CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CNN Türk televizyonunda katıldığı canlı yayında, Artvin'de konvoyuna gerçekleştirilen saldırıyı ve güncel konuları değerlendirdi.

Saldırının ardından AK Parti'li bir gencin kendisine yönelik hazırladığı klibi nasıl bulduğunun sorulması üzerine Kemal Kılıçdaroğlu, "Dün de ben izledim. Son derece memnun oldum. Yenikapı mitinginde yaptığım konuşmadan belli bölümler var, daha önce bizim televizyon programları sırasında seçimlerde kullandığımız tanıtım filmlerinden belli bölümler müzik eşliğinde yapılmış. Oldukça güzel, yürekten kutluyorum." ifadesini kullandı.

Siyasette son dönemde ortaya çıkan tabloya değinen Kılıçdaroğlu, siyasetin uzlaşma zemini üzerine oturması gerektiğini vurgulayarak, "Muhalefetin her söylediği yanlış, iktidarın her söylediği doğru" gibi bir algıdan Türkiye'nin kurtulması gerektiğini bildirdi.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin gerginliğin ve kutuplaşmanın ötesine taşınması halinde sorunların daha rahat çözülebileceğini ifade ederek, "Ülkenin sorunları var ve bu ülke bizim ülkemiz. Biz bu ülkede yaşıyoruz. Gideceğimiz başka bir yer yok. Kendi ülkemizin büyümesi, kalkınması, sorunlarını aşması, terörü bitirmesi, bütün dünyada saygınlık kazanması ve bölgesinde saygınlık kazanması, sorun çıktığı zaman başvurulan bir ülke olması bizim en büyük arzularımızdan birisi. Bu devleti de o amaçla kurduk. Cumhuriyet o anlayışla inşa edildi. Bu felsefeden uzaklaştıkça başımız hep belaya girmiştir." diye konuştu.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Artvin'in Şavşat ilçesinde konvoyuna terör örgütü mensuplarınca düzenlenen saldırı esnasında neler yaşadıklarını anlattı.

Ardanuç Belediyesi Binası'nın açılışını 15 Temmuz darbe girişimi nedeniyle gerçekleştiremediklerini, açılışı ertelediklerini aktaran Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Şavşat'a, oradan Ardanuç'a geçecektik. Şavşat'ta küçük bir toplantı yaptık. Vatandaşlarla çay, kahve içtik. Daha sonra konvoyla Ardanuç'a doğru yola çıktık. Herhangi bir sorun yoktu. Olağanüstü güzel bir bölge. Çok güzel, yeşil çam ağaçları olağanüstü. Dar bir vadiden giderken, birdenbire araçlar durdu. Biz neden durduğunu merak ettik. Gözlemlediğim kadarıyla güvenlik görevlileri uzun namlulu silahlarla çıktılar. Dikkatli olmamız gerektiği yönünde bize uyarı yapıldı. Sonra bizim bulunduğumuz araç, dağın yamacına iyice yaklaştırıldı, yukarıdan gelecek olan saldırılara karşı bir önlem olarak... Birdenbire silahlar patladı, ateş ediliyordu. Tam vadinin ortasındaydık, iki tarafta yüksek tepelerde... PKK ile bir çatışma olduğu bize söylendi. Bir süre sonra bir ambulans, yanımızdan hızla geçti. Çatışma dolayısıyla yaralıların olduğu ambulansın yaralıları alıp, hastaneye götürmesi gerektiği söylendi. Arkasından tekrar ikinci bir çatışma oldu. Koruma ileride roketatar füze ile bize saldırı olabileceğini ve oraya ateş ettiğini ve onu vurduğunu söyledi."

Kılıçdaroğlu, çatışma bölgesinde beklemesinin riskli olduğunun ve zırhlı araçla Ardanuç'a gidemeyeceğinin kendisine iletildiğini belirterek, daha sonra Şavşat'a yakın bir bölgede Karayolları'nın yerine gittiklerini anlattı.

Jandarmaya ait zırhlı bir aracın çatışmalardan bir süre sonra gelip, kendilerini aldığını ifade eden Kılıçdaroğlu, "Oradan zırhlı araçla Karayolları'nın bulunduğu bölgeye gittik. Orada Sayın Cumhurbaşkanı ve Başbakan telefonla aradılar, geçmiş olsun dileklerini ilettiler." dedi.

