Sevgili okuyucularım, öncelikle aklıma ilk gelen hepimizin bildiği Kızılderili atasözü "Biz dünyayı çocuklarımızdan ödünç aldık" oldu. Maalesef şu an biz büyükler dünyayı çok hor kullanıyoruz. Sevindirici tarafı ise bu konuda farkındalıklı, eğitilen içinde her meslekten gönüllülerin çok ciddi çalışmaları. Bulunduğum ortamda görsel bilgi sunumunun yanı sıra doğadan kattıkları öğelerle çocukların doğadan taşları, bitkileri, ağaç kabuklarını ve toprağın içindeki canlıları incelerken ne kadar heyecanlı olduklarını gördüm. Bu derste hepimizin en hoş anısı da kapağı açık kavanozdan bir solucanın firara yeltenmesi oldu. Bu yazıyı yazarken çok daha ileri boyutlarda edindiğim bilgileri haftaya paylaşabileceğim. Bu büyük uygulamada emeği geçen herkese müteşekkirim. Bu bilgileri benimle paylaşan, uygulayan İclal başkanıma da çok teşekkür ediyorum. Bu çalışmaların daha çok kitlelere, çocuklara ulaşmasını dileyerek.