İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Erdoğan'ın 'Milletimizi bunaltan sorunları biz çözeriz' sözlerine yanıt veren Akşener, "Sabah şeriflerin hayır olsun Erdoğan, 20 yıldır neredeydin sen? Şimdiye kadar elini tutan mı oldu? Neyi çözeceksin? Zerre sıkılmadan 'Ekonomide her şey yolunda' diyorsun. Bu üstün farkındalıkla sen neyi çözeceksin? Her ağzını açtığında döviz zıplıyor. Bu engin ekonomi bilginle sen neyi çözeceksin? 'Açım' diyen vatandaşımıza utanmadan 'abartma' diyorsun. Dertli vatandaşın kafasına da çay atmaktan geri durmuyorsun. Bu olağanüstü empati yeteneğinle sen neyi çözeceksin? Memleketin meseleleri ile bu kadar ilgiliyken sen neyi çözeceksin? Saraya doldurduğun bol beceriksizlerle sen neyi nasıl çözeceksin? Son 3.5 yıldır neyi çözdün de şimdi çözeceksin? Maalesef çözemezler." ifadelerini kullandı

Akşener'in satırbaşları şöyle:

İktidarın boş konuşmaları, öfke nöbetleriyle geçirdiği bir haftayı daha geride bıraktık. Sayın Erdoğan ve arkadaşları her hafta olduğu gibi bu hafta da dertli çiftçilerimizi, siftahsız esnafımızı, borç batağındaki emeklilerimizi duymazdan geldi. Çünkü artık beceriksizliklerinin üstünü örtecek sözleri kalmadı. Milletimizin dertlerine derman olacak çözümleri kalmadı. Çünkü artık sayın Erdoğan ve partisinin milletimize verecek hiçbir şeyi kalmadı.

Erdoğan'ın 'Biz çözeriz' çıkışı

Geçen yine çıktı, 'Milletimizi bunaltan sorunları biz çözeriz' dedi. Bir de utanmadan havuz medyasına manşet attırmışlar. Güler misin ağlar mısın... Sabah şeriflerin hayır olsun Erdoğan, 20 yıldır neredeydin sen? Şimdiye kadar elini tutan mı oldu? Neyi çözeceksin? Zerre sıkılmadan 'Ekonomide her şey yolunda' diyorsun. Bu üstün farkındalıkla sen neyi çözeceksin? Her ağzını açtığında döviz zıplıyor. Bu engin ekonomi bilginle sen neyi çözeceksin? 'Açım' diyen vatandaşımıza utanmadan 'abartma' diyorsun. Dertli vatandaşın kafasına da çay atmaktan geri durmuyorsun. Bu olağanüstü empati yeteneğinle sen neyi çözeceksin? Memleketin meseleleri ile bu kadar ilgiliyken sen neyi çözeceksin? Saraya doldurduğun bol beceriksizlerle sen neyi nasıl çözeceksin? Son 3.5 yıldır neyi çözdün de şimdi çözeceksin? Maalesef çözemezler.

Geçtiğimiz gün müstakbel muhalefet partisi genel başkanı sayın Erdoğan, 'ABD ve Avrupa enflasyon kırılıyor. Bizim böyle bir derdimiz yok' dedi. Üstelik ülkemiz dünyanın en yüksek 6. enflasyonuna sahipken söyledi. Bunu iflas eden Lübnan, Arjantin gibi ülkelerde bile daha düşük enflasyon varken söyledi. Gerçekleri çarpıtan bu utanmazlığa bakar mısınız?