"Telefonla ilk arayan İçişleri Bakanı Ala"

Kemal Kılıçdaroğlu, saldırının ardından kendisini ilk arayanın İçişleri Bakanı Efkan Ala olduğunu ve kendisine "Her türlü önlemi aldıklarını" ifade ettiğini aktardı.

"Diğer bakanlar, partilerin genel başkanları aradılar" diyen Kılıçdaroğlu, "HDP'den Selahattin Bey, 'Ben Güney Afrika Cumhuriyeti'ndeyim. Yeni duydum geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.' dedi. Kendisine teşekkür ettim. Arkasından bize Karayolları'nın bulunduğu yerin de güvenlikli olmadığını, her an oranın da bir roketatar ve füze ile vurulabileceğini söylediler. Teröristlerin o bölgede iki gün önce görüldüklerini bize söylediler. Güvenlik güçleri oradan ayrılıp, Şavşat'a gidelim dediler ve Kaymakam Bey'in makamına gittik." ifadelerini kullandı.

Konvoyuna saldıranları görüp görmediğinin sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, herhangi bir kimseyi görmediğini ancak silah seslerini duyduğunu vurguladı.

Artvin'e gerçekleştireceği ziyaret öncesinde o noktada bir çatışma olduğu ve riskli bir bölge olduğunun kendisine iletip iletilmediğinin sorulması üzerine ise Kılıçdaroğlu, "Hayır söylemediler. Bir süre sonra Efkan Bey tekrar aradılar. Bir helikopter tahsis ettiklerini ve o helikopterle bizim istediğimiz noktaya gidebileceğimizi ifade ettiler. Bizim tabi Ardanuç'a gitme kararlılığımız vardı. Tören yapmıştık, programımızı iptal etmedik, helikopterle Ardanuç'a gittik. Erzurum üzerinden de Ankara'ya geldik." diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, "Kendisine yönelik suikast girişimi olacağının gündeme getirildiğinin" belirtilmesi üzerine, 15 Temmuz darbe girişimi gecesini anlattı.

"Bana yönelik bir suikast ihtimalinin çok güçlü olduğu ifade edildi"

16 Temmuz'da uçaklar kalkmadığı için Bakırköy'den Pendik'e, deniz aracı ile gittiğini ve Ankara'ya karayolu ile döndüğünü, TBMM'de dört siyasi parti genel başkanının konuşma yaptığı programın ardından, akşam evine döndüğünü bildirdi.

Eve döndüğünde bir süre sonra güvenlik güçlerinden bir duyumun kendisine iletildiğini aktaran Kılıçdaroğlu, "Bulunduğumuz odada elektrik yanmamasını, bulunmadığımız odada elektriğin yanmasını istediler. Bana yönelik bir suikast ihtimalinin çok güçlü olduğu ifade edildi. Önlem almamız da istendi. Bizim alabileceğimiz önlem sadece oydu. Çok güçlü bir ihtimal olduğu ifade edildi. Apartmanın girişinde bir koruma var. Bizim alacağımız fazla bir önlem yok ama gerçekten sıkıntılı bir tabloydu." dedi.

"Koruma sayım artırıldı, korumalara uzun namlulu silah verildi"

Bu konuda İçişleri Bakanlığı'ndan da kendisini aradıklarını vurgulayan Kılıçdaroğlu, koruma sayısının da artırılacağının kendisine iletildiğini ifade etti.

Bunun üzerine uzun namlulu silahların da korumalara tahsis edildiğini belirten Kemal Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"Biz Ardanuç'a giderken benim korumalarda daha önce görmediğim uzun namlulu silahları orada gördüm. Allah'ın verdiği bir can. Biz siyasetle uğraşıyoruz, ülkenin çıkarları için mücadele ediyoruz. Hiçbir kişisel beklentimiz yok. Kişisel çıkarımız yok. Ülkenin daha güzel ve huzurlu olmasını istiyoruz. Çocuklarımıza daha güzel bir Türkiye bırakmak istiyoruz ama tabi bunu içine sindiremeyen ve Türkiye'yi karıştırmak isteyenler olabilir, vardır da. Eğer bir bedel ödemek gerekiyorsa, bu bedeli vatandaş değil, gerekirse biz rahatlıkla ödeyebiliriz."

