MHP lideri Devlet Bahçeli'nin konuşmasının satırbaşları şöyle:

Türkiye'nin karşısında mevzilenmiş husumet cephesi tüm imkanlarıyla kin kusmaktadır. Yıkılmamızı gözleyenler faaldir. Türkiye'nin yanıp kül olmasını hedefleyenler hiç olmadığı kadar dinç ve dirençlidir. Bu belayı defetmeden Türkiye'ye huzur yoktur.

"KERBELA'DA YAŞANANLAR HAFIZALARDAN SİLİNMEYECEKTİR"

Acılar zaman içinde hem insanları, hem toplumları olgunlaştıran beşeri bir halin tezahürüdür. Olgunluk yaşananlardan zor da olsa ders çıkarabilmektir. İslam'ın mesajı evrensel boyut kazanmıştır. Asırlar evvel, İslam toplumları altın ve şahlanış dönemlerini yaşıyordu. Asr-ı saadet dönemi emsalsiz bir dönemdir. İslam ne zaman saltanat ve dünyavi halin içine çekildiyse, işte o zaman acılar da ortaya çıkmaya başlamıştır. Mağdurların yürek atışı her dönemde yankı bulmuştur. Masumların ahı hepimizin ortak sızısı, ortak hüznü haline gelmiştir. Kan kusturanlar, ölüm saçanlar her zaman lanetleneceklerdir. Hakka karşı gelenlerin, iktidar uğruna hırsa kurban gidenler şirkle, şerle anılmıştır. Hicri 61'inci yılın 10 Muharrem gününde Kerbela'da yaşananlar asla hafızalardan silinmeyecektir. Kerbela'da akan ehl-i beyt kanı can yakıcı, yürek yaralayıcıdır.

"IRAK'IN TÜRKİYE'YE ATARLANMASI HER ŞEYİ ÖZETLEMEKTEDİR"

Türk askerine işgalci suçlaması getiren Irak'a bakınız. Musul'u IŞİD'e bırakıp kaçan Irak'ın Türkiye'ye atarlanması her şeyi özetlemektedir. Geçmişin travmalarını günümüze taşıyıp yeni bir kavga malzemesi yapmak kimseye bir şey kazandırmayacaktır. Önemli olan dünden ders çıkarmaktır. Yezitler her dönemde olmuştur. Mutlaka ki kendisine uşak bulacak, tertemiz vicdanlara kast edecek düşmanları İslamın başına düşman edecektir. Mesele Yezit'i lanetlerken, Hz. Hüseyin'i anlayabilmektir. Kerbela'yı anlayabilmek için Hz. Hüseyin'i anlayabilmek lazımdır.

"HZ. HÜSEYİN BÜTÜN MAZLUMLARIN TERCÜMANIYDI"


Müslüman toplumların karşısında 2 seçenek vardır; ya Hüseyin ahlakı etkin olacak, ya Yezidi anlayış olacak, ya barış egemen olacak ya da savaş, kanlı hesaplaşma değerlerimizi yutmaya devam edecektir. Hz. Hüseyin bütün mazlumların tercümanıydı. Kerbela'da dökülen mazlum kanları bütün iman edenlerin özlemleridir. Yüzyıllar geçse de bu olay unutulmamıştur. Kerbela'da kaybeden zalimlerdir. Aksini iddia etmek Yezit'le bir olmaktır. Mezhepçi bakış ve yaklaşımlar İslamiyetin kanını kurutmaktadır. IŞİD gibi terör örgütleri böylesi zeminde yeşermiştir. Bu hazımsızlık, bu kan revan içindeki Ortadoğu'nun durumu nasıl izah edilecektir.

"BİRBİRİMİZE SIMSIKI SARILMANIN TAM ZAMANIDIR"

İslamiyet mazisi çok eskiye giden bir operasyon sağanağı altındadır. Haçlı saldırılarıyla amaçlarına ulaşamayanlar şimdi başka yollar denemektedir. Sırf Şii ve Sünni olduğu için insanlar katledilmektedir. Ön tarafta Müslümanlar birbirini yiyip tüketmekteyken, arka tarafta haritalar değişmektedir. Vekalet savaşları körüklenirken Washington'da, Londra'da, Paris'te Müslümanlar için defin hazırlığı sürmektedir. Hz. Hüseyin ve ailesinin şahadeti asırlardır kanayan bir yana olsa da bundan sonuç çıkarıp geleceğe bakmamız en samimi dileğimdir. Yeni acıların doğmaması, herkesin ödevi ve boynunun borcudur. Kerbela'daki acılar üzerinden güç devşirmeye kalkmak hem günümüze, hem geleceğimize haksızlık olacaktır. Birbirimize sımsıkı sarılmanın tam zamanıdır.

