İşte Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları:


HER TARAFIN ANAYASA HUKUKÇUSU OLSA NE YAZAR


İşte ana muhalefet partisinin geçmişinden bugüne darbe şakşakçılığından vazgeçmedi, bugün de vazgeçmiyor. Ve bakıyorsunuz sıfatı anayasa hukukçusu olan biri garip garip şeyler söylüyor. Senin her tarafın anayasa hukukçusu olsa ne yazar. Bu tür kişiler akademisyen olamaz. Bu kişiler hukukçu da olamaz. Bu kişiler sadece kitabı ezberlemiştir.

Ordumuzu adeta ABD'nin idaresine vermiş bir havada gösterme anlayışı bir suçtur. Şu anda Zonguldak bu işi başlattı. Ben bu suç duyurusunu burada ilan ediyorum. Gereğinin yapılması lazımdır. Bu karşılıksız kaldığı anda ordumuzla topla oynar gibi oynarlar. Bunun bedeli ödettirilmelidir. Demokratik süreçle bu olay asla iç içe olamaz. TSK'yı karton kutuya benzetme olayına asla prim veremeyiz. Bu konuda savcılarımızın gerekli adımları atması gerekiyor.


OSTİM’DEKİ PATLAMA


Konuşmamın hemen başında geçtiğimiz hafta Ankara OSTİM'de meydana gelen iki ayrı iş yerinde, aynı zamanda Antalya’da meydana gelen patlamada hayatını kaybeden kardeşlerimizin yakınlarına Allah sabır versin diyorum.

Geçtiğimiz hafta Ankara'da iki ayrı iş yerinde patlama oldu. Yaralanan 53 vatandaşımızın tedavileri ayakta yapıldı, biri ağır olmak üzere 12 yaralının tedavisi ise devam ediyor. İş sağlığı ve güvenliği konusunda yapılan tüm çalışmalara rağmen bu tür acı olaylara engel olabilmek tam anlamıyla mümkün değil.

Elbette Türkiye'nin neresi olursa olsun bu tür hadiselerin bir daha yaşanmaması için denetimleri sıklaştırıyor, tavizsiz şekilde eksiklerin üzerine gideriyoruz. Ama taktir edersiniz ki her an tüm iş yerlerini kontrol etmek mümkün değil. Bu nedenle işverenlerin önceden tedbirlerini almaları gerekiyor.



KKTC’DEKİ GÖSTERİLER


Bu arada KKTC’de 28 Ocakta yapılan bir gösteride sarf edilen sözler ve kullanılan pankartlar nedeniyle geçtiğimiz hafta bazı açıklamalar oldu. Söz konusu gösteride Kıbrıs davasından uzak bizzat Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin verdiği mücadeleyi küçümseyen, mücadele ruhunu zedeleyen bir tavır sergilendi.


RUMLARIN EKMEĞİNE YAĞ SÜRÜLDÜ


Açılan pankartlar sadece edep açısından yakışıksız değildir, aynı zamanda Kıbrıs Türkü’nün menfaatlerine zarar veren ve Rumların ekmeğine yağ süren bir olaydır. biz gereken uyarıları yaptık ancak muhalefetin her konuyu olduğu gibi anında istismar malzemesine dönüştürdüğünü görüyoruz.

Kıbrıs davası bu dönemde en güçlü şekilde savunulmuş, KKTC’nin eli bu dönemde güçlendirilmiş, uluslararası platformlarda daha güçlü bir hale gelmiştir. Kıbrıs mücadelesi hiçbir dönemde olmadığı kadar kararlı bir şekilde ortaya konmuştur. Hiç kimse Kıbrıs mücadelesini kendi küçük hesaplarına alet etmesin.


MUHALEFET BİZİMLE YARIŞA GİREMEZ


Bizimle muhalefet bu konuda yarış edemez. Bugüne kadar Kıbrıs davası için hiçbir adım atmayanların bu konuda ter dökmeyenlerin Kıbrıs’ı kendi davası olarak görmeyenlerin şimdi çıkıp bu davayı hatırlamalarını milletimize havale ediyorum. Çözüm için mücadele etmeye devam edeceğiz. Kıbrıs davasına değil, ayak oyunlarına hizmet eden herkesin karşısında olacağız.



MISIR İÇİN ACİLEN ADIMLAR ATILMALIDIR

Ben geçen hafta da ifade ettim, halka rağmen hiçbir iktidar ayakta kalamaz. Halkın haykırışına kulak verilmelidir. Bu süreçte ABD başkanı Obama ile 6 gün içinde iki görüşmemiz oldu. Mısır'da uluslararası gözlemcilerin kapsamında düzenlenecek evrensel yeni bir hükümete geçiş sağlanmalıdır. Geçiş süreci derhal başlamalı ve kısa olmalıdır. Mevcut gösteriler sırasında şiddete başvuranlar adalete sevk edilmelidir. Geçiş sürecinde yeni bir seçim yasası benimsenmelidir. Mısırın geleceği sadece mısırlılar tarafından yönlendirilebilir ama seçim neticesi 1 hafta içinde neticelendirilmelidir. Mısır'ın geleceği adına acilen bu adımlar atılmalıdır.

