FATİH ÖZKILINÇ-İYİ Parti TBMM Grup Başkan Vekili ve İzmir Milletvekili Müsavat Dervişoğlu, İzmir’de basın mensuplarıyla bir araya geldi. Tarihi Havagazı Fabrikası’nda düzenlenen basın toplantısına Dervişoğlu’nun yanı sıra İYİ Parti İzmir İl Başkanı Hüsmen Kırkpınar ve parti yöneticileri katıldı. Burada gündeme dair açıklamalarda bulunan Dervişoğlu, Türkiye’de son dönemde meydana gelen yangın, sel afetlerine yönelik açıklamalarda bulundu. Orman yangınlarına tedbirsiz yakalanmanın yönetim zafiyeti olduğunu belirten Dervişoğlu, “Böyle bir coğrafyada yaşıyorsanız bu tehdit varsa devlet olarak tedbir almak zorundasınız. Bile bile orman yangınına karşı tedbirsiz yakalanmanın ciddi bir yönetim zafiyeti olduğunu söylediğimizde kızmayacaksınız. Önleminiz yoksa eleştiriye açık hale gelir. Hükümet afetler üzerinden siyaset tanzim ediyor diye suçlamada bulunuyor. Milletin merak ettiği iktidarın niyeti. O yüzden bu feryat. Afet zamanında siyaset elbette yapılmaz. Bazı bakanlıklar vardır hiç siyaset yapmamalı. Hele ki atanmış bakanlar içişleri bakanı, tarım bayındırlık bakanı siyaset yapmamalı, görev yapmalı. Yetki karmaşası oluştu. Vazifesini yapamayan orman bakanı söz konusu. Eş zamanla başlayan yayılma olasılığı olan bu yangınlara karşı vatandaşlar kendisi vaziyet aldı. Orman yangınları belediyelerin dışında bakanlığın görev alanına girer.  Yunanistan’da yangın oldu bakan istifa etti, kuvvet komuta istifa etti. Bu yangın Japonya’da olsaydı harakiri yaparlardı. Biz onlardan harakiri yapmalarını değil adam olmalarını istiyoruz. Adam olsunlar istifa etsinler” diye konuştu.

 

 

Türkiye'nin bir göç merkezi olmaması lazım


Türkiye’de göç yönetiminde kaynaklanan ciddi sorunlar olduğuna dikkat çeken Dervişoğlu, “İzmir’de de yaşadık. Mağdur olanların ülkemize gelmesini yadırgamıyorum ama bunun bir plan çerçevesinde olması gerekiyor. Komşularımızdaki problemlerden dolayı kaçan insanlar Türkiye’yi umut kapısı olarak görmesi doğaldır. Sınır kapıları delik deşik olan bir görüntü sergilememeliyiz. Her insanın Türkiye’de istediği yere yerleşebilmesinin önünün de açılmaması lazım. Türkiye'nin bir göç merkezi olmaması lazım. Nüfus sorunları olabilir. Devletin bu konuda uyanık olması lazım. Yaptığımız her uyarıların mazlum insanları istemiyormuşuz gibi söylenmesini hükümetin terk etmesi gerekiyor. Çevrenizdeki mazlum insanlara kollarınızı, kapılarınızı açacaksanız. Yerleşim iskan sorunu halletmeden uzun vadedeki eğitim tedbirlerini almadan gerçekleşirse göç hendeğine dönüştürürsünüz. Ankara'da bazı yerlerde sorunlar yaşanıyor. Taliban bayrağı açıldığı belirtiliyor. Sosyal medyada her şeyi inanmıyoruz. Orası provokasyon ve manipülasyon olarak kullanıyor. İzmir bu provokasyonlara gelmez. Türkiye’nin en uyanık aklı selim insanları burada yaşıyor. Buna rağmen olaylardan etkilenmediğimizi söylemek mümkün değil. Hükümeti zor durumda bırakmak için söylemiyoruz bu sorunların çözümsüz olmadığını söylemek için belirtiyoruz. Türkiye yönetilmiyor, Türkiye’yi yönetmek için talip olduğumuzu belirtiyoruz. İYİ Parti’nin Türk siyasi partilerin kazandırdığı bir dil var. Biz ne istiyorsak onu konuşacağız. İktidar ne istediyse onu konuşmayacağız” dedi.

