Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, G20 Zirvesi sonuçlarını açıklamak için düzenlediği basın toplantısında konuştu. Terörün dini, milliyeti, ırkı ve bölgesinin olmadığını belirten Erdoğan, terörizmi herhangi bir dinle yan yana getirmenin son derece yanlış olduğunu, böyle bir tavrın o dinin mensuplarına yapılacak en büyük hakaret ve saygısızlık olduğunu söyledi. Terör örgütleri arasında ayrım yapılmadan mücadele edilmesi gerektiğini vurgulayan Erdoğan, bu örgütler arasında ayrım yapan herkesin, her ülkenin, terörle mücadele konusunda büyük bir hata içinde olduğunu ifade etti.

Erdoğan, "Biz DAEŞ terörüne karşı da, El Kaide, PKK, Boko Haram, PKK, PYD, YPG, DHKP-C gibi terör örgütlerine karşı da aynı kararlılıkla mücadeleye devam edeceğiz. Uluslararası bir alanda da terörle mücadelede etkin bir işbirliği sağlamak için kararlı ve somut adamlar atılması gerekiyor. G20 liderleri olarak terör örgütleriyle ayrım gözetmeksizin mücadele konusunda görüş birliği içinde olduğumuzu gördük. Özellikle G20'de temsil edilen ve içinde bizim de bulunduğumuz Müslüman liderler olarak İslam ile hiçbir ilgisi olmayan DAEŞ terörüne ve vahşetine karşı ortak sorumluluklarımız üzerinde durduk." şeklinde konuştu.

Dünyada meydana gelen çatışmalar ile istikrarsızlıkların herkesi yakından etkilediğini kaydeden Erdoğan, bundan dolayı yönetilemez ülkeler ortaya çıktığını, Suriye'nin bu konuda en fazla öne çıkan ülke olduğunu vurguladı. İki milyonu Suriyeli ve 200 bini Irak'lı olmak üzere 2,5 milyon mülteciyi Türkiye'de barındırdıklarını belirten Erdoğan, mağdur bu insanlara inanç ve köken farkı gözetmeksizin kapılarını açtıklarını anlattı. Bundan dolayı karşı karşıya kaldıkları sorunun bir ülkenin tek başına üstesinden geleceği boyutu çoktan aştığını belirten Erdoğan, sorunun derinleşmesinin, vatanlarını terk eden insanların geriye dönüş ümitlerini kaybetmesinden kaynaklandığını söyledi.

Erdoğan şöyle konuştu: "Suriye'de ülkede yaşayan herkesin kabul edebileceği bir çözüm üzerinde uzlaşılmadan göçmenler ve terörizm başta olmak üzere bu bölge kaynaklı sorunların üstesinden gelinemez. Uluslararası toplumun artık etkin bir işbirliği, külfet paylaşımı, samimi bir dayanışma içerisinde hareket etmesi gerekiyor. Cumartesi günü sona eren Viyana görüşmelerinde gelinen noktayı, sorunun çözümü yolunda atılmış ümitvar bir adım olarak görüyoruz. Önümüzdeki günlerde Viyana'da görüşülen konular detaylandırılacak. Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması, terörden arındırılması ve çoğulcu, demokratik, meşru bir siyasi yapıya kavuşması bu sürecin ana hedefleridir. Kendi halkını katleden Esed'in Suriye'nin geleceğinde yeri yoktur, olamaz. Esed bu şansını çoktan kaybetmiştir. Unutulmamalıdır ki Suriyeli mülteciler DAEŞ'ten ve Esed rejiminin devlet teröründen kaçıyor. G20 liderleri olarak pek çok Avrupa ülkesinin toplam nüfusunu aşan sayıdaki bu mültecilere yardım için daha fazla gayret edeceğimizi açıkladık. Törer olayları ile mülteciler arasında ilişki kurulmasını insani sorumluluklardan kaçma gayreti olarak görüyoruz. Hem terörizm ile mücadeleyi, hem de mülteci krizine çözüm bulma çabalarını birlikte yürütmeliyiz. Bir defa mülteci olayı ile terör olayını birbirine asla karıştırmamak gerekir. Bu insani mücadelede samimi bir dayanışma ortaya koymalıyız. G20 olarak bu konuda örnek teşkil etmemiz gerektiğine inanıyorum. Suriye'de insani güvenlik bağlamında atılması gereken adımlar daha fazla geciktirilmeden hayata geçirilmelidir. Bunu başarabilirsek daha iyi bir gelecek konusunda tüm insanlığın güçlü bir umut beslemesine katkı sağlamış oluruz. Bu bizim için en az güçlü, sürdürülebilir ve dengeli büyüme kadar önemli bir hedeftir. Bunu birlikte yapabiliriz."