Bölücü terör örgütü PKK'nın konvoyuna neden saldırdığının sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, "Anamuhalefet partisinin Genel Başkanı'nın bir suikasta kurban gitmesi herhalde 'Türkiye'yi daha fazla karıştıracaktır, dengeleri sarsacaktır' diye düşünmüş olabilirler. Bunun için böyle bir saldırı düşünmüş olabilirler. Bizim istihbarat örgütümüz yok. Bu bilgileri toplayan devletin istihbaratı." değerlendirmesinde bulundu.

MİT Müsteşarı Hakan Fidan'dan bir uyarı alıp almadığı ve telefonda görüşüp görüşmediğinin sorulması üzerine de Kılıçdaroğlu, sadece İçişleri Bakanlığı Müsteşarı ve emniyet istihbarat ile görüştüğünü kaydetti.

Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

"PKK Türkiye'nin çıkarlarını savunan bir örgüt değil. Kendi hedefleri ve amaçları var. Türkiye'de daha istikrarsız bir ortam yaratmak için terör eyleminde bulunuyorlar. Bunun için tabi Türkiye'nin iktidarı ve sivil toplum kuruluşlarıyla, meslek odaları ile teröre karşı hep birlikte ortak tavır takınması lazım. Teröre karşı bütün kesimlerin bir araya geldiğine inanıyorum. Bu giderek zaman içinde alt yapı olarak toplumun önüne çıkacaktır. Terörden hepimiz şikayetçiyiz. IŞİD terörünü düşünün, çok sayıda çocuk hayatını kaybetti. Dün Cizre'yi düşünün, 11 güvenlik görevlimiz hayatını kaybetti, ağır yaralılarımız var. Türkiye'nin bunları aşması lazım."

Demirtaş beni aradı

"HDP'nin PKK'nın etkisinden kurtulamadığına" yönelik değerlendirmelerin hatırlatılması üzerine, Kılıçdaroğlu, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın kendisini arayarak, geçmiş olsun dileklerini aktardığını, "Terörü lanetliyoruz" diye bir cümle kullandığını ve bunun değerli olduğunu ifade etti.

Kılıçdaroğlu, "Teröre karşı hepimizin ortak bir tavır takınması gerekiyor. HDP de 6 milyon civarında oy alan bir siyasi parti ve meşru bir parti. Meşruiyetini zaten tartışmıyoruz ama teröre karşı tavır konusunda biraz daha net bir tavır takınması hepimizin ortak talebi." diye konuştu.

"HDP'nin teröre karşı net tavır takınması"ndan, yapılan açıklamaları kast ettiğini belirten Kılıçdaroğlu, hem Türkiye'nin hem siyasetin daha net ve güçlü bir söyleme ihtiyacı olduğunu ve bu süreç içerisinde HDP'nin tümüyle dışlanmasının da doğru olmadığını kaydetti.

Bu görüşünü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım ile bir araya geldiklerinde de dile getirdiğini aktaran Kılıçdaroğlu, "Darbeye karşı parlamentoda ortak bir tavır sergilediğimizi, parlamento bombalanırken 4 siyasi partinin milletvekillerinin parlamentoda olduğunu ve darbe konusunda ortak bir bildiri hazırlanarak buna 4 siyasi partinin imza attığını dolayısıyla darbe karşıtı bir birliktelikte HDP'nin de burada olması gerektiğinin önemini vurguladım. Sonuçta darbeye karşı çıkmak zorundayız ve hepimiz karşı çıkıyoruz diye dile getirdim." dedi.

Bu görüşmede kendisine verilen yanıtı paylaşmak istemediğini dile getiren Kılıçdaroğlu, "Çıkan yanıt sizi ümitlendirdi mi?" sorusuna karşılık ise Taksim mitingi öncesinde Başbakan Yıldırım'a HDP'nin de bu sürece dahil edilmesi gerektiğini ifade ettiğini, Yıldırım'ın ise bu konuyu bir kez daha Cumhurbaşkanı Erdoğan'la görüşeceğini söylediğini belirtti.

