AK Parti'den istifa eden Kütahya Bağımsız Milletvekili İdris Bal, 17 Aralık operasyonuyla ilgili yazılı bir açıklama yaptı. Konunun aydınlatılması gerektiğini belirten Bal şu ifadeleri kullandı: "Ortadaki iddia son derece önemlidir. 3 bakanın çocuklarının da aralarında bulunduğu böylesine bir yolsuzluk iddiası başka konular ile çarpıtılmamalıdır. Yolsuzluk var ise üzerine sonuna kadar gidilmelidir. Açığa kavuşturulması gereken konu suç var mıdır yok mudur ve bir an önce bunun aydınlatılması konusudur. Başka söylemler ile konu asli mecraından uzaklaştırılmamalıdır. Böyle önemli bir suçlamayla gözaltına alınan insanların bulunduğu bu dava ile ilgili konuşulanlar ve medyanın ve hükümetin tavrı da bir demokrasi sınavı haline geldi. Bir kısım insanlar yapılan bu operasyonun içeriğinden ziyade, kimin yaptığı ve niye yaptığı ile ilgilenmeye başladı. Halbuki birinci sınıf demokrasilerde gözaltı ve suçlamalarla ilgili yapılan müdahalenin kimin tarafından yapıldığı değil, suç unsuru olup olmadığı araştırılır. Bu olayda da herkesin odaklanması gereken nokta bu büyük suç ithamının doğru olup olmadığıdır."

"PARALEL DEVLET İTHAMI YAPTIĞIMIZ POLİSLER BULUNDUKLARI KONUMLARA HAK EDEREK GELMİŞ İNSANLARDIR"

Eğer iddia edildiği gibi ortada bir paralel yapılanma varsa onunla da mücadele edilmesi gerektiğini söyleyen Bal; "Fakat bu dava ile ilgili, olayın ortaya çıkarılması ayrı bir konu, işlendiği iddia edilen suç ayrı bir konudur. Yapıldığı iddia edilen bu yolsuzluğu ortaya çıkaranların kim olduğu, kesinlikle bu işi meşrulaştırmaz. Zaten paralel devlet ithamı yaptığımız polisler veya savcılarda bu memleketin insanı ve bulundukları konumlara hak ederek gelmiş insanlardır. Ülkemizi şeffaflaştırma yolunda suçlarla mücadele eden ve derin yapıları ortaya çıkaran insanların çalışmaları ne kadar önemli ise bu olayda da durum aynıdır, onlar ne kadar bu ülkenin polisi ve savcısı ise bu davadakiler de o kadar bu ülkenin polisi ve savcısıdır" diye konuştu.

"ZATEN ORTADA BİR SUÇ YOKSA ENİNDE SONUNDA ORTAYA ÇIKACAKTIR"

Son olay ve sonrasında yaşananların erkler ayrığı çerçevesinde de değerlendirilmesi gerektiğini ifade eden Bal, erkler ayrılığının birbirlerini engellemek için değil birbirlerini dengelemek için olduğunun altını çizdi. Demokratik yönetimin baskıcı hale gelmemesi için kuvvetlerin yasama, yürütme, yargı olarak ayrıldığını kaydeden Bal, 1. sınıf demokrasilerde şeffaflağın ve hesap verebilirliğin sağlanması için 4. bir kuvvet olarak tarafsız medya, üniversiteler, STK'lar, düşünce kuruluşlarının da sayıldığını kaydetti. Kuvvetler ayrılığının anlamının kuvvetlerin birbirlerini dengelemeleri olduğunu savunan Bal; "Birbirlerini engellemeleri ya da işlemez hale gelmelerini sağlamak için değildir. Operasyon sonrası yapılan bazı yasama değişiklikleri ve yürütmenin yaptığı atamalar demokratik gelenekler ile izah edilemez. Birinci sınıf demokrasilerde erkler ayrılığı vardır. Yani yargı bir davayı takip ederken, ona yasama ve yürütme müdahalesi demokrasiden çok uzak bir tavırdır. Böyle kritik bir davada, üstelik süreç bir yıl devam etmişken ve savcının delillerinden emin olmadan hareket ihtimali yokken, gözaltılar başlar başlamaz, emniyet müdürlerini görevden almak ve savcıları pasif hale getirme çabaları, yargıya direk bir müdahaledir. Erkler ayrılığına uymadığı gibi suçluluk psikolojisinin de davranışları olarak değerlendirecektir. Zaten ortada bir suç yoksa eninde sonunda ortaya çıkacaktır. Bu müdahaleler, suçu baştan kabul olarak algılanacaktır. Yukarıdan direk emirlerle yargı ve emniyet mensuplarının değişmesi toplumu tedirgin etmekte, ülkemiz demokrasi hanesine negatif olarak yazılmakta ve maalesef Başbakanın daha yakın zamanda yaptığı 'muz cumhuriyeti' benzetmesini akla getirmektedir" dedi.