"BU BOMBALAR ÜLKEMİZE NASIL SOKULMAKTADIR"

Terör Türkiye'yi her gün vurmaktadır. Kanlı örgütler sırayla Türkiye'yi hedef almaktadır. Ülkemiz ölüm kalım mücadelesinin ortasındadır. Katillar, Durak Jandarma Kontrol noktasına 5 ton bomba yüklü kamyonetle saldırmıştır. Bu eylem türünün ülkemizde sıklaşması milletimizi kara kara düşündürmektedir. Bu bombalar ülkemize nasıl sokulmaktadır. Türkiye'nin her yerine bombalar yetiştirildiğini Oslo'da itiraf eden memurlar rahat uyuyabilmekte midir? Beklemeye tahammülümüz kalmadı, milletimiz infial halindedir. Türk milletinin canını alan hainlere ders ne zaman verilecek? Dün analar ağlamayacak diyorlardı, bugün bir millet hüngür hüngür ağlamaktadır. Ne çözüm oldu, ne barışın sesi duyuldu.

"FETÖ İLE MÜCADELENİN AYNISI PKK'LILARA UYGULANMALI"

15 Temmuz'dan itibaren FETÖ ile amansız mücadele edilmektedir. Son derece doğru şekilde FETÖ'cülerin üzerine gidilmektedir. Olağanüstü şartlarda emek ve çaba sarf edilmektedir. Bu sürece destek veriyoruz ancak FETÖ ile yapılan mücadelenin, aynısının PKK'lılara da uygulanmasını bekliyoruz. Hakkari'de, Şırnak'ta, Diyarbakır'da, İstanbul'da patlayan bombalara tezahürat yapanlara hak ettiği desteği vermek hükümetin namus borcudur. PKK'ya destek veren memurlar, işadamları, medya organları ne zaman hak ettiğini bulacaktır? PKK'lı diye açığa alınan öğretmenlerin devletle bağının kesilmesi için ne beklenmektedir. FETÖ ile mücadele edenler PKK ile niye sus pustur. Bunlar Türkiye'yi yıkmaya çalışanların maşalarıdır.

"ARKANIZDA MİLLETİN DUASI, MHP'NİN DESTEĞİ VARDIR"


PKK, FETÖ'nün başaramadığı çözülmeyi sağlamak için çırpınmaktadır. Hükümete sesleniyorum; arkanızda milletin duası, MHP'nin desteği vardır. O zaman niye duruyorsunuz? Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan elinizi çabuk tutunuz. Türk milletini infazla görevlendirilmiş terör cellatlarını, bunları pışpışlayan arkalarında güçleri rezil etmek vatan görevidir. Kan tüccarlarını tepeleme zamanı gelmiştir, korku tüccarlarına tam bir kenetlenmeyle hadleri bildirilmelidir. Gün bugündür. Dünyanın 5'ten büyük olduğunu söyleyelim ama Türkiye'nin terörden daha büyük olduğunu dünyaya söyletelim ve yüzlerine vuralım.


"HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ HERKES İÇİN KAPSAYICIDIR"

Sistem tartışmaları siyaseti tıkarsa rejim krizine dönebilecektir. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle, yetki ve sınırları tartışma konusu yapılmıştır. Çok yoğun fikri münakaşalar gündeme gelmiştir. Yeni anayasa süreci, başkanlık sistemiyle ilgili anlaşmazlıktan dolayı akamete uğramıştır. Hukukun üstünlüğü herkes için kapsayıcı ve bağlacıdır. Hiç kimse kendisini hukuktan üstün göremeyecektir. Kanunların önünde herkes eşittir. Suç ve suçluyla mücadele edilirken, yegane referans kaynağı hukuk kurallarıdır. Bu kurallar ihlal edilirse, en başta devleti ayakta tutan dinamikler laçkalaşacaktır.

