MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Grup toplantısının ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının Yüce Divan'da yargılanmasının önünü açan kanun tasarısının sorulması üzerine Bahçeli, şunları söyledi: “Teklifin ayrıntılarını bilmiyoruz. Ancak Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Genelkurmay Başkanı ve komutanlarının yüce divanda yargılanması görüşü, geçmişten bu yana Milliyetçi Hareket Partisinin üzerinde durduğu bir görüştür. Bu görüşü bugün iktidar sahiplenmişse, bu sahiplenme içerisinde nasıl bir uygulamayı düşünüyorsa, Meclis'e geldiğinde ayrıntılı şekilde inceleriz" dedi. Yargılanma iznini Başbakan'a tabi olduğunun sorulması üzerine Bahçeli, "Başbakan TIR'ın dahi kendisinin izniyle gitmesini istiyor" diye cevapladı.


TÜRKİYE HUKUK TANIMAYAN BİR İKTİDARIN KONTROLÜNDE

Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, toplumun her kesiminin yaşananlardan sıkıntılı ve dertli olduğunu söyledi.

Ekonomik sorunların alabildiğine tırmandığını, işsizlik, yoksulluk ve yolsuzluğun insanları hırpaladığını savunan Bahçeli, ekonominin alarm zilleri çaldığını, dövizdeki yükselmenin herkesi endişelendirdiğini belirtti.

Emeklilerin ekonominin bugünkü halinden, hükümetin hatalı politikalarından en çok yakınanlar arasında olduğunu ifade eden Bahçeli, yaşa takılan emeklilerle ilgili adaletsiz bir durum ortaya çıktığını ifade etti. Bahçeli, yaşa takılan emeklilerin mağduriyetlerini giderecek düzenleme yapılması gerektiğini dile getirerek, "Onlar AKP Hükümet'inden lütuf bekleyecek kadar da aciz olmayıp, analarının ak sütü kadar helal olan haklarını istemektedirler" ifadesini kullandı.

MHP Genel Başkanı Bahçeli, 30 Mart 2014'te yapılacak yerel seçimlere 69 gün kaldığını anımsatarak, seçim yaklaştıkça siyasi tansiyonun yükseldiğini, anlaşmazlık ve anormalliklerin yaygınlaştığını söyledi.

Bu süreçte siyasetin üslubunun dibe vurduğuna dikkati çeken Bahçeli, "Hakaretler havada uçuşmakta, husumetten beslenen odaklar tahammülleri zorlamaktadır. Mahkeme kararı olmadan, illegal yöntemlerle kaydedilen konuşmalar çarşaf çarşaf yayınlanmaktadır. Manşetler ve sanal medya video ve kaset pazarı olmuştur" diye konuştu.

İnternet üzerinden sürdürülen karanlık kampanyaların mahrem bilgilerin servis edilmesine çanak tuttuğunu belirten Bahçeli, Anayasa'nın ve Türk Ceza Kanunu'nun özel hayatın gizliliği ve haberleşme hürriyetine ilişkin hükümlerinin çiğnendiğini dile getirdi.

Bahçeli, hafta sonu yaptığı İstanbul ziyaretine değinerek, İstanbullular'ın üzgün ve iktidardan şikayetçi olduğunu savundu. Devlet Bahçeli, "Dünya’nın en büyük Türk kenti, çağ açıp çağ kapatan kutlu fethimizin muhteşem emaneti, kronik çatışma aktörlerinden kurtulmak için gün saymaktadır. İstanbul AKP’yi de CHP’yi de denemiştir. İki parti yıllardır İstanbul’a kaybettirmiştir. İstanbullu vatandaşlarım yoksullaşırken, Başbakan ve yandaşları yolsuzluklarla zenginleşmiş, bu alanda rekorlar kırmıştır. İstanbul’da yepyeni ve taptaze bir başlangıç yapılmalıdır. MHP İstanbul’un şehremini olmaya taliptir" dedi.