Mısır konusunu iç siyasette malzeme olarak kullananlar var. On yıllardır bu ülkede statükoyu elitizmi savunanlar, milleti göbeği kaşıyan adam, milletin yüzde 60'ı aptal diyenler, aynaya baktıklarında kendi mübarek yüzlerini görürler.

Bu millet 3 Kasım 2002'de vesayetçi anlayışa, kendisini tahkir edenlere en güzel mesajı vermiştir. Bu mesajı almamakta direnenlerin nereye tekabül ettiklerinin, hangi isimlerle yan yana anıldıklarını görmelerini temenni ediyoruz.

 
CUMARTESİ ANNELERİ İLE YAPILAN GÖRÜŞME

Hafta sonunda Dolmabahçe’de önemli bir görüşmem oldu. Cumartesi annelerinden 12 tanesini kabul ettik ve kendilerini dinledim. Anneliğin siyaseti, ideolojisi yoktur. Biz bu sürece anneler ağlamasın diyerek başladık. Allah uzun ömür versin, orada 103 yaşına ulaşan Berfo ana var idi. Bir hikayesini bizle paylaştı. Kendisini dinlediğimizde hissiyatını paylaştığımızda, anneliğin ideolojisinin olmadığı anlaşıldı. Bir gün gözünüzün önünde evladınız alınıp götürülüyor, 31 sene göremiyor.

31 yıldır kapımı kilitlemiyorum diyor Berfo ana. Belki bir gün çıkar gelir, kapıyı kilitli bulmasın diye açık tutuyorum diyor. Suçluysa karşılığını bulur, hiç olmazsa oğlun ağırlaştırılmış müebbete mahkum derdik. Öldü diyelim, en azından mezarı olduk ziyaret ederim diyorum. Katilin bulunamaması büyük bir acı, ancak evlatların mezarını bulmaya razı olan anneler var ülkemizde.

Bu analar adına çetelerle mücadele ediyoruz. Bunun istismar edilmesini doğru bulunmuyoruz. Ülkemizdeki hiçbir anne gözyaşı dökmesin diye hukuksuzluğa karşı mücadele ediyoruz. Başkaları gibi annelerinin gözyaşları üzerinden siyaset yapmıyoruz, siyaset yapılmasını istemiyoruz. Tam tersine bu acılar bir daha yaşanmasın istiyoruz. Bu mücadeleyi 8 yıldır tek başımızla yapıyoruz, biz çetelerle mücadele ederken, bazıları bunları savunuyor. 12 Eylül'de evet derken, birileri hayır dedi ve demeye devam ediyor.

Sadece kendi dönemimizde kalmadık, bizim dönemimizden önce işlenen cinayetlerin arkası aydınlatılsın diye çalışıyoruz. Eğer statüko attığımız her adımın karşısında bir duvar gibi dikilmeseydi, birileri demokrasinin yanında saf tutmak yerine çetelere avukatlık yapmasaydı Türkiye çok farklı bir yerde olurdu. Önümüze çıkan engellere asla aldırmayacağız ve her karanlık noktayı aydınlatıp, ana ve babaların gözyaşlarını dindirmek için mücadelemize devam edeceğiz.


“FAİLİ MEÇHUL YOK DİYORDUK, VARMIŞ”

2004 yılında olmuş bir hadise... Dönemimizde faili meçhul yok diye bildim. Ama 2004'te böyle bir olay olduğunu öğrendim. Öyle bir anne vardı karşımda. Evladı okurken, okula gittiği ve İğneada'da kaybolduğunu öğrendik. Ondan sonra sadece ıslak şortunun kendisine ulaştırıldığını ve bunların inandırıcı bir tarafı olmadığını öğrendik. 7 yılı hesaba çekmemiz lazım. Nedir ne değildir üzerine gitmemiz lazım. Annelerle görüşmelerimizi yoğunlaştırmak lazım.


BATUM'DA JET CEVAP


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın suç duyurusunda bulunduğunu açıkladığı CHP’li Süheyl Batum’dan jet cevap… Batum, ‘Şehitlere kelle diyen bir Başbakan mı suç duyurusunda bulunuyor? Yoksa Anıtkabir’de sap gibi durmaya gerek yok diyen bir Başbakan mı suç duyurusunda bulunuyor?’ diyerek Başbakan Erdoğan’a sert tepki gösterdi. CHP Genel Merkezi’nde olan Süheyl Batum’un basın açıklaması hazırladığı öğrenildi.