Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 5. Din Şurası'nda yaptığı konuşmada önemli açıklamalarda bulundu.

Son dönemlerdeki Osmanlıca dersi tartışmalarına değinen Erdoğan "Bir neslin kendi mezarlarında kimlerin yattığını bilmemesinden daha büyük bir cehalet olabilir mi? Sıkıntı bu. Bu bizim şah damarlarımızın koparılmasıydı aslında. Herhalde dünyada bunun benzerini Hülagu yapmıştır. Bizim on binlerce eserimizin yakılıp yıkılması ve bu eserlerden bir neslin uzaklaştırılması herhalde sıradan bir olay değil. Artık Süleymaniye'deki arşivlerde yeni kurduğumuz Kağıthane'deki başbakanlık arşivlerindeki eserleri okuyamayan bir millet ne durumdadır bir düşünelim. İsteseler de istemeseler de bu ülkede Osmanlıca öğrenilecek ve öğretilecek" dedi.


ERDOĞAN'IN AÇIKLAMALARINDAN SATIRBAŞLARI;

40 yıldır siyasetle iştigal eden bir kardeşiniz olarak bugün de cumhurbaşkanı sıfatıyla benim ilgi alanım meselenin pratik boyutu. Cumhurbaşkanı olarak bu ülkede dine ait tüm meselelerin artık özgürce ve özgüvenle ele alınabilmesi için ilgili kesimleri cesaretlendirmekle mükellef olduğum inancı içindeyim.

"OKU DİYE EMREDEN BİR DİNİN MENSUBUYKEN..."

200 yıldır bu ülkede bazı meseleler özgürce ve cesaretle ele alınamamıştır. Dindarlık ile cehalet hep eş tutulmuştur. Din ve dindarlık yobazlığın, gericiliğin, baskının nedeni olarak lanse edilmiştir. İslamofobiklere göre İslam dünyasının geri kalmasının nedeni dindir. Bilimde ve teknolojide geride kalmanın nedeni işte bu İslamofobiklere göre dindir. İslam dünyası ve İslam dünyasının münevverleri defansta kalmaktan ofansif bir hareketin içine girememişlerdir. Biz öyle bir dinin mensubuyuz ki ilk emir ilim. Oku diye emreden bir dinin mensubuyken adeta sanki ilmi reddeden bir din varmış gibi sunulmaya gayret edilmiştir. Böyle bir dinin mensubuyken aklın ve bilimin tek çıkış yolu gibi gösterilmesi manidardır.

"CAMİLER AHIR OLARAK KULLANILDI"

Bu ülkede kimi zaman Kuran'ın okunması, öğretilmesi, ezanın aslıyla okunması dahi yasaklanmıştır. Başörtüsü yasaklanmış, kimi camiler ahır olarak kullanılmış. Namaz kılanlar horlanmış ve bazı imkanlardan da mahrum bırakılmıştır. Din ve dindarlar söz konusu olduğunda her türlü tasarruf yapılmıştır. Dinin yaşanmasını bırakın, dinin konuşulmasına, dine ve dindarlara yönelik saldırılara karşı cevap verilmesine dahi imkan verilmemiştir. Sahte hocaların toplumu zehirlemek için yaptıkları mücadele desteklenmiştir, hatta teşvik edilmiştir. Sözüm ona alimlerin sırtları sıvazlanmıştır.

"DİN ADAMI MASKESİ TAKAN ŞARLATANLAR..."

Din adamı maskesi takan şarlatanlar uluslararası kamuoyuna mazhar olmuşlardır. Dini sinsice çarpıtmaya çalışanlar ekran yoluyla imkanına imkan kattı. Eğer hedef yapılıyorsak boşuna yapılmıyoruz. 200 yıldır sorulamayan soruları sorduğumuz için hedef oluyoruz.

"ARDI ARDINA KİTAPLAR ORTAYA ÇIKMAYA BAŞLADI"

Yakın bir geçmişte dindar bir nesil dediğim için, eğitimde 4+4+4 modelini getirdiğimiz için çok ağır eleştirilere, hakaretlere hatta saldırılara maruz kaldık. 'Amerika kıtasına Müslümanlar daha önce oraya ulaşmıştı' dediğimiz için saldırıya maruz kaldık. Ardı ardına buna yönelik kitaplar ortaya çıkmaya başladı.

"BU NASIL BİR İŞTİR"

Kadın için asıl kavramın eşdeğer olması gerektiğini söylediğim için saldırıya maruz kaldık. Darbe ile işbaşına gelmiş bir zat bir şahıs çıkıyor İnterpol'e talimat veriyor. Talimatla Müslüman Alimler Birliği Başkanı kırmızı bültenle aranmak üzere adım atılıyor. Bu nasıl bir iştir. İlim siyasetin emrinde olmaz. Siyaset ilmin hizmetkarı olur. İşler tersine dönmüş vaziyette. Bu gelişmeler dünyanın kötüye gittiğinin alametidir. İslam dünyasında bir söylem birliği yok, beklenen, aranan o dayanışma yok. Türkiye burada öncü bir rol oynayabilir.

