İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Akşener, grup toplantısına katılan vekillerin '128 Milyar Dolar Nerede' maskelerine ilişkin, "Maskeleriniz çok güzel. Bunu da zorla indirmesinler" dedi.

Merkez Bankası'nın kaybolan 128 milyar dolar rezervine ilişkin konuşan Akşener, sandığı işaret ederek, "Sayın Erdoğan, eşin, dostun, yandaşın istediği kadar şahlansın. Bunlar artık son şahlanışlarınız. O sandık gelecek ve kutlu karar göklerden tepenize inecek. Sizin gidişiniz milletimizin şahlanışı olacak. Geliyor gelmekte olan. Patates, Soğan güle güle Erdoğan." dedi.

Akşener'in satırbaşları şöyle:

“Bütün cihan bilmelidir ki, Artık, bu devletin ve bu milletin başında, hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır, o da millî egemenliktir. Yalnız bir makam vardır, o da milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir.”

Büyük Atatürk, bundan 101 yıl önce, Aziz milletimizin iradesinin tecelligahı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşunu, işte bu sözlerle ilan ediyordu.

Bayramın adına, milli egemenliğin yanına “Çocuğun” eklenmesini ise, şöyle anlatıyordu; “23 Nisan’ı, çocuklara hürmet edilmesini temin, ve onların zaafından yararlanarak, çok defa yapıldığı gibi, onlara eziyet edilmesini, önlemek için meydana getirdim. Bu tedbirim, milletin geleceğine karşı gösterilen bir saygı olarak görülmelidir.”

101 yıl öncesinden gelen öngörüye bakar mısınız? Vizyondaki büyüklüğe bakar mısınız? Devlet insanlığına bakar mısınız?

Cumhuriyet’i kuranlar, bundan 101 yıl önce, bu iki kötülüğün altını çizerek, ortaya, millet iradesiyle, evlatlarımızı bir araya getiren, böyle bir vizyon koyarken, 101 yıl sonra bugün ise, maalesef, millet iradesini hiçe sayan bir iktidarla, ve çocuklarımıza yapılan her tür kötü muameleye sessiz kalabilen, çirkin bir anlayışla yüz yüzeyiz. Ne kadar yazık değil mi? Nereden nereye?… O büyük vizyonu, o kutlu ülküyü, 2 gün sonra, 23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramımızı kutlayacağımız bu günlerde, mumla arıyoruz. Ama umutsuzluğa mahal yok. O büyük vizyonun, o kutlu ülkünün bayraktarları olan bizler hala buradayız.

Salgın Yönetiminde Kriz

Sayın Erdoğan ve ekibinin millet menfaatine söylenen sözlere kulak asmamak gibi zararlı bir huyu var. Salgın konusunda ilk günden beri bütün uyarılarımız yaptık, önerilerimiz sunduk. Doktor vekil arkadaşlarımız önerilerde bulundular. Biz bu önerileri iktidarı oluşturan muhteremlere ilettik. Milletimiz, iktidarın beceriksiz ellerinde hırpalanmasın istedik. Ancak Sayın Erdoğan meşhur inadıyla bildiğini okumaya devam etti. Bilim “15 gün tam kapanma” dedi, kendisi duymazdan geldi. Salgın büyüdü, bilim “28 gün kapanma şart” dedi, kendisi oralı bile olmadı. En son geçen hafta, yine uzmanlara ve bilime direndi, ve sonuç ortada. Salgın yavaşlamadı, tam gaz devam ediyor.

'Memleket kayıplar ülkesi oldu'

Büyük illüzyonist Sayın Erdoğan’ın becerikli ellerinde, memleket adeta bir kayıplar ülkesi oldu. Sipariş edildi denilen aşılar kayıp, gri pasaportla yurt dışına gönderilen belediye personelleri kayıp, Mısır'da Rabia kayıp, 128 Milyar dolarlık kayıp, adalet kayıp, demokrasi, hak, hukuk, huzur kayıp. Kadınlarımızın mutluluğu, gençlerimizin umudu kayıp. Haliyle 128 Milyarı kaybeden sunumların efendisi damat bakan da kayıp. Milletimizin dertlerinin yapay gündemlere kurban verilmesine izin vermeyeceğiz. Hangi partiye oy vermiş olursa olsun milletimiz 128 milyar doların akıbetini soruyor.

Cevap geliyor. Sayın Erdoğan'ın ekonomi gurusu danışmanlarından biri öyle bir para olmadı diyor. Biri çıkıyor şuna dağıttık diyor. Bir başkası çıkıyor milletin cebinde diyor. Merkez Bankası Başkanı paranın bozdurulduğunu söylüyor. Hazine Bakanı çıkıyor, Merkez Bankası bilgilendirme yapmalı diyor. Dün de küçük ortak çıkıyor para Merkez Bankası'nın kasasında diyor. Durum şu, su nerede inek içti, inek nerede dağa çıktı. Bugün başımıza bir şey gelse cep delik, cepken delik.

