Başbakan Yardımcısı Arınç, Bali Demokrasi Forumu için geldiği Endonezya'da, bu ülkenin medya patronları ve yöneticileriyle kahvaltıda biraraya geldi.

Türkiye ile Endonezya arasında tarihten gelen köklü beraberlik olduğuna işaret eden Arınç, şöyle konuştu: "60 yıldır diplomatik ilişkilerimiz var, ama halklarımız 16. asırdan beri tanışıyor. Halklarımız birbirini çok seviyor. Tarihimiz, inancımız, kültürlerimiz birlik içinde. Uluslararası platformlarda BM'de İslam İşbirliği Teşkilatında, G-20'de D-8'de beraberiz. Son yıllarda Endonezya'da ekonomik büyümeyi takdirle izliyoruz. Demokratikleşme alanında da önemli adımlar atıldı. Endonezya ve Türkiye'de istikrar ve gelişme birlikte devam ediyor. Birbirimizin birikimlerinden ticarette, turizmde eğitimde yararlanmamız gerekiyor. Bundan sonraki görüşmelerimiz, 'bu iyi ilişkilerimizi daha ileri nasıl götürebiliriz?' şeklinde gerçekleşmesi lazım. Görüyorum ki İslam kardeşliği dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye ve Endonezya arasında da büyük bir güç olarak karşımızda duruyor."

Kendini bir Endonezya dostu olarak nitelendiren Arınç, "Endonezya'nın dünyada etkin bir güç haline gelmesi bütün Türklerin olduğu gibi benim de dileğimdir. Özellikle Aceh'te etkili olan tsunami felaketi sonrası Türk halkı yaraları sarmak için seferber oldu. Geçen ay Van depremi sonrası bütün dünya yardıma koşarken, yardımların en cömerti Endonezya'dan geldi. Bu vesileyle teşekkürlerimi tekrar sunuyorum" dedi.

Türkiye-Avrupa Birliği (AB) ilişkilerinin ne durumda olduğunun sorulması üzerine Arınç, şunları söyledi:
 "Türkiye AB'ye katılmak istiyor. Bu çok eski bir konu. Önümüze pek çok engel çıkıyor veya çıkarıyorlar. Biz bize düşen görevleri yapmak için gayret ediyoruz. Ama Türkiye seçenek olarak sadece AB'ye yönelmiş bir ülke değil. Bir taraftan AB, diğer taraftan ABD var. Türkiye ABD ile model ortaklık içinde. Bir taraftan Asya, diğer taraftan Afrika ile ilişkiler içindeyiz. Afrika'da son dönemde 30 büyükelçilik açtık. Tek odaklı dış politika olmaz. O geçmişteydi. Biz Türkiye'nin gücünü kalitesini ve dünyaya olan katkısını tanıtmak istiyoruz. AB, bizim için olmazsa olmaz değil. Biz AB ile bir diskoda tanışarak, anlaşarak, severek birlikteliği ortaya koymadık. 1963'teki beyandan bu yana devam eden bir süreç bu. Avrupa'da pek çok ülkede kriz sebebiyle iktidarlar değişti. Ama Sarkozy ve Merkel 'Merkozy' denilen şekilde birbirlerine destek olarak, borç alarak iktidarda kalmaya devam ediyor. Siyasi istikrar ile ekonomik istikrar siyam ikizi gibi birbirinden ayrılamaz. Türkiye bu istikrarı 50 yıl sonra buldu. Türkiye, AB'nin istediği reformları yaptı. Biz AB'yi bir demokrasi standardını yakalamak için düşündük. Ama şimdi yeni sivil anayasa yapıyoruz. Türkiye son dönemde sivil-asker ilişkileri bakımından da en ideal noktaya geldi. Şimdi AB'ye, 'bizi nolur alın' noktasında değiliz. Onlar önce düştükleri ekonomik krizden nasıl kurtulacaklarını düşünsünler. AB konusunda kararı halkımızın vermesini isteyeceğiz."
 
Arınç, Türkiye'nin AB üyesi olması durumunda İslam dünyasıyla ilişkilerinin nasıl bir yola gireceğinin sorulması üzerine, şöyle konuştu: "Biz AB'ye tam üyeliğe önem veriyoruz. Bu hedefimizden vazgeçmiş değiliz. Çünkü tam üye olduğumuz zaman halkı Müslüman olan ilk ülke olacağız. Unutmayın biz bu dünyaya yabancı değiliz. Avrupa'daki Müslüman sayısı 10 milyondan fazladır. Avrupa'da 4 milyon Türk yaşıyor. Müslüman ülkelerin AB'deki temsilcisi olacağız. Bu dünyanın birikimlerini AB'ye taşımak, Avrupa'nın birikimlerini bu dünyaya taşımak istiyoruz. AB'ye girecek olmamız Endonezya ile ilişkilerimizi keseceğimiz anlamına gelmez. Bir ayağımız Türkiye'de olacak. Diğer ayağımızla tüm dünyayı dolaşacağız. Türkiye merkezli çok yönlü diplomasi. AB'ye girecek olmamız sizi endişeye sevk etmesin."