CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:

Türkiye tarihi günler yaşıyor. Aklı başında olan her bir vatandaşımızın tek tek sorumluluğu var. Bu ülkenin geleceği konusunda her birimizin sorumluluğu var. Sandığa gidip oy atarken de siyasal iktidarı yargılarken de sorumluluğumuzun bilincinde olmalıyız. Her birimiz huzur içinde birlikte yaşamak istiyoruz. Görüş farklılıklarımız farklı olabilir, ama bu ülkede beraber birlikte yaşamak istiyoruz. Bu ülkenin üzerine düşecek hiçbir gölgeyi kabul etmiyoruz. Emperyal güçlerin bakışını gölge düşürmesini asla kabul etmiyoruz.

Vatandaşlara sorumluluk duygusunu hatırlatırken bu ilkelerden yola çıkmak zorundayız.

20-26 Nisan tarihlerinde 847 bin 164 haneye belediye başkanlarımız ayni yardım yaptılar. 221 bin 508 haneye nakdi yardım yaptılar.

İBB'NİN HALK EKMEK BÜFELERİNİN ENGELLENMESİ

Bizim Cumhuriyet tarihimizde hiç görülmemiş bir şey oldu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin ucuz ekmeği var. Ekmek büfesi koyuyor Ümraniye'ye. Vatandaşlar daha ucuz ekmek alsınlar diye. Hiç görülmemiş bir tabloyla karşı karşıya kalıyoruz. "Vay efendim burada ucuz ekmek satamazsınız..." Türkiye böyle bir tabloyla karşılaşmamıştır. Hayretler içindeyim. Ya senin sevinmen lazım, yer tahsis etmen lazım. Engel oluyorlar. Bir dilim ekmeğe savaş açtılar bunlar, akıl alacak şey mi?

Şimdi bir sosyal programı Erdoğan'ın açıklamasını bekliyoruz. Fakire, fukaraya dışarı çıkma evinde otur dedin. Güzel, haklısın ama o insanların beslenmeye, yaşamaya ihtiyacı var.

Erdoğan nihayet dediğimi yaptı, turizmcileri çağırdı. Kısa çalışma ödeneğinin süresini de uzattı. Doğruya teşekkür etmek de benim görevimdir. Doğrunun her zaman yanında ve arkasındayız. Yanlış olduğu zaman da eleştiririz.

KARADENİZ KADINI CESURDUR

Rize İkizdere ilçesinde köylüler “Köyümüzün taşını, toprağını, ağacını vermeyiz” diyorlar. “Köyümüzü ranta teslim etmeyiz” diyorlar. Buradan o köylü kardeşlerimin tümüne kucak dolusu sevgilerimizi, saygılarımızı gönderiyoruz. Karadeniz kadını cesurdur, taşına toprağına, ağacına, ormanına sahip çıkar.

BİDEN'IN 'ERMENİ SOYKIRIMI' AÇIKLAMASI

Biden bu yıl 24 Nisan'da konuşurken soykırımı kabul edecek diye. Washington temsilcimizi aradım, doğru mu dedim. Evet doğruluk payı çok yüksek dedi. 22 Nisan'da bir açıklama yaptım. Biden'ın yapacağı açıklamada soykırım sözcüğünün kullanmasının doğru olmadığını iki ülke arasında onarılmaz bir hasar açabileceğini, bu işin siyasilerin değil tarihçilerin işi olması gerektiğini anlattım. Parti sözcümüz aynı şekilde bizim söylediklerimize vurgu yaptı. Biden soykırım sözcüğünü iki kez kullandı. Bu Türkiye açısından çok büyük bir talihsizlik. Bugüne kadar pek çok iktidar geldi gitti ama hiçbir Amerikan başkanı 1915 olaylarını bir soykırım olarak tanımlamadı. 1915 olayları bizimle Ermeniler arasında ciddi travmalara yol açtığı gerçektir. 1. dünya harbinden başlayarak çok sayıda insanın yaşamını yitirdiğini görürsünüz. Siyasetçilere düşen görev geçmişin acılarını bugün siyasi malzeme yapmamalarıdır. Siyasilere düşen görev tarihin derinliklerinden ders çıkararak geleceği kardeşlik ve barış üzerine inşa etmektir. bunu yaparsanız gerçek anlamda politikacı olursunuz. 1915 olayları acı mıdır? Acıdır. İncelenmeli midir? Gerekirse incelenmeli. Kim yapmalı bu görevi? Tarihçiler yapmalı. Türkiye bu konuda her zaman hazır olduğunu ifade etti. Tarihçiler gelsinler baksınlar bizim arşivlerimize dedi. Ermenistan da arşivlerini açsın dedi. Değerli arkadaşal4ım kini ve öfkeyi siyasetin malzemesi yaptığınız takdirde gelecek kuşaklara kini ve öfkeyi taşırsınız. Oysa siyasetçi kini ve öfkeyi günlük sıcak politikaya malzeme etmemeli.