128 milyar dolar nerede?

Ekonominin inek Şaban'ı ile, body Ekrem'i el ele verip döviz kurunu baskılamak için Hazine'deki dövizi sattı. Bu pandemide olmadı. Bir puan artırmamak için sattılar da sattılar. Şimdide bilançoda eksilen bir şey yok diyorlar. Bir yandan kredi ve swaplarla borçlandığınız dövizleri ölü fiyata sattınız. Böyle ciddiyetsizlik olabilir mi? Kendi dolarını satıp bunu swapla kasana geri koyunca hiçbir şey değişmemiş mi oluyor? Gerçekten kaybolan bir şey yoksa hadi o 128 milyar doları yerine koyun da hep beraber görelim.

İktidarın sorulmasını istemediği bir başka soru var. Bu iktidar kimin ya da kimlerin cebine 250 milyar lira koydu? Pandemide 5 milyar desteği reva gören iktidar bu parayı kimin cebine koydu? Cevap vereceksin. Gece yarısı baskınlarla pankart indirtip milletin ağzını kapatamazsın. Ana muhalefet Genel Başkanı'na fezleke düzenleyerek bu meseleyi kapatamazsın. Çünkü faiz sebep, enflasyon sonuç diye abuk subuk bir teori uydurup milletin parasını çarçur eden sensin. Kayıp paranın cevabını mu millete vereceksin. O sandık er ya da geç gelecek. O hesabı elbet vereceksin.

"2016 Türkiye için şahlanma yılı olacak" dedi. "2017 Türkiye için şahlanma yılı olacak" dedi. "2020 Türkiye'nin yılı olacak, ekonomide şahlanma olacak" dedi. Bütün sözler Erdoğan'a ait. Ne acıdır ki her yıl bir öncekinden kötü oldu. İşsizlik arttı, gençlerimizin umudu soldu. Şimdi diyor ki, "2021 Türkiye için şahlanış yılı olacak". Kelimeleri değiştir bari. Buradan sormak istiyorum, 5 yıl öncesinden daha mı zenginiz? Daha mı huzurluyuz, çocuklarımız 5 yıl öncesine göre daha kolay mı iş buluyor?

Bu iktidar artık ömrünü tamamladı. Yiğidi kuru soğana muhtaç etmiş bir iktidarın sefasına devam etmesi mümkün değildir. Kendi kendilerine şahlanıyor olabilirler, pandemide çocuğuna tablet alamayan babalar şahlanmıyor. İş aramaktan yorulup evine kapanan üniversite mezunları şahlanmıyor. Patates, soğana muhtaç hale gelen milletimiz şahlanmıyor. Zorluklarla mücadele ediyor. Oy verip umut bağladığı Cumhurbaşkanına bakarak kahroluyor. Milletin başına bela edilen saray danışmanlığının nobranlığına, kibrine bakıp dişini sıkıyor. AK Parti iktidarının elinde milletimiz hayatı yaşamıyor.

Sayın Erdoğan, eşin, dostun, yandaşın istediği kadar şahlansın. Bunlar artık son şahlanışlarınız. O sandık gelecek ve kutlu karar göklerden tepenize inecek. Sizin gidişiniz milletimizin şahlanışı olacak. Geliyor gelmekte olan. Patates, Soğan güle güle Erdoğan.

4/B'lilerin mağduriyetleri

4/B'li çalışanlarımız tayin, özlük, görevde yükselme gibi birçok haktan mahrum bırakıyor. Bu 4/B serüveni, geçici işlerde mali yılla sınırlı olarak diye başladılar ama bugün asli işlerde bile aynı kadro modelini uygular oldular. Sayılarını 500 bini bulan bu kardeşlerimiz, özellikle tayin açısından ciddi bir mağduriyet yaşıyor. Yaşanmış bir örnek. 4/B sözleşmeli bir hemşire kardeşimiz doğum yapıyor. 4 hafta doğumdan önce 4 hafta doğumdan sonra iznini kullandıktan sonra bebeğini annesine bırakarak görev yerine geri dönüyor. Sözleşmeli personel olduğu için tayin hakkı yok. Bu hemşire kardeşim, anne sütünü satıyor. Kargo ile Mardin'den Mersin'e gönderiyor. Kargo süresi uzayınca, anne sütü bozuluyor. Bir anneye reva görülen zulme bakar mısınız? Biz bu annenin çaresizliğini nasıl görmezden gelelim? Böyle vicdansızlık olur mu?