 
"Kabilelerde bile görülmeyen yönetim tarzı"


Ahlaki aşınma, adalet duygusunun körelmesi, haklının değil, güçlünün, hatırlı kişilerin, mevki ve makam sahiplerinin her türlü yanlışa rağmen korunup gözetilme eğiliminin milli vicdanı yıktığını ifade eden Bahçeli, şunları söyledi:

"İktidarın ne pahasına olursa olsun arkasında durduğu sonradan görme zümrelerin hukuken dokunulmaz ve erişilmez olması, kanun önünde eşitlik prensibini anlamsız kılmaktadır. Hükümete yakın durmak sanki suç işleme ayrıcalığı, suça karışma özgürlüğü sağlamaktadır. Bu durum, birçok mahsurlarının yanında demokrasinin taşıyıcı sütunlarını da sarsmakta ve çürütmektedir. Hukuk herkese karşı tarafsız, bağımsız ve eşit ölçüde uygulandığı sürece bir anlam ifade edecek, vicdanen onay görecektir. Adalet karşısında hiç kimsenin doğuştan veya sonradan kazanılmış farklılığı, imtiyazı ve üstünlüğü olmayacak, olamayacaktır.

İçinden geçtiğimiz şu günlerde, adalet terazisi zedelenmiş, iktidar saldırılarıyla çalışamaz hale gelmiştir. Başbakan Erdoğan hukukun genel ilkelerini hiçe saymış, mahkemeleri töhmet altında bırakmıştır. İktidarın estirdiği faşizm rüzgarı ve sahip olduğu otokrat dili tesirini arttırdıkça, hukuk gerilemekte, yaptırım ve caydırıcılık misyonunu kaybetmektedir. Başbakan Türkiye Cumhuriyeti’ni ilkel kabilelerde bile görülmeyen bir tarz ve tutumla yönetmektedir.

Mahkeme kararları uygulanmamaktadır. Hakim ve savcı kararları dikkate alınmamaktadır. Hukuk devleti prensibi açıktan açığa hücuma uğramaktadır. Yolsuzlukla mücadele etme vazife ve sorumluluğu taşıyan kamu görevlilerine zulüm reva görülmektedir. Artık Türkiye, hukuku takmayan bir iktidarın kontrolündedir. Artık Türkiye kuvvetler ayrımı ilkesiyle yollarını çatallaştıran bir iktidarın esareti altındadır. Suçlular AKP iktidarıyla güvenceye kavuşmuştur. Hırsızlar AKP iktidarıyla korumaya alınmıştır. Yolsuzlukların içine gömülmüş kim varsa AKP iktidarının teminatıyla zırha bürünmüştür."

"Hukuku boğazlamaya çalışıyor"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın rüşveti normal, rüşvetçileri de masum gördüğünü öne süren Bahçeli, "Kanun kaçakları, suçlular, soyguncular, düzenbazlar, dolandırıcılar, yasa ve ahlak tanımazlar neredeyse hakkı gasp edilen, mazlum ve mahcup kişiler mertebesine çıkarılmıştır. Buna karşılık adaletin tarafında olanlar darbeci, piyon, maşa, örgüt üyesi, militan olarak tasvir edilmiş ve takdir edeceğiniz üzere en ağır suçlamalara maruz kalmışlardır" dedi.

Bahçeli, iktidarın hukuku "boğazlamaya" çalıştığını savunarak, şöyle devam etti:

"Başbakan unutmasın ki, tarihte hiçbir diktatör adaletten kaçamamış, malum ve makus sondan kurtulamamıştır. Bu zihniyet gün gelecek, devran dönecek hukukun karşısına istese de istemese de çıkarılacak ve bilinsin ki yaptıklarının bedelini ödeyecektir. Başbakan’ın kötülediği, iftiralar attığı, akla ve hayale sığmayan ithamlarla yıprattığı savcılar kendisine millet adına, devlet adına, yetimler adına, aç ve sefil bıraktığı milyonlar adına, istismar ettiği herkes adına hesap soracaktır. Şu da iyi bilinmelidir ki demokrasinin hesap kesim tarihi uzak olmayıp çok yakın zamanda tahakkuk edecektir."