19 Mayıs 1985 tarihinde New York Times ve Whashington Post gazeteleri görünseydi ve o gazeteler Biden'ın önüne konsaydı belki bu açıklama hiç olmayacaktı. Çünkü o tarihte çok sayıda tarihçi 1915 olaylarının soykırım olarak görülmeyeceğini bütün dünyaya ilan ediyorlardı. Ama o zaman bir devlet vardı, dışişleri bürokrasisi vardı. El birliğiyle bütün dünyaya bunu anlatıyorlardı. Evet burada acı olaylar var tarihçiler incelesin ama bugün bugünün siyasetine malzeme etmek doğru değildir diye. Özellikle Azerbaycan'ın işgal edilen topraklarının yeniden kazanması; Azerbaycan-Ermenistan arasındaki ilişkilerin düzelmesi; Türkiye-Ermenistan arasındaki ilişkilerin düzeltilmesi için önemli adımların atılması gerekirken tam tersi bir tablo ile Türkiye karşı karşıya kaldı. Beceriksiz bir yönetimin Türkiye'yi getirdiği bir noktadır bu. Biden açıkladı ama Erdoğan 3 gün sustu. Erdoğan tam bir aslan bir kükreyecek ki herkes duyacak. Erdoğan konuştu bırakın aslanı kedi gibi bir miyavlama sesi geldi. Acı ama bir gerçek bu. Kendi ülkesinin çıkarlarını savunmaktan aciz olan biriyle karşı karşıyayız. 'Acaba biraz sert konuşursan başıma bir şeyler gelir mi' Bakın Türkiye yönetilmiyor, savruluyor. Kendi ülkesinin çıkarlarını savunmaktan aciz bir yönetimle karşı karşıyayız.

Türkiye'nin kuruluşundan bu yana 1915 olaylarını Amerika'daki hiçbir başkan soykırım olarak tanımazken şimdi tanımladı? Bu soru önemli. Asıl sorulması gereken soru bu. Biden'a kızmanın bir alemi yok o kendi iç politikasının gereğini yapıyor. Bizde çok güzel bir atasözü var; iğneyi önce kendine batıracaksın çuvaldızı başkasına batıracaksın. İğneyi batıralım kendimiz. Peki arkadaşlar TC devletinin dış politikası nedir? Kuruluşundan bu yana bir dış politikamız vardı. Yurtta barış dünyada barış ana eksen buydu. Eşitlik ilkesine bakıyorlardı. Küçük-büyük devlet ayrımı yapmadan. Karşılıklı hak ve çıkarlarla saygı esası vardı. Uyuşmazlıklarda diyalog yönteminin seçilmesi ilkesi vardı. Başka ülkelerin iç işlerine karışmama ilkesi vardı. Bu ülkelerin tümü terk edildi değerli arkadaşla. Dış politikanın bi rözelliği var. Dış politika iç politikanın malzemesi asal yapılmamalıdır. Eğer dış politikayı iç politikanın malzemesi haline getirirseniz böyle duvara çarparsınız. Ve sesiniz çıkmaz. Aslanken kedi konumuna düşmüş olursunuz. Ve bütün dünyada rezil olmuş olursunuz.

