CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, "Yahudi sermayesiyle kanka olan bir iktidar vardı, ne oldu da Gazze ablukasını meşrulaştıran bir iktidar oldu?" dedi. İsrail'in hatalı olduğunu, kınadıklarını, uluslararası sularda silahsız insanlara, silahla müdahale ettiğini ve 9 Türk vatandaşının hayatını kaybettiğini anlatan İnce, İsrail'i kınamanın başka, Hükümet'in yanlışlarını söyleminin başka bir şey olduğunu ve ikisini birbirinden ayırt etmek gerektiğini ifade etti.
 
"AKP'li milletvekilleri de Mavi Marmara ile gidecekti, bunlara 'gitmeyin' uyarısı yapıldı. Bunlara 'gitmeyin' uyarısını kim yaptı? Milletvekillerinin canı can da yaşamını yitiren 9 vatandaşın canı can değil mi?" diyen İnce, bazı sorular soracağını belirterek, şöyle konuştu: "BM Güvenlik Konseyi'nin kınama kararı aldığını söyleyen ve Meclis'e yalan söyleyen Dışişleri Bakanı kim? Mavi Marmara olayından sonra 'kanları yerde kalmayacak' diyen Başbakan, raporun açıklanmasının ardından nereye gitti? Seçimden önce, meydanlarda 'yeni gemi de gidecek' dedi, gemi niye gitmedi, seçim malzemesi miydi? Tazminat ödenecekti ödenmedi. One minute şovu yapanlar, Mavi Marmara baskınını iç siyasete malzeme yapan ve geldiğimiz noktada diplomatik başarı kazandığını söyleyen Başbakan ne yapıyor?

İsrail'e karşı alınan önlemler arasında diplomatik ilişkilerin ikinci katip düzeyine düşürülmesi var. Ancak, ticari ilişkilerin devam edeceği söyleniyor. Bu tüccar siyasetin yeni bir tezahürü mü? Dün Başbakan açıklama yapıyor, ardından Başbakanlık yetkilileri düzeltiyor. Demek ki yine camdan okumamış irticalen konuşmuş olmalı ki yetkililer düzeltme yapıyorlar. Ticari ilişkiler ifadesinden savunma sanayine yönelik ticari ilişkilerin kastedildiği söyleniyor. İsrail Savunma Bakanlığı yetkilileri iki ülke askeri ilişkilerin halen devam ettiğini söylüyor. Bu yetkililer bunu neye dayanarak söylüyor? Acaba AKP Hükümeti döneminde İsrail ile imzalanan gizli anlaşmalara dayanarak mı söylüyor? AKP; İsrail ile gizli anlaşmalar yapan ve İsrail'in güvenliğini sağlayan bir partidir. AKP'nin İsrail ile gizli anlaşma yaptığını biliyorum. 2009 yılında verdiğim soru önergesine verilen yanıtta, açık açık söylüyorlar. Kabul ediyorlar gizli anlaşma yaptıklarını."
 
İnce, Başbakan'a bir çağrıda bulunmak istediğini belirterek, "Hükümetiniz döneminde İsrail ile yaptığınız gizli anlaşmaları alt alta yazın, onları da Sayın Bülent Arınç'a verin. Hem ağlasın, hem anlasın. 'Şu kadar gizli anlaşma yaptık' deyin, bir liste yapın. Sayın Bülent Arınç'a verin, ağlaya ağlaya okusun" dedi.

"AKP'nin birbirine düşman iki ülkeyi Türkiye'ye düşman yapabilme başarısına sahip olduğunu" iddia eden İnce, Suriye ile İsrail'in birbirine düşman iken Türkiye'ye düşman olduklarını, bunun da AKP hükümetlerinin başarısı olduğunu söyledi. Meclise bilgi verilmediğini belirten İnce, "Coni'ler biliyor, milletvekilleri bilmiyor. Mecliste kapalı oturum yapın açıklayın bunları. Ben bilmiyorum da AKP milletvekilleri de bilmiyor. Bunu açıklama yetkisi Bülent Arınç'a verilmeli. Sayın Arınç, ağlayarak çok güzel yapacaktır bunu" diye konuştu. İnce, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'in "Bu bir füze kalkanı değil, radar üssüdür" dediğini belirterek, "Başbakan 'düğme bizde olacak' demişti, sonra 'düğme NATO'da olacak' denildi. 'Hedef İran değil' dendi, hedefin İran olduğu çok net ortada. Hedef İran değil de Papua Yeni Gine mi? AKP bir yandan İsrail'i tehdit eden, öbür yandan da İran'a karşı İsrail'i koruyan bir parti" dedi.

 Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın hem Yahudi Cesaret Ödülü hem de İslam'a hizmet ödülü aldığını, hangisini iade edeceğini merakla beklediğini ifade eden İnce, birinden birini iade etmesi gerektiğini söyledi. Bir Arap Dergisinin, 'Fransa'nın Libya petrollerinin yüzde 30'unu aldığını' yazdığını hatırlatan İnce, Başbakan'ın Kaddafi'den insan hakları ödülü aldığını, yakında da Fransa'nın kendisine bir devlet nişanı takacağını düşündüğünü ifade etti.
 