"Mitinge HDP'nin Genel Başkanı da davet edilmeliydi"


Kılıçdaroğlu, toplumda bir yumuşama sağlanmasını, gerginliklerin sona ermesini istediklerini belirterek, şunları kaydetti:

"Yenikapı Mitingi'ne sadece grubu olan CHP, MHP ve AKP değil, oraya pekala HDP'nin Genel Başkanı, Vatan Partisinin, Saadet Partisinin Genel Başkanı, BBP'nin Genel Başkanı onlar da dahil edilmeliydi. Onlar da birer siyasi parti. Görüşlerini beğenmeyebiliriz ama bir ortak paydamız var, bu Türkiye. Vatanımız, bayrağımız, darbeye karşıyız, bunlar bizim ortak paydamız. Konuşmamda da onların da davet edilmesi gerektiğini söyledim ama bu davetler yapılmadı. Davetlerin yapılmaması toplumun bir kesiminin, belli siyasi partilerin sistemin dışına itilmesi, belli siyasi partilerin bir arada görülmesi gibi garip bir tablo çıkarıyor. Oysa demokraside bütün görüşler değerlidir. Bu anlayışı daha da güçlendirerek topluma aktarmak zorundayız."

Bu söylediklerinin bir çağrı olduğunu da belirten Kılıçdaroğlu, koşullar uygun olursa bütün siyasi partilerle görüşeceklerini aktardı.

"Terör eylemleri sonrasında özellikle sosyal medyadaki tartışmalarda ölenlerin hangi dinden, mezhepten, etnik kimlikten olduğuna yönelik söylemlerin olduğuna" yönelik değerlendirme üzerine Kılıçdaroğlu, "İki temel kırılma noktamız, fay hattımız var. Bunların birisi din üzerinden siyaset, ikincisi etnik kimlik üzerinden siyaset. Eğer bütün olaylara ve sorunların çözümüne bu iki eksenden girersek kaybeden Türkiye olur, kazanan Türkiye düşmanları olur." dedi.

Gittiği her yerde "Camide, kışlada, adliyede siyaset yapmayalım" dediğini belirten Kılıçdaroğlu, aksinin ayrışma noktaları yaratacağına dikkati çekti. Kılıçdaroğlu, Türkiye'deki siyasi partiler ve liderlerin gereken dikkati ve özeni göstermesi gerektiğini, Türkiye'nin bu konuda yeni bir sayfa açmak zorunda olduğunu dile getirdi.

"Kullandığımız dil kucaklayıcı olmalı"

Kılıçdaroğlu, "Türkiye'de 'duygusal kopuş' meselesinin tartışıldığı, Kürt halkının kazanılması gerektiği" şeklindeki görüşlerin de hatırlatılması üzerine, "Terörle mücadele edilirken, sokaktaki yurttaşın zarar görmemesi en büyük arzumuz. Kullandığımız dil de kucaklayıcı olmalı. Eğer nefret söylemi içerisinde, belli bir grubu, inancı tümüyle dışlıyorsanız veya dışlar imajı yaratıyorsanız bu duygusal kopuşa yol açabilir. 'Bizi istemiyorlar' diye... Bundan özenle kaçınmamız lazım. İnanç üzerinden, kimlik üzerinden toplu bir suçlama, ötekileştirme dediğimiz olayı gündeme getiriyor ve toplumda karşıtlık yaratıyor." değerlendirmesinde bulundu.

Eskiden kimsenin komşusunun etnik kimliğini, inancını sorgulamadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, siyasetin kullanacağı kucaklayıcı dil ile bunun aşılmasının mümkün olduğunu belirtti.

Kılıçdaroğlu, "Demokratik standartları yükseltmemiz gerekiyor. Farklı görüşleri, düşünceleri insanlar ifade edebilmeli. Onları meşru zeminin dışına itmemeliyiz. Türkiye güçlü bir ülke, farklı bir görüş, söylem bize aykırı gelebilir ama bu Türkiye'yi yıkmaz." dedi.

"Aslı Erdoğan kesinlikle tutuklanmamalı"

"Özgür Gündem gazetesinin kapatılmasına" yönelik değerlendirmeleri sorulan Kılıçdaroğlu, "İlke olarak yayın organlarının teröre destek vermelerini asla kabul etmeyiz. Gazeteler gerçekten toplumu aydınlatıyorlarsa, doğru bilgileri aktarıyorlarsa, halk adına iktidarı yönetenleri sorguluyorlarsa bu bizim başımızın üstünde ama hiçbir yayın organı teröre destek vermemeli. Bir başka temel ilkemiz, hiçbir yayın organının susturulmasını istemeyiz. RTÜK var, mahkemeler var. Eğer bir gazete kapatılacaksa onu siyasi otorite değil mahkemeler kapatabilir." diