CHP Ekonomi Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Böke, işsizlik verilerine ilişkin bir basın açıklaması yaptı. Böke, her 5 gençten 1'inin işsiz olduğunu vurgulayarak, "Bugün açıklanan 2016 yılı Haziran dönemi işgücü istatistikleri, işsizliğin yine çift hanelere ulaştığını gösterdi. İşsizlik yükseliyor. Türkiye'nin işsiz sayısı, resmi rakamlara göre 2016 yılı Haziran döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 247 bin kişi artarak 3 milyon 127 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise 0,6 puanlık artış ile %10,2'ye ulaştı. Resmi rakamlara göre bile, Türkiye'nin artık kronikleşen yapışkan bir işsizlik sorunu yaşadığı ortada. Aynı zamanda TÜİK verileri, kritik bir gerçeği daha ortaya koyuyor. İstatistiki olarak işsiz kategorisinde sayılmayan, ancak iş bulursa çalışmaya hazır ancak bu ekonomik düzen sebebiyle umudunu kaybetmiş olanlar da dahil edildiğinde gerçek işsizlik oranının % 18.1'e ulaştığı ortaya çıkıyor. Şunun altını çizmek gerek: Söz konusu işsizlik oranı, sadece bugün için değil, tarihsel olarak da yüksek. Türkiye'nin, kriz dönemi olan 2001-2002'de yaşadığı ortalama işsizlik oranı % 8 iken, şimdi çift hanelere çıkan işsizlik sorununu iktidar çözemiyor. Bu bir tesadüf değil. Bir ülkede üretim yoksa, iş de yoktur. KHK'larla ülkeyi yönetenler, hukuku da yerle bir ediyor. Hukukun olmadığı yerde, kimsenin bugünden yarına nasıl bir iklime uyanacağını bilmediği yerde, yatırım da olmaz, üretim de olmaz. O zaman işsizlik de tesadüf olmaz. İşsizlik AKP'nin kötü ekonomi yönetiminin sonucudur. Oysa iyi bir ekonomi yönetimi ve yatırım iklimini güçlendirecek, demokrasi ve hukukun üstünlüğünün egemen olacağı bir siyasetle işsizlik sorunu çözülebilir" ifadelerini kullandı.


"TÜRKİYE, KENDİ GELECEĞİNİ KAYBEDİYOR"

Türkiye'de 18 milyon çocuğun bugün ders başı yaptığını hatırlatan Böke, şu açıklamalarda bulundu: "Verilerin gösterdiği bir başka kritik gelişme genç işsizliğindeki çok büyük artış. 15- 24 yaş arası genç nüfusta işsizlik oranı 1,7 puanlık artış ile %19,4'e yükseldi. Bu, çalışma çağındaki her 5 gençten biri işsiz demek. Öte yandan OECD verileri, Türkiye'deki genç nüfus içinde, her 3 gençten birinin 'çalışmayan, eğitim ve öğrenim görmeyen' durumda olduğunu gösteriyor. Yani Türkiye'de genç nüfusun yüzde 30'u hem işsiz, hem okula gitmiyor hem de staj vb. gibi bir çabanın da içinde değil. Onlara bugün potansiyellerini kullanacak imkan sağlanmadığı gibi yarına dair umutla bakabilmelerini sağlayacak imkanlar da bir türlü yaratılmıyor, yaratılamıyor. Bu durum Cumhuriyetinin 100. Yılına hazırlanan, yüzünü aydınlığa çevirmekten başka çaresi olmayan ülkemizin geleceği için çok ciddi bir tehlike teşkil ediyor. Eğitim siyasetin bölgesinde bırakılmaya devam ederse, okul bahçeleri bir siyasi partinin ideolojik arka bahçesi olmaya mahkum edilirse, sadece bugünümüzü değil, geleceğimizi de kaybederiz. Bugün okullar açıldı. 18 milyon öğrenci ders başı yaptı. Milyonlarca öğrenci ve ailesi yarını için umut beslemek istiyor, çocuklarına aydınlık ve güvenceli bir gelecek hayali kuruyor. Bu çocukları, nasıl bir eğitim bekliyor? Bugünün eğitim fotoğrafı siyaset tarafından açıkça karartılıyor. Dün de böyleydi, bugün de böyle. Yarını aydınlatacak olan eğitimin bugünü fişlenen veya işten atılan öğretmenler, kapanan sınıflar, boş geçen dersler, bilim kadrosu yani asistanı, doçenti, profesörü bir gecede işten atılmış akademidir. Eğitim sisteminin içeriğini tartışmaya bile fırsat bulamadan, bugün eğitimin fiziki koşullarını tartışır hale geldik. Türkiye bugün, eğitim hayaliyle yola çıkan milyonlarca çocuğuna ve onların ailelerine hiçbir şey vaat etmiyor, böylece kendi geleceğini de kaybediyor. Oysa laik, demokratik, bilimsel, fırsat eşitliğine dayalı çağdaş bir eğitim sistemiyle çocuklarımızın bugünü de, ülkemizin yarını da çok daha aydınlık olacaktır"

"SOSYAL HİZMETLER İÇİN DE YATIRIM YAPILMASI GEREKİR"

CHP'nin 'mesleki eğitim' önerisinin acilen hayata geçirilmesi gerektiğini vurgulayan CHP'li Böke, açıklamasını şöyle sürdürdü: "Hükümetin bu sorunları bir an önce çözüp, 'nasıl bir eğitim' sorusuna kendi ideolojik kaygılarıyla değil, Türkiye kaygısıyla yanıt aramasının zamanı çoktan geldi. Türkiye'de eğitim sistemi doğru becerileri vermiyor. Türkiye'de mesleki eğitim alanların oranı OECD ortalamasının hala çok altında. Gençleri 4. Sanayi Devrimi'nin mesleklerine hazırlayacak bir eğitim sistemine ihtiyaç olduğu aşikar. Türkiye'nin özellikle genç işsizlikle mücadele ederken asla ihmal etmemesi gereken konu işte bu mesleki eğitim olmalı. CHP olarak defalarca önerdiğimiz Organize Sanayi Bölgeleri'nde, gençlerimizin mezuniyetle birlikte işe başlayacağı meslek okulları kurulması önerimizi tekrar hatırlatıyoruz. Bu Organize Sanayi Bölgeleri'nde Türkiye'yi Sanayi 4.0'a taşıyacak ve yeniden kalkınma rotasına sokacak, katma değeri yüksek üretimi mümkün kılacak sanayi politikasına acilen geçilmesi gerekiyor. Türkiye'nin daha fazla zaman kaybına tahammülü yok. Öte yandan iktidarın kadına değer vermeyen yaklaşımı işsizlik verilerinde de kendini bir kez daha gösteriyor. Mevcut işgücüne katılım oranı erkeklerde %72,3 iken, kadınlarda bu oran %33 düzeyinde. Türkiye, OECD ülkeleri içinde, 20-24 yaş arası genç kadınlarda, 'çalışmayan, eğitim ve öğrenim görmeyen' kadın oranında % 47.6'yla ilk sırada. Yani Türkiye'de işgücüne dahil genç kadınların yarıya yakını hem işsiz, hem okula gitmiyor hem de staj vb gibi bir sürece de girmiş değil. Kadınların, sokakta, otobüste istediği gibi giyinemediği, başına her an her şeyin gelmesi normal kabul edilen 14 yıllık AKP iktidarında, işsizlik verilerinin de farklı çıkması zaten beklenemezdi. Kadınların işgücüne katılımını artırmak ve işgücüne katıldıklarında istihdam bulmalarını mümkün kılmak için acilen harekete geçmek gerekiyor. Unutulmamalı ki; yatırım iklimi yaratmak, sadece fabrika kurmak değildir. Aynı zamanda sosyal hizmetler için de yatırım yapılması gerekir. Kadınların evlerinden çıkması, çalışma hayatına katılabilmesi için daha çok kreş, yaşlı bakım merkezi vb. yapılması gerekir. Sosyal harcamaların içeriği bu ve benzeri sosyal yatırımları önceleyen şekilde uygulanırsa hem Türkiye'nin 6 milyona yaklaşan işsizine istihdam yaratır, hem de kadınların ekonomik ve sosyal özgürlüğüne kavuşmalarını da sağlar. Tabii bununla birlikte hatta daha öncelikli olarak kadınları, birilerinin uygun gördüğü şekilde giyinmeye zorlayan, evlere kapanmaları ve çocuk bakmaları gerektiğine inandırmaya eğilimli anlayışın bir an önce değişmesi gerekiyor."