Deniz Feneri davası savcılarının görevden alınmasını savunan bir Hükümet ve Adalet Bakanı'nın olduğunu belirten İnce, şöyle konuştu: "Görevden alınan savcıların yerine getirilen Harun Kodalak, daha önce Alman adli makamlarının Deniz Feneri davasında adli yardım talebini reddetmiş midir, hangi gerekçeyle reddetmiştir? Kodalak geçmişte AKP'lilerle ilgili hangi davalara bakmıştır? Örneğin Melih Gökçek'in davasını bakmış mıdır, sonuç nedir? Ömer Dinçer'in Çalışma Bakanı olduğu dönemde kendisi ve SGK yöneticilerine açılan davaya bakmış mıdır, sonucu ne olmuştur? Yasadışı dinlemelerle ilgili takipsizlik kararı vermiş midir? Deniz Feneri savcılarının görevden alınmadan önce Başbakan'ın Adalet Bakanı'na 'Deniz Feneri savcıları hala yerinde duruyor mu? Hatta çiftçiye söylediği bir söz vardı, Adalet Bakanı'na da o sözcüğü kullandığı doğru mudur? Deniz Feneri soruşturması esnasında arama yapılacağını ve önlem alınmasın söyleyen köstebek kimdir? Bu köstebeği ortaya çıkarmak görevi hükümetin görevidir. Ama bu köstebek Hükümetin içinde midir ki ortaya çıkarılmıyor? Bu köstebek, dönemin İçişleri Bakanı değilse, medyada adı geçen belediye başkanı değilse, kimdir? Bu sorumluluk Hükümetin değil midir? 2009 yılında bakanların istifasını sundukları bilgisinin 6 bakana doğrulatıldığı haberi çıkmıştı. Sayın Başbakan, 'alır o 6 bakanı kapıyla koyarım, köstebeği barındırmam' demişti. Şimdi o köstebek neden barındırılıyor?"

Deniz Feneri Davası'nın "kuşa dönüştürüldüğünü" iddia eden İnce, "MASAK'ın hazırladığı raporu, kamuoyuna açıklamaya Başbakan'ın yüreği yeter mi, bu sorularıma cevap verecek bir babayiğit arıyorum" dedi. Bu dönemde "bizden olan sütten çıkmış ak kaşıktır" mantığının dayatıldığını ileri süren İnce, savcılar üzerinde baskı kurularak "aklama paklama operasyonu" yapıldığını iddia etti. İnce, "bu davada çamaşır makinesi işlevi görenlerin, köstebeklik yapanların Müslümanlıkla ilgileri olmadığını, onların Müslümanlığı sadece siyaset ve ticaret için kullandıklarını, bunların maskelerini düşürmenin CHP'nin en öncelikli görevi olduğunu" söyledi.
 
İnce, bir gazetecinin "Başbakan bir C planları olduğunu söyledi? nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna, "Alfabede 29 harf vardır. Bu gidişle Başbakan Z Raporunu alacaktır" karşılığını verdi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "önceliklerinin tutuklu milletvekilleri olduğu" şeklindeki sözlerinin hatırlatılması üzerine İnce, "Tabii ki arkadaşlarımıza biz sahip çıkıyoruz. Ayın 19'unda duruşmaları var. Ben, bir grup milletvekili arkadaşımla duruşmaları izlemeye devam edeceğim. Ama Meclisin gündemini iktidar partisi belirliyor. Umarım geçmişte attıkları imzaya bağlı kalırlar" diye konuştu.

İnce, TÜBİTAK ile ilgili KHK'leri nasıl değerlendirdiği sorusuna karşılık, "Türkiye'de fethedilmemiş, burnu sürtülmemiş hiçbir kurumun kalmadığını" öne sürerek, bunun artık bilim kurullarına kadar uzandığını savundu. İnce, "Parlamento, Çankaya, Danıştay, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi, Futbol Federasyonu, Fiskobirlik, TÜBA, TÜBİTAK... TÜBA'nın adı artık Tayyübul Ulemaya Bağlılık Akademisi oldu. Böyle bir şey olamaz. Bir insan haddini bilmelidir her şeyden önce. Boğaz Köprüsü'nün nereden geçeceğine sen karar veriyorsun, TÜBA'da hangi bilim adamının olacağına sen karar veriyorsun. Hangi yetkiyle, diplomayla, bilgiyle? Dünyanın hangi ülkesinde bilim adamları üzerinde böyle bir baskı kurulur? Bu bir kompleksin dışa vurumudur aslında. Siz kimsiniz ki TÜBA'ya bilim adamı seçeceksiniz? Herhalde bu YÖK ile TÜBA ile Tayyip Erdoğan'ı da Fahri Ordinaryüs Profesör Doktor yaparlar. Bilim ile siyaset bu kadar iç içe dünyanın hiçbir ülkesinde yok. Papua Yeni Gine'yi bilmiyorum."

İnce, 1 Ekim resepsiyonunun iptal edilmesini nasıl değerlendirdiği sorusuna ise "Resepsiyonun iptal edilmesinden önce Meclis iptal edilmiş KHK'ler ile... Meclis Başkanı'nın göstermelik bir resepsiyonu iptal etmesi günü kurtarma sevdasıdır. Meclis Başkanını ortaya çıkıp 'Meclisi by-pass edemezsin, bu KHK'ler ile Türkiye'yi yönetemezsin' demesi lazım. Yasamanın başı olarak bunu ortaya koymalıdır. Yoksa resepsiyonu iptal etse ne olur etmese ne olur. Hükümet, Meclis olmadan ülkeyi yönetiyor, buna sesini çıkartsın" yanıtını verdi.