Nefret diline karşıyım


Bir basın mensubunun “Ankara Altındağ’da yaşanan olayların siyasi parti genel başkanlarının ve siyasilerin mültecilerle ilgili açıklamalarına dayandığını düşünüyor musunuz? Siyasilerin nefret söylemlerine ilişkin TCK 216 maddesi gereğince soruşturma açılmalı mı?” sorusuna ise Dervişoğlu, “O savcıların işi. Savcılar siyaset mekanizmasının talimatı olmadan harekete geçemedikleri için savcılarda görevini yaparken acaba siyasetçi ne der diye kamuoyunun merakı söz konusu oluyor. Savcılar eğer bu ifadelerin arasında nefret söylemlerine rastlıyorsa bundan vazife çıkararak iddianame hazırlayabilme yetkisine sahipler. Ben yabancılara karşı bir nefret dilinin oluşturulmasına karşıyım. Meselenin farklı boyutlarda anlaşılmasını da kolaylaştıracak yanlış cümlelerin seçilmesine ziyadesiyle karşıyım. Irkçılığa varan bir dil kullanımına keza karşıyım. Ama unutulmasına da karşıyım. Böyle bir sorunu bu boyutuyla ele almamızı icap edecek hiçbir şey yok.  ‘Sınır kapılarını delik deşik ettin, yanlış politikalar uyguladın. Türkiye’nin başına da bu tartışmalı konuyu bela ettin’ denmesinin yadırganmasına da karşıyım. Türkiye’nin başına bu durup dururken plansızlıktan bela edilmiştir. O sebeple çok sıcak bakılmaz. Netice itibariyle hararetli bir toplumuz. Ciddi problemleri olan gergin de bir toplumuz. Yani böyle bir ortamda küçük bir kıvılcımdan büyük yangın çıkarmak da söz konusu olabilir. Bundan muradı olanlar da bulunabilir. Ama sorunun onarılması ve çözümüne yönelik doğru adımların atılması lazım. Bu aynı zamanda asayiş problemi. Uyuyorlar mı? Yoldan gelirken radyo dinledim hep polisiye haberler. Türkiye’nin sosyal dokusuyla  bağdaşmayan ama bir cinnet ortamındaymışız izlenimi veren haberlerle dolu bültenlerimiz. Böyle süreçlerde çok dikkatli hareket edilmesi lazım. Böyle bir şey olabilir mi? Avrupa Birliği ülkeleri Türkiye'nin Suriyelilere, Afganistanlılara yaptıklarını çok yerinde bulduklarını söylüyor. O zaman sen bize niye vize uyguluyorsun? Almanya’ya, Fransa’ya, Hollanda’ya, İtalya’ya vizesiz gidebiliyor musunuz? Batı çifte standart uygulamaya devam ediyor. Ama hiç kimse Türk toplumunun asabiyesinden ve hararetinden yararlanmaya kalkmasın. Bu necip millet misafirperverdir hem de kadirşinastır ama hak ve hürriyetlerine sahip çıkmayı becerebilen bir millet olma vasfıyla temayüz etmiştir” açıklamalarında bulundu.


İzmir ciddi adımlar bekliyor


‘İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in 2.5 yılını nasıl değerlendiriyorsunuz’ sorusuna cevap veren Dervişoğlu, “İzmir ciddi sorunlarla baş etmek sorunda olan bir kent. İzmir çok uzunca zamandan beri Tunç Soyer’in mensubu olduğu parti tarafından yönetiliyor. Önemli işlere imza attığı söylenebilir. Merkezi yönetimle uyumsuzluğu kaldırılması anlamında fedakar adımları atan taraf olarak da anılabilir. İzmir’in sorunlarının çözümleri için ciddi adımların atılmasını bekliyoruz. Trafik sorununun çözülmesi için ortak akıl projelerin yaşama geçirilmesi lazım. Bu sadece belediye ile değil kentte yaşayanların da buna katkısı gerekiyor. İzmir kendi adımlarıyla mahkemelik olan bir kent olarak öne çıkıyor. Bir iş yaparsınız bir STK dava açar yada şahıs dava açar. O yüzden ortak akıl ile projeler yaşama geçirilmeli. İzmir halkı  daha fazlasını hak ediyor. Bu kent verdiklerini karşılığını alabilen bir kent konumuna taşınmalı. İzmir kendi potansiyeli ile doğru bir yolculuğu sürdürmeyi gayret sarf ediyor” diye konuştu.