Elazığ'da basın mensuplarının sorularını yanıtlayan AKP Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu, 'çözüm süreci'yle ilgili açıklamalarda bulundu. Soylu, hiçbir gelişmiş ülkede seçim dönemine bir yıl kala hiçbir liderin kendi toplumunun en yakıcı meselelerini çözmek adına bu kadar büyük bir risk almayacağını söyledi. Soylu, "Bu risktir, hem de büyük bir risktir. AKP ve Başbakan bu riski bile bile almaktadır. Çünkü, Türkiye'nin temel meselesi seçim değil. Türkiye'nin temel meselesi yıllarca ayağını prangalarla beraber bağlayan, onu hak ettiği konumdan daha az bir konuma mahkum eden ve onun enerjisini toprağa boşaltan, neredeyse yürüdüğü bütün yollara cam diken ve hangi cama basmayayım diye bir şekilde dikkat etmesi lazım gelen, o da Türkiye'nin hızını süratini iş yapabilme kabiliyetini birliğini beraberliğini azaltan bu süreçten kurtulmasıdır" dedi.

Destek çok yüksek

AKP Genel Başkan Yardımcısı Soylu, onun için bütün bunları kavrayan ve bütün bunların toplumun kendisine vermiş olduğu destekten istifade ederek, toplumun ve milletin en önemli sorununu çözmeye yönelik bir adımın söz konusu olduğunu ifade ederek, "Buradaki parametreler çok açıktır. Şeffaf yürümektedir. Halkın desteği burada önemli ölçüde. Türkiye'nin her yerinde gördüğümüz kadar çok yüksek düzeydedir. En önemlisi geçmiş tecrübelerimiz söz konusudur. Geçmiş tecrübelerimizin ışığında yönetilen bir süreçtir. Türkiye'nin tamamında da bunun çözülebileceğine yönelik kanaat yüksektir, moraller de yüksektir, destek de yüksektir. Beklenmedik ve bu konuda tahmin edilemeyen süreç içerisinde bir takım okazyonlar meydana çıkabilir. Bunlar da bugün görülüyor ki yönetilmeye muktedirdir yani yönetilebiliyor. Bu da süreç açısından çok önemlidir" diye konuştu.
Çözüm sürecinde iş dünyasının çekingenliğini anlamsız bulduğunu söyleyen Soylu, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Özellikle iş dünyasının burada ciddi bir şekilde çekingen durduğunu tespit edebilirim. Sermayenin bu konudaki çekingen tavrını ve sanki bu büyük sorunların çözümünün önemli ölçüde iktidarın sırtına siyasetin sırtına bırakılmasını çok anlamlı buluyor değilim. Keşke Türkiye'de bir üniversite bu sorun çözüldüğünde Türkiye'nin büyüme gücüne hangi katkıyı sağlayacağı ve kişi başına gelir seviyesini hangi noktalarda arttıracağına yönelik bir araştırmayı ortaya koysa. Keşke Türkiye'nin en büyük iş alemi örgütü bu konuda gönüllendirici bir takım delil analizleri ve araştırmaları ortaya koysa. Çekingenliklerine anlam verememekteyim."