Bu arkadaşlar memleketimizin meselelerini pek umursamazlar da Japonya'daki durum hakkında bir derin hassasiyete sahipler. Japonya'dan bir örnek vermek istiyorum. Mesele Japonya'da yıllık enflasyon yüzde 0,1'den yüzde 0,6'ya çıktı. İşte sayın Erdoğan'ın bahsettiği 6 katlık enflasyon artışına bir örnek. Enflasyon canavarı Japonya'yı adeta esir almış. Sayın Erdoğan'a göre enflasyon şoku yaşayan diğer ülkelerde durum daha vahim. Suudi Arabistan'da yüzde 1,2'ye Çin'de 1,5'a çıkmış. Fransa'da yüzde 2.8'e, Güney Kore'de yüzde 3.7'de, Güney Afrika'da ise yüzde 5,5'a dayanmış. ABD'de yüzde 7'ye, Meksika yüzde 7.4. Sayın Erdoğan'ın feyz aldığı kankası Putin'in Rusya'sında ise yüzde 8.4. Sayın Erdoğan ve hünerli ekibi sayesinde enflasyon bizi teğet geçmiş.. Yüzde 36. Memlekette enflasyon Avrupa'daki büyük ülkelerin enflasyonunun toplamına ulaşmış. Şu ciddiyetsizliğe bakar mısınız? Koskoca Türkiye Cumhuriyeti'ni yöneten şu lakait tavra bakar mısınız? Buradan sizlerin aracılığıyla sayın Erdoğan'ı acilen ciddiyete davet ediyorum.

Erdoğan'ın faiz politikası

İktidarın enflasyonla mücadelede gösterdiği bu müthiş iş bilmezliği faizle mücadelede görüyoruz. Sayın Erdoğan Mart ayından beri kafayı politika faiziyle bozdu. Bu inatlaşmada olan maalesef esnafımıza, iş dünyamıza oldu. Mesela Hazine'nin borçlanma faizi Mart ayına göre 10 puan arttı. Ticari kredilerde en itibarlı müşteriler dahi yüzde 37-40 arasında faiz ödemek zorunda. Sayın Erdoğan'ın güven veren ekonomi yönetiminin bir sonucu olarak hiç kimse enflasyonun kalıcı olarak düşürüleceğine inanmıyor.

Her şeyden vergi alan bu arkadaş nedense faiz gelirlerinden vergi almıyor. Bu hafta TBMM gündeminde olan bir kanun teklifiyle de şirketlere önemli bir vergi istisnası getiriliyor. Döviz mevduatını Türk Lirası mevduatına çeviren kurumlar vergisi mükelleflerinden kur kazançlarından alınan yüzde 25 kurumlar vergisi artık alınmayacak. AK Parti iktidarı adeta kapitülasyona benzer tavizler vererek, bunun yanında ülkemizi adeta kara para aklama yeri haline getirerek ömrünü uzatmaya çalışıyor.

Erdoğan'ın İmralı çıkışı

Bu ülkenin cumhurbaşkanı geçen hafta yargı süreci devam eden Selahattin Demirtaş'ı gitti terörist Abdullah Öcalan'a şikayet etti. 'Edirne'deki en büyük hesabı İmralı'dakine verecek' dedi. Rezalete bakar mısınız? Türk yargısının düşürüldüğü şu duruma bakar mısınız? Bu memlekette bir hesap kesilecekse onu yüce Türk yargısı keser. Makamının ciddiyetinin farkına var artık. Bu ülkenin cumhurbaşkanı böyle abuk subuk konuşamaz. Kendine gel. Belli ki 2019 seçimlerinden ders almamışsın. Yine anketlerde çakılınca yine gidip Cumhur İttifakı'nın pek de gizli olmayan gayri resmi ortağının peşine takılıyorsun. Geçen sefer mektupla işi kurtarmaya çalışmıştın bu sefer başka oyunlar peşindesin. Eğer arzu ettiğin hesabı kesmesi için İmralı'dakini 'çıkarmanın' peşindeysen orada duracaksın. Sakın ha, sakın ha, sakın ha. Seçim kazanmak için böyle bir kötülüğü yapmaya kalkma. Belki küçük ortağını ikna edebilirsin ama böyle bir ahmaklığa, hainliğe yeltenirsen karşında bizi bulursun. O sandık geldiğinde kim kimden nasıl hesap kesiyormuş ilk elden görürsün. Bu memleketi, senin seçim kazanma hırslarına yedirmeyiz. Şehitlerimizin aziz hatırasını, senin siyasi hesaplarına ezdirmeyiz.

'Kırk yılda bir, müteahhit ahbaplarınızı değil, milletimizi düşünün'

Biliyorsunuz, Kasım ayı ödemeler dengesi sonuçları açıklandı. Buna göre Kasım ayında, maalesef 2,7 milyar dolar, cari açık verdik. Kur krizi nedeniyle, 3 ay boyunca verdiğimiz cari fazlanın, hep süreceğini zanneden, sarayın sözde ekonomistleri, bir anda sus pus oldular.