Başbakan Erdoğan'ın dönen dolapların en yakın tanığı ve ortağı olduğunu iddia eden Bahçeli, "AKP’li bakanlar rüşvet ve hırsızlıkla günlerini gün edip dolarları evlere ve bankalara yığarken, Başbakan Erdoğan da boş durmamış, kamu arazilerini ona buna peşkeş çekmiş, evlatlarını palazlandırmış, yedi sülalesine yetecek serveti biriktirmiştir" diye konuştu.

Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın Pakistan ziyaretinden dönerken "Neye göre kara para? Para bankaya girip çıkıyorsa kara para diyemezsin" dediğini anlatarak, kara paranın bu yolla aklandığını ve Başbakan Erdoğan'ın da bunu kabullendiğini söyledi.

Bu şartlarda, kara paracıların AK Parti’ye tümüyle nüfuz etmesinin, siyasi varlığına ipotek koymasının şaşırtıcı görülmemesi gerektiğini ifade eden Bahçeli, "Başbakan karanlık emelleriyle, zift gibi vicdanıyla, simsiyah yüzüyle üzerinde beyaz nokta olmayan banknotların nakil ve transferine cevaz vermiş, dahası bunu da meşrulaştırmaya cüret etmiştir. Böylesine yanlışa batan, böylesine basiret ve dürüstlüğünü kaybeden birisinin yolsuzlukla mücadele etmesini, rüşvetçileri adalete teslim etmesini kim ileri sürebilecektir?" diye sordu.

Başbakan Erdoğan'ın tüm yasa dışı iş, ilişki ve irtibatların sevk ve idaresini yaptığını iddia eden Bahçeli, "MİT’in uyarılarına rağmen, bakanlarının durumunu gözden geçirmemesi, haklarında zamanında siyasi tasarrufa gitmemesi elimizdeki en ciddi delildir" dedi.

AK Parti İstanbul Milletvekili Muhammed Çetinin bir arkadaşına, “Ayakkabı kutun kaç numara, maşallah 85 numara, senin kutun büyüktür” sözlerinin kesin ihraç için gerekçe olduğunu ifade eden Bahçeli, "Peki Sayın Başbakan, senin ayakkabı kutuların gerçekte kaç numaradır? Havuz problemlerine kafasının basıp basmadığını tam olarak bilemediğimiz Başbakan Erdoğan bize şu sorunun cevabını vermelidir: Sayın Erdoğan, banka hesaplarındaki milyarlar kaç ayakkabı kutusuna sığacak, kaç gemiciği dolduracak, kaç kasaya girecek, kaç villayı taşıracaktır?" diye konuştu.

Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın düşman listesinin kabarık olduğunu ifade ederek, "Hainler, ajanlar, casuslar, paralel yapılar, karanlık odaklar, uluslararası çeteler, medya, iş alemi, siyasi partiler, yerli taşeronlar, örgütler, maşalar, küresel saldırılar, kaset montajcıları, itibar suikastçıları, virüsler, Haşhaşiler hükümeti hedef seçmiştir. Sanki tüm ülkeler, tüm canlılar, tüm beşeriyet, tüm dünya, hatta ve hatta evrendeki diğer tüm varlıklar Başbakan ve hükümetinin başarısını çekemediğinden hedefe yerleştirmişlerdir" dedi.

Erdoğan'ın "operasyonun milli olmadığını" söylediğini anlatan Bahçeli, "İmralı canisini Kürt kökenli kardeşlerimizin lideri olarak tanımlayan gayri milli anlayışın millikten dem vurması yeni bir bayağılık örneğidir" diye konuştu.

Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın geçen haftaki AK Parti Grup Toplantısı'nda "Türk milleti" ifadesini kullandığını anımsatarak, "Türklüğü inkar eden, Türk milletini reddeden BOP’un sabıkalı Eşbaşkanı’nın zoru görünce yörüngesi mi kaymış, aklı mı karışmış, tutunacak dalı mı kalmamıştır? Başbakan Erdoğan’ın Türk milleti ifadesini kullanması gelişme olsa da yeni bir takiyyenin, yeni bir istismarın ve yeni bir siyasi ayak oyunun eseridir" dedi.