"CUMHURBAŞKANI FİİLİ BAŞKANLIĞI DAYATMAKTADIR"

Türkiye'nin yeni bir toplum sözleşmesine ihtiyacı vardır. 15 Temmuz'dan sonra bu ihtiyaç acil bir hal almıştır. Türkiye'de hiçbir şey 14 Temmuz'daki gibi olamayacaktır. Kulağımızın üstüne yatamayız. MHP anayasanın tadilatına veya yeniden yazımına olumlu bakmaktadır. Bizim anayasaya bakışımızda sapma veya savrulma yoktur. Dün ne söylediysek bugün de aynı çizgideyiz. Anayasanın ilk 4 maddesinin değişmemesindeki ısrarımızı kayıtsız şartsız muhafaza ediyoruz. Bu irademizi yıllardır koruyor ve sürdürüyoruz.
Daha önce üzerinde uzlaşılan 60 maddelik değişiklik de göze alındığında önemli aşamaya gelindiği görüşelecektir. MHP, uzlaşmadan, konuşmadan yanadır. Söz düellolarının son bulmasını, karşılıklı hoşgörü ve saygı dahilinde sonuçlandırılmasını amaçlamaktayız.
Cumhurbaşkanı millet tarafından seçildiği gerekçesiyle fiili başkanlığı dayatmakta, görevinin sınırlarından taşmaktadır. Sayın Cumhurbaşkanı seçildiği andan itibaren anayasanın hükümlerini yorumlamış, verilmeyen yetkileri hak görmüş, tarafsızlığına gölge düşürmüş, AKP lehine oy istemiş, polemiklere katılmıştır. Cumhurbaşkanının bu tutumu fiili bir durum yaratmıştır.

"ANAYASA ÇİĞNENMEKTE VE SUÇ İŞLENMEKTEDİR"

AKP'nin ikinci olağanüstü kongresinde genel başkanlığa seçilen Binali Yıldırım'ın örtülü şekilde rahatsızlığını ilan edilen konuşması da çok yenidir. "Bugün yapmamız gereken fiili durumu yasal hale getirmektir. Bunun yolu da yeni anayasadır, yeni anayasada başkanlık sistemidir." Cumhurbaşkanı ile Başbakan ve Bakanlar Kurulu görev, yetki ve sorumlulukları içiçe geçmiş ve birbirine karışmıştır. Anayasa üzerinde zorla oynama yapılmıştır. Net olarak söylemek isterim ki şu anda anayasa çiğnenmekte ve suç işlenmektedir. Parlamenter sistemin bekleme odasına alındığını, ayakbağı olduğunu AKP milletvekilleri ve Sayın Erdoğan ileri sürmüştür. Türkiye'nin mukavemeti esnemekte ve zayıflamaktadır. Sayın Cumhurbaşkanı anayasanın kendisine verdiği yetki ve sorumlulukları az bulmaktadır. Anayasanın nasıl değiştirileceği anayasa hükümleri ile belirlenmiştir. Fiili durumla anayasanın değişeceğini iddia etmek sinsi bir tezgahtır.

"330'UN ÜZERİNDE KALARAK REFERANDUMA SUNULACAKTIR"

Hükümet sistemi belirlenirken, tarihsel tecrübeler, sosyo-ekonomik yapı, toplumsal eğilim dikkate alınmalıdır. Oldu bitti ile sistem değişikliği görüşmüş şey değildir. Türkiye'nin bekaa mücadelesi verdiği bu günlerde, Cumhurbaşkanının hukukla ters düşmesi geleceğimiz için çok tehlikelidir. Karşımızda iki alternatif yol vardır. Biri bizim için de en doğru olanı Sayın Cumhurbaşkanının yasal ve anayasal sınırlara çekilmesidir. Bu olmayacaksa, ikinci yol fiili durumun hukuki yol aranmasıdır. Bu durum karşısında AKP başkanlık sistemiyle ilgili inadını sürdürecekse karşımıza iki seçenecek çıkacaktır. AKP bir anayasa hazırlığı varsa, mutabık kalınan diğer maddelerle birlikte TBMM'ye getirmelidir. Vekiller vicdanlarıyla oy kullanacaklardır. Bu anayasa değişiklik teklifi ya 367'yi aşarak kanunlaşacak, ya da 330'un üzerinde kalarak referanduma sunulacaktır. MHP her karara saygılıdır. Bizim düşüncemiz mevcut sistemin güçlendirilmesidir. Milletimiz aksini söylecek olursa buna da diyeceğimiz bulunmayacaktır.