Buradan iktidara seslenmek istiyorum. Söz verdiğiniz gibi 4/B'lilerin sorununu çözün. Kanunla, 4/A statüsüne geçirin. Aileleri ile birlikte milyonlarca mağdur vatandaşıma söz veriyorum. İktidar çözmezse ilk sandıkta biz çözeceğiz. İYİ Parti iktidarında bu mağduriyet son bulacak.

Kurumlar vergisindeki artış

Milletimiz pandemide devletinden destek bekledi. Sayın Erdoğan çıktı milletimize IBAN verdi. İktidar, gözünü milletin cebine dikti. Destek olmadığı gibi, köstek oldu. Millet İttifakı belediyelerinin vatandaşımıza yardım için organize ettiği hesaplara el koydu. En son yapılan vergi artırımı da bu zihniyetin örneğidir. Bir Yasa tasarısı getirdiler. Kurumlar Vergisine indirim yapacağız dediler. Genel Kurul'da o maddeyi son adan çıkarttılar. Bu defa da Kurumlar Vergisini 5 puan arttırdılar. Rezalete bakar mısınız? Şu milletin cebinden elinizi artık çekin. O beş müteahhitinin vergilerini, vergi cezalarını silerken helak oldunuz ama hala milletimizi yolma peşindesiniz. Niye indirmeye kalktınız, şimdi neden artırıyorsunuz? Bu uygulamanın hiçbir açıklaması yok. Tek açıklaması var, Sayın Erdoğan'ın canı istiyor. 'Canım istedi' vergisi.

1923'ten 2002 yılına kadar toplanan vergi 1.89 trilyon lira. AK Parti'nin 18 yılında 3.1 trilyon lira toplanmış. Satıp savdıkları fabrikalar, kamu kuruluşları, araziler de cabası. Şu anda 376 bin lira satılan arabanın vergisiz fiyatı 177 bin lira. Milletimiz bir araba sahibi olmak için, bir tane de Maliye'ye almak zorunda kalıyor. Dünyanın en pahalı akaryatını, otoyolunu ve köprülerini kullanıyoruz. Satın aldığımız telefonlar için yüzde 100 vergi ödüyoruz. Elektrik faturasında 5 kalem vergi ödüyoruz. Ödüyoruz oğlu ödüyoruz. Memlekette vergiler bu kadar yüksekken, devletin kasasının dolup taşmasını bekleriz değil mi? Eğitimde birinci olmayı, faizin en düşük olduğu, sosyal adaleti bekleriz değil mi? Bu kadar ağır vergilere rağmen bunların hiç birini bulamıyoruz. O zaman bu kadar yüksek vergiler kime yarıyor? Naylon faturacılara, kaçakçılara, vergi borcunu sildiren müteahhitlere yarıyor.

İktidar alması gerekenden vergi alamadığı için dolaylı vergilere yükleniyor. Tam da bu yüzden sabit ve dar gelirli vatandaşlarımız üzerlerinde vergi yükünün altında eziliyor. Hayatımızda ÖTV diye bir kavram var. ÖTV neden çıkartılmıştı? Lüks tüketim ürünlerini, sağlığa ve çevreye zararlı malları vergilendirerek gelir adaleti sağlamak için çıkartılmıştı. Artık ÖTV vergi adaletsizliğinin en önemli araçlarından biri haline geldi.

Faiz gelirlerinden alınan geliri sıfırlıyorlar. Kurları ve faizleri zıplatanlar, enflasyonu vatandaşın kucağına bırakıyorlar. Faiz lobilerine karşı verilen çetin mücadeleye bakar mısınız? Böyle beceriksiz kadrolarla Türkiye kalkınamaz. Biz, vergi adaletsizliğine son vereceğiz. Çiftçimizin mazotundan alınan vergiyi kaldıracağız. Üreticiler için büyük bir finansman sorunu haline gelen Katma Değer İadelerindeki tıkanıklığı çözeceğiz.

ARTAGAN adını tanımladık. Bu proje ile kayıt dışı ekonomi ile sözde değil özde mücadele edecek bir seferberlik başlatacağız. Biz eleştirilerimizin yanında çözümlerimizi de söyleriz. Bizim siyaset anlayışımız budur.

Onlar eşi dostu yandaşı dinler, İYİ Parti milleti dinler. Vizyonumuz, işinin ehli insanlarımız ile emin adımlarla geliyoruz. Her geçen gün büyüyoruz. Milletimiz bize inanıyor, güveniyor. İYİ Parti iktidarında hiçbir bakan yönettiği bakanlığa mal satmayacak, satamayacak. Ticaret Bakanı, Ticaret Bakanlığı ile ticaret yapamayacak. Biz eşin, dostun, doymak bilmeyen 5 müteahhitin cebini değil, vatandaşın cebini doldurmaya niyetliyiz. Türkiye çözümsüz, sahipsiz değil.