"SÖZ KONUSU BAKANLARI VE HÜKÜMETİ AKLAMAK YERİNE ZAN ALTINDA BIRAKMAKTADIR"

İdris Bal, 17 Aralık Operasyonu'nu görevden almaları değerlendirerek şunları kaydetti; "Yapılan operasyonun ardından birçok ilde emniyet mensuplarının yerlerinin değiştirilmesi yargıya müdahaledir ve operasyona zarar verir. Yargı yürütme ile ilgili yerindelik denetimi yapamayacağı gibi yürütme ve yasamada yargıya müdahale anlamına gelecek birtakım atamalar ve yasal düzenlemeler yapamaz. Özellikle 3 Bakanın çocuklarının aralarında olduğu ve özellikle de iç işleri bakanın oğlunun olduğu bir operasyonda operasyonu yapan polis müdürlerinin görevden alınması demokratik bir ülkede olamayacak şeylerdir. Bununla da kalınmayarak yurdun birçok yerinde Polis Müdürlerinin görevden alınmalarının devam etmesi hiçbir şekilde izah edilemeyecek bir durumdur. Bu durum söz konusu bakanları ve hükümeti aklamak yerine zan altında bırakmaktadır. Birkaç günde bu kadar insanın görev yerlerinin değişmesi akla başka soruları da getirmektedir. 'Bu insanlar hangi özelliklerinden dolayı görevden alındı ? Operasyonun başka illerdeki yansımaları olacaktı da bu görevden almalar ile bunların önüne mi geçildi?' soruları kamuoyunun cevap beklediği sorulardır."


"BASIN MENSUPLARININ EMNİYETE ALINMAMASI DEMOKRASİDE TARİF EDİLEMEZ"

Bal, medya mensuplarının emniyet binalarına alınmamasına da değinerek şu ifadeleri kaydetti; "Gelişmiş ülkeler sadece çok büyük AVM'leri olan yerler değildir. 1. sınıf demokrasi yolsuzluklarla şeffaf bir şekilde mücadeleyi, düşünce ve fikir hürriyetini, bağımsız medyayı da içerir. Özellikle son operasyonlardan sonra medya mensuplarının emniyetteki odalarına alınmıyor olması, emniyet binalarına girişlerinin engellenmesi demokrasi ile tarifi mümkün olmayan bir durumdur. Yolsuzluk ile ilgili aynı döneme denk gelen Japonya'da valinin istifası, İspanyada hükümetin tutumu ve Uruguay da ekonomi bakanının istifası ve bu ülkelerde şeffaf şekilde yolsuzlukların üstüne gidilmesi bizim ülkemizin ve hükümetimizin örnek alması gereken tutumlardır."

