İşte Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satır başları:

Taşeron çalışanların sayısı milyonu aştı. Taşeron işçi kardeşlerimizi bilsin. Biz taşeronu kaldıracağız. Taşeronu savunana ve sürmesini isteyen AKP’dir. Hepsi devlette kadrolu sendikalı işçi olacak.

Bu işin yükü mükü de yok. Tam tersi araya bir kişi katıyorsunuz ona da para veriyorsunuz. Herkes Uluslararası Çalışma Örgütü’nün koyduğu evrensel kurallara göre çalışacak. Çağdaş kölelik düzenine karşı çıkacağız.

Biz işçinin, emeğin hakkını koruruz ama biz ücret sendikacılığına karşıyız. Onu da bilsinler. İşçi ve işverenler karşıt gruplar değildir. Bize ona inanırız. İşçinin de işverenin de hakkını teslim edeceğiz. Aile Sigortası’nı, askerliği nasıl anlatacaksa taşeron işçiliği de anlatacağız. Amacımız kendi içinde barışık, uzlaşma kültürü olan, kıskanmayan, beraber mücadele eden bir toplum yaratmak.


JAPONYA DEPREMİ


Japonya’daki deprem felaketini herkes biliyor. Deprem doğanın bir tepkisi diyelim. Nükleer felaket ise insanoğlunun kendi eliyle yarattığı bir tehlikenin insana dönmesi. Çernobil’in yarattığı travma hala akıllarda.

Bu olaydan sonra başta İngiltere, ABD, Almanya, Çin nükleer enerjinin güvenliği konusu üzerinde durmaya başladılar.


BAŞBAKAN TÜP GAZLA NÜKLEER ENERJİYİ AYNI KEFEYE KOYDU


Ama bir ülkenin başbakanı çıktı tüp gazla nükleer enerjiyi aynı kefeye koydu. Allah akıl fikir versin başka diyecek bir şey yok.

Radyasyonun ne olduğunu bilmiyor. Radyasyonun insanını genlerinde tahribat yarattığını bilmiyor. Bilmiyor da ülkeyi yönetiyor. Sorun da orada zaten.


TÜRKİYE BY PASS EDİLDİ


Bakın Arap birliği ve İslam ülkeleriyle Batı doğrudan ilişkiye geçti. By Pass edildi Türkiye. Bırakın oyun kurayı bu oyunda Türkiye figüran bile olmadı.

Paris toplantısına davet edilmedi. Dikkate bile alınmadı. İzlenen dış politika Türkiye’yi bu hale getirdi. Sayın Erdoğan biraz geç de olsa Kaddafi’yi eleştirdi. Kaddafi’ye çekil, halkına baskı yapma diyen sayın Erdoğan, sen o insandan “İnsan Hakları ödülü’nü alırken bunları hiç düşünmedin mi? Bizim isteğimiz, o ödülü sakın Başbakanlık’ta tutmasın. Evine götürsün. Televizyonlarda Libya’daki olayları izlerken “Ben bu ödülü nasıl aldım” diye düşünüp” belki vicdanı sızlar.

Libya’da çok sayıda ölü ve yaralı var. Hükümete beş önerimiz var.

1-NATO’nun Libya’ya yönelik operasyonunu izin vermemeli tavrını açıkça belirtmelidir.
2-Libya halkına yardım elinin uzatmalıdır.
3- Libya’da siyasi diyalog mekanizmasının oluşmasına yardım etmelidir.
4-Hükümet özellikle Arap Ligi İKÖ ve AB ile temasları arttırarak kan dökümlemesi,in engelleyecek çabasını arttırmalıdır.
5-Hükümet bir siyasi temsilci atamalıdır.

CHP olarak bu hedefler doğrultusunda hükümetin yanında olacağımız da belirtmek isterim.


BALYOZ’LA İLGİLİ İLGİNÇ İDDİA


Balyoz’u artık hepimiz biliyoruz. Balyoz soruşturmasındaki belgelerin birinde Kudret Bülbül diye bir isim var. Ve bu kişi şu anda Kamu Güvenliği Müsteşarlığı’nda görev yapıyor.

Darbe belgelerinde bu ismin adı geçiyor. Başbakan’a soruyorum kim bu kişi. Neden Başbakan’ın koruması altında.


RÜŞVET DEFTERİNİ GÖNDERDİM 'İMZA YOK' CEVABI GELDİ


Başbakan’a rüşvet defterini gönderdim. Bana “Rüşvetle ilgisi yok. Altında imza yok” diye cevap verdi. Rüşveti alan bir de altına imza atacakmış.

Rüşvet defterini görmeyen hamisi olan sırtını sıvazlayan biri var Başbakanlık koltuğunda oturuyor, adı Recep Tayyip Erdoğan onu bütün millete şikayet ediyorum.

Nasıl olur da bir Başbakan rüşvet defteri konusunda bu kadar kayıtsız kalabilir.

Sen Başbakansın 2 tane mülkiye müfettişi görevlendiremiyor musun. CHP’li belediyelere gelince sabah 1 akşam 1 müfettiş gönderiyorsun. Gönder. Gönderemiyorsan namertsin.