Aynı zamanda dış politikanın milli olması gerekir. Bir ülkenin çıkarları iktidarıyla muhalefetiyle birlikte savunulur. O nedenlidir ki dış politikadaki bütün gelişmeler konusunda muhalefet partileri belli aralıklarla bilgilendirilir. Bunlar yapıldı, ne zaman terk edildi? Bunların zamanında terk edildi.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün vasiyetidir; Arap dünyasının iç işlerine karışmayacaksınız. Orta Doğu politikasında ülkelerin iş içişlerine karıştık. Böylece Arap dünyasındaki ülkelerin içişlerine karışmama ilkesini terk ettik.

İran-Irak savaşı 8 yıl sürdü ama Türkiye ben tarafsızım ama bu savaşın bir an önce bitmesini isterim dedi. Ne Irak ne Suriye Türkiye'yi rahatsız edecek hiçbir söylemde bulunmadı. Neden? Çünkü TC devletini kuranlar tarihi ve neyin en olduğunu çok iyi biliyordu. Ama siz ülkenizin tarihini bilmezseniz, günlük söylemler geliştirirseniz, acaba şu sözü söylersem çok büyük oy alırım kaygısıyla hareket ederseniz Türkiye'yi bu noktaya getirmiş olursunuz. Dış politikanın ayrı bir dili var arkadaşlar.

KEDİ GİBİ MİYAVLAMA SESİ GELDİ

Türkiye’nin kuruluşundan bu yana 1915 olaylarını Amerika’daki hiçbir başkan soykırım olarak tanımlamazken neden şimdi tanımladı? Bu soru önemli. Asıl sorulması gereken soru bu. Biden’a kızmanın bir âlemi yok. O kendi iç politikasının gereğini yapıyor.

Biden konuştu, Erdoğan tam üç gün sustu. Trolleri ise Erdoğan bir aslan, çıkacak bir kükreyecek herkes duyacak sanıyordu. Erdoğan konuştu kedi gibi bir miyavlama sesi geldi.

Kim Dışişleri Bakanı Türkiye’de? Mevlüt Çavuşoğlu mu? Zurnanın son deliği. Hulusi Akar mı? İbrahim Kalın mı? Fahrettin Altun mu? Pergoleci Fahrettin. Tamamı konuşuyor, her kafadan bir ses çıkıyor. Bakanlığın bürokrasini konuşturmuyorlar. Rüşvetçiden büyükelçi olur mu? Çifte vatandaşlığı olanları bile büyükelçi yaptılar. Eski milletvekillerini bile büyükelçi yaptılar. Akıl alacak iş değil.

Devleti aile şirketi gibi yönetiyor. ‘Bu devlet, bu hükümet şahsıma aittir’ diyor. 83 milyonu yok sayıyor. Kendi partisi de dahil olmak üzere partileri yok sayıyor. Peki, bu bizi nereye taşıdı? İhvan endeksli bir dış politikanın uygulanmasına neden oldu.

Dış politikadaki eksen kayması Türkiye’nin başını belaya soktu. ‘Yurtta barış, dünyada barış’ politikasından ‘İhvancı dış politika’ya evrildiler… Bir gün önce ‘dost’ dediğine bir gün sonra ‘düşman’ ilan ediyorsun emperyal güçler istedi diye! 24 saat içinde Emevi Camii’nde namaz kılacağız dediler, Süleyman Şah Türbesi’ni kaçırdılar. Bunlar vatan hainidir.

Saray’ın beslemeleri havaalanlarını, köprüleri, yolları dolarla yapanlar, gelirlerini dolarla garanti altına alanlar pandemide hangi fedakarlığı yaptı? Dövizi olanlar, dövizle borç verenler daha zengin oldu! Aynı anda iki vurgun yaptılar.