"POLİSLERİN GÖREVİNİ KÖTÜYE KULLANMA GİBİ BİR DURUMU SÖZ KONUSU DEĞİLDİR"

Bal, polislerin amirlerine bilgi vermemesinin hukuki olmadığını savunarak şunları kaydetti; "Operasyonda polislerin silsile halinde amirlerine bilgi verilmemesini eleştirmek doğru değildir. Adli Kolluk Yönetmeliğinin 5. Maddesinde bu konuya açıklık getiriyor. Adli Kolluk Yönetmeliğinin 5. Maddesi gizliliği olan operasyonlarda polisin direk savcıya bağlı olduğunu ve amirlerine ancak savcı izin verirse bilgi vereceğini açıkça ifade etmektedir. Dolayısıyla polislerin görevini kötüye kullanma gibi bir durumu söz konusu değildir. Esas konu, bu operasyondan sonra alelacele Adli Koluk Yönetmeliğindeki bu maddenin değiştirilmesidir. Bu değişiklik ile hem başlamış olan bir operasyona müdahele, hem yargıya müdahale hem de bundan sonraki benzeri durumlarda hırsıza kolaylık sağlayıcı bir durumdur. Bu değişikliğin ne anlama geldiğini kamuoyunun vicdanlarına bırakıyorum. Bu dava ile ilgili yapılan bu anti demokratik uygulamaların diğer illere de sıçraması çok daha vahim bir durumdur. Bu uygulama, kamuoyunda, diğer illerde başlaması muhtemel operasyonların önünü almak için yapılıyor algısını uyandırmaktadır. Hükümetin 'yedirtmeyiz' mantığının böyle büyük iddiaların olduğu bir olayda devreye girme ihtimali, toplumu çok tedirgin etmektedir. Görevden alınan emniyet müdürlerinin bir kısmının yakın zamanda bizzat bu hükümet tarafından atanmış olması, bu operasyonun derin bir yapının ürünü değil, eldeki sağlam delillerin bir neticesi olduğunu göstermektedir."


"DEMOKRASİ SANDIKTAN İBARET DEĞİLDİR"

Demokrasinin sandıktan ibaret olmadığını dile getiren Bal; "Sandık kimin yöneteceğine karar verir. Halkın yönetime getirdiği insanlar demokrasinin kuralları çerçevesinde bu ülkeyi yönetmek zorundalardır. Şeffaflık ve hesap verebilirlik demokrasinin en önemli kurallarıdır. Eğer denetim mekanizmalarının önü kesilir veya paralel denetim mekanizmaları kurulmaya çalışılırsa, demokrasiden bahsetmek mümkün değildir.  Bu dava ve yaşanan olaylar vesilesiyle siyaset ve demokrasi anlayışımızı bir daha gözden geçirmemiz ve daha sağlıklı bir toplum için bu anlayışları yeniden yapılandırmamız gerekmektedir. Demokrasi sadece zayıfken iddia edilen bir şey olmaktan çıkartılmalı ve güçlü olunduğunda ve korkulardan kurtulduğunda da ilk prensip olmalı. İste o zaman gerçek temiz devlet ve temiz topluma ulaşılacaktır" dedi.


"AYNI HASSASİYETİ DİĞER BAKANLARIN DA GÖSTERMESİ GEREKİRDİ"

Olayların başladığı ilk gün Meclis'te yaptığı açıklamada bakanların istifa etmeleri gerektiğini belirttiğini hatırlatan Bal; "Bugün üç bakanın istifaları çok geç alınmış bir karardır. Ancak özellikle Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Erdoğan Bayraktar'ın tutumu son derece önemlidir ve dikkatle üzerinde durulmaya değerdir. Zira Bayraktar hem Bakanlıktan hem vekillikten istifa ederken baskıcı ve dayatmayıcı tutumlar ile istifa etmeyeceğini ve aslında esas istifa etmesi gereken kişinin sayın Başbakan olduğunu söylemiştir. Aynı hassasiyeti diğer bakanlarında göstermesi gerekirdi. Ayrıca Bayraktar vekillikten de istifa ederek dokunulmazlık zırhına sığınmadan yargılamaya açık olduğunu ortaya koymuş ve bir nevi kendisinin hesap veremeyeceği bir şey olmadığını da böylece ifade etmiştir" ifadelerini kaydetti.