"ÜZERİMİZE GELMEYE DEVAM EDECEKLER"

İslam ülkelerine hitaben dünyada şu anda sondan 50 ülke içinde 27'sinin İSEDAK toplantısında İslam ülkesi olduğunu söylediğimiz için rahatsız olanlar oldu. İçerdeki taşeronlar bu saldırılara neden oluyorlar. Uluslararası medyadan bizim bu sözlerimizi eleştiri konusu yapanlar neyi sorguladığımızı biliyorlar. 200 yıldır sorulmayanları artık soruyoruz. Bize dayatılan ezberleri bozuyoruz. Onlar susmamızı istiyor biz ısrarla Filistin diyoruz, Suriye'den adalet istiyoru. Dünya 5'ten büyüktür diyoruz. Bu işlerine gelir mi? Gelmez. Kaptıkları bu saltanatı asla bırakmazlar. Ellerindeki her türlü araçla üzerimize gelmeye devam edecekler. 1.5 milyarlık islam coğrafyasını orada temsil eden bir tane ülke yok. Nerede adalet? Bunu kendileriyle konuştuğumuzda da inanın cevap veremiyorlar.

"SİYASETTE FİRAVUNLARLA OYUN KURACAKLAR"

Yazarlarla sanatçılarla ellerindeki tüm araçlarla üzerimize gelecekler. Besleyip büyüttükleri sahte din adamlarıyla ihanet şebekeleriyle üzerimize gelecekler. Siyasette firavunlarla oyunlar kuracaklar. Yaptığımız bir yanlışın yerine başka bir yanlışı ikamet etmek değildir. Biz normalleşme istiyoruz.

"HELVADAN PUT YAPMA ZİHNİYETİ"

İslam dinine ve onun kamusal alandaki görünümüne karşı husumet besleyenler yarın yazacaklar biliyorum ama söylemek durumundayız aslında kendi elleriyle kendi dinlerini icat ettiklerinin farkında değiller. Yurttaşlık benzeri din icat ederek İslam karşısına kendi yapay dinlerini koymanın çabası içinde olduklarını bilmiyorlar ya da bilmek istiyorlar. Bu ülkede çıktılar ''sipariş şairleri'' çıktı bunların. Kabe Arap'ın olsun bize Çankaya yeter dediler. Bu zihniyet helvadan put yapma zihniyeti değil de nedir? Kendileri yaptılar kendileri taptılar. Bunu hala ikamet etmek isteyenler var. İşte bunun için normalleşme, özgüven, cesaret diyoruz. 100 bini aşkın din adamımız var bunun için ülkemizde. Demokrasi, özgürlük diyoruz.

"BİZE DÜŞEN EMANETİN HAKKINI VERMEKTİR"

Bu dinin bir sahibi var. Sahibi bu dini dünya var oldukça muhafaza edecektir. Bize düşen emanetin hakkını vermektir. Emanetin hakkını verebilirsek mezhepler arası çatışma sona erecektir. Bize biçilen rolleri atıp kendimiz olabilirsek adaletin yeryüzüne egemen olması mümkün hale gelecektir. Hiç tereddüt etmeden, korkmadan gerekli soruları sorun. Defanstan çıkın, ileriye koşun. Her zaman arkanızda olacağız. Bu millet her zaman sizin yanınızdadır

OSMANLICA TARTIŞMASI

Milli eğitim şurasında osmanlıca gündeme geliyor. osmanlıcayı bu ülkenin evlatlarının öğrenmesinden rahatsız olanlar var. Aslında bu eskimez Türkçe'dir. Yabancı bir şey değil. Mezar taşlarının okunmasını mı öğreteceğiz diyor. Zaten sıkıntı burada. O mezar taşlarında bir tarih yatıyor. Bir neslin kendi mezarlarında kimlerin yattığını bilmemesinden daha büyük bir cehalet olabilir mi? Sıkıntı bu. Bu bizim şah damarlarımızın koparılmasıydı aslında. Herhalde dünyada bunun benzerini Hülagu yapmıştır. Bizim on binlerce eserimizin yakılıp yıkılması ve bu eserlerden bir neslin uzaklaştırılması herhalde sıradan bir olay değil. Artık Süleymaniye'deki arşivlerde yeni kurduğumuz Kağıthane'deki başbakanlık arşivlerindeki eserleri okuyamayan bir millet ne durumdadır bir düşünelim. İsteseler de istemeseler de bu ülkede Osmanlıca öğrenilecek ve öğretilecek.