Hatırlayın; Bu pek nitelikli arkadaşlar, sanki sanayide yapısal bir dönüşüm yapmışlar gibi, cehalet kaynaklı bir özgüvenle, “Artık Türkiye ekonomisi, cari fazla veriyor.” demeye başlamışlardı. Biz de onlara; 1994’te, 1998 ve 1999’da, 2001, 2002 ve 2019 yıllarında da, Türkiye’nin, 9 aya varan sürelerde, üst üste cari fazlalar verdiğini, bunun aslında, bir kriz karakteristiği olduğunu söylemiştik. Ama maalesef, dinletememiştik. Hatta Merkez Bankası Başkanı, hızını alamamış, enflasyonla doğrudan mücadeleyi bıraktıklarını, bundan sonra, cari fazla vererek enflasyonu düşüreceklerini söylemişti. İşte size sonuç. Haydi bakalım… Şimdi ne olacak? Enflasyonla dolaylı mücadeleye, devam mı Sayın Başkan? Sarayın bu konudaki derin sessizliği hayra alamet değil. Bu başkanın da, son kullanma tarihi yakındır, benden söylemesi.

Dava arkadaşlarım; İktidarın, yanlış politikalarından, ihracat sektörü de, nasibini aldı. İhracatçıya, az gelişmiş ülkelerde uygulanan, döviz devri zorunluluğu getirdiler. Bu nedenle ihracatçı artık, dövizini devrettikten sonra, yine piyasadan döviz almak zorunda kalacak. Peki ya bu tür piyasa dışı uygulamalar sonrasında, ihracatçılarımız, üretimlerini, ülke dışına çıkarmaya başlarsa ne olacak? Bunun cevabı yok.

Buradan iktidara sesleniyorum; Dolarizasyonu azaltmak istiyorsanız, işe önce devlet bilançosundan başlayın. Damat Bakan’ın, akıl dolu bir hamlesi olan, döviz endeksli borçlanmaya acilen son verin. 5’li çeteyi çağırın; KÖİ anlaşmalarını, Türk lirasına çevirin. Şehir hastanelerinin kira sözleşmelerini, Türk lirasına çevirin. Eğer gerçekten samimiyseniz, bir an önce bu önlemleri alın. Elinizi artık taşın altına koyun. Kırk yılda bir, müteahhit ahbaplarınızı değil, milletimizi düşünün.

'Tarım Bakanını görevden almakla başla'

Değerli dava arkadaşlarım; Pazartesi günü Genel Merkezimizde, Sivas Ziraat Odası Başkanlarını ağırladık. Aynı diğer illerdeki Ziraat Odası Başkanları gibi, onlar da; Gübre alamamaktan, mazot doldurup, tarlalarını sürememekten şikayetçiler. Gübre kullanımı, yüzde 40 azalmış. Yem alamadıkları için, ineklerini kesime göndermek zorunda kalmışlar. Binlerce sağmal inek, kesime gitmiş. Tarımda geldiğimiz durum, bu kadar kötüyken, tarımdan pek de anlamayan Tarım Bakanı da; herhalde Nebati Bakan’ın, son dönemdeki göz kamaştırıcı çıkışlarını, kıskanmış olacak; Tahıl ekim döneminde, mazottaki, gübredeki, tohumdaki, zam yağmuruna bakıp, utanmadan sıkılmadan, çiftçilerimize, “Girdilerdeki artışı dert etmeyin” dedi. Evet, aynen böyle dedi. “Girdilerdeki artışı dert etmeyin!” Şu pişkinliğe bir bakar mısınız?

Bakanlık, oturduğu yerden ahkâm kesme makamı değildir. Çıkıp diyeceksin ki; “Girdi maliyetlerini dert etmeyin. Çünkü biz, devlet olarak; mazot, yem ve ilaçta, maliyetin en az yarısını, sübvanse edeceğiz.” Hadi onu diyemedin; O zaman, “Dörtte birini sübvanse ediyorum” diyeceksin. Ama nerdeeee… Ak Parti kadrolarında, ne bunu diyebilecek bir vizyon var, ne de çiftçilerimizin karşısına çıkabilecek yüz var. Buradan Ak Parti iktidarını uyarıyorum. Mart ayı gelmeden, en geç Şubat başında, gübre desteğiniaçıklayın. Çiftçimizin, ucuz gübreyi, Mart ayında kullanmasını sağlayın. Saray bürokrasiniz, her konuda olduğu gibi, bu konuda da geç karar almasın. Çünkü aksi takdirde, sadece çiftçimiz değil, Eylül ayında, ekmeği 6 liradan almak zorunda kalacak insanlarımız da, mağdur olacak. Aklınızı başınıza alın. Tarımdan anlamayan Tarım Bakanı’nın marifetleri, maalesef, bu tip çıkışlarla da sınırlı değil. Kendisi, olağanüstü bir akılla, gıda fiyatlarını düşürmek için, ihracat kısıtlamaları getirdi. Milletimize gösterdikleri, ithalat sopası yetmedi, şimdi bir de, ihracat kısıtı sopası geldi. Bir sonraki adımlarının ne olacağını, merakla bekliyorum. Bu gidişle, fiyatlar artmasın diye, meyve ağaçlarının başına, bostanların ortasına, adam dikecekler herhalde… İhracatı kısıtlayarak, yaş sebze meyve fiyatını düşüremezsiniz. Sadece ihracatçıyı ve çiftçiyi mağdur etmiş olursunuz. Yurt dışında pazar kaybedersiniz. Yaş sebze ve meyvedeki, uluslararası üstünlüğümüzü kaybedersiniz. Bizi dinlemiyorsanız, bari ihracatçıyı, çiftçiyi dinleyin. İhracat kısıtlaması getireceğinize, ilk önce, şu iki aydır çözemediğiniz, Rusya meselesini çözün. Yüzlerce tır, Rusya sınırında sürünüyor. Binlerce ton, sebze-meyve çürüyor. Sorun teknik ise, yani ilaç kalıntısı sorunu ise, bürokratlarınızı değiştirin. Sorun siyasiyse, söyleyin Sayın Erdoğan’a, dostu Putin’i arasın. Şu dondurma ikramlı kankalığın, kırk yılda bir faydasını görelim.

Sayın Erdoğan; konuşmaya gelince bizden kopya çekip, tarımın bir millî güvenlik sorunu olduğunu söylemeyi biliyorsun. O zaman bir zahmet, oturduğun koltuğun hakkını ver. Tespit yapma, gerekeni yap. Eğer kendin çözüm bulamıyorsan, bizim çözümlerimiz hazır. Bu kürsüden defalarca öneriler getirdik, çözümlerimizi, projelerimizi anlattık. Açın internetten izleyin, feyz alın. Hep söylüyorum, miri maldır, alın kullanın. Yeter ki, çiftçimizin derdi çözülsün.

Bu işler, çiftçilerimize, “çalışın” demekle olmaz. Çiftçilerimizi lobilerinin önüne itip, “Toprağınıza sahip çıkın.” demekle de olmaz. Eğer tarımın, bir millî güvenlik sorunu olmasını engellemek istiyorsan; İlk olarak işe; Çiftçimizi gün yüzü göstermeyen, Tarım Bakanını görevden almakla başla. Sonrasında da, çiftçimize akıl vermeyi bırak, destek ver. Ayıptır, günahtır.

Gençlerin barınma ve yurt sorunu

Bugün maalesef, hayatımızın her alanında, bir mücadele hâlindeyiz. En temel haklarımıza ulaşmak için, mücadele ediyoruz. En gerekli ihtiyaçlarımızı karşılamak için, mücadele ediyoruz. En önemlisi de, hayatta kalmak için mücadele ediyoruz. Bu mücadele alanlarında, en çok yıprananlar da, İlk önce, eşit olmayan şartlarda eğitim görüyorlar. Sonrasında, herkesin farklı çizgilerden başladığı, bir garip sınav yarışına giriyorlar. Yarış bitince, üniversiteye girince, her şey düzelir zannediyorlar. Ama bu sefer de; İktidarın onlara reva gördüğü, acı gerçeklerle yüzleşiyorlar. İşte o nedenle; bugün, o acı gerçeklerden birini, barınma ve yurt sorununu konuşacağız.

Bu hafta, Milletin Kürsüsü’nde daha genç bir kardeşimiz var. Deniz Barış Çatal aramızda. Buyur Denizcim, söz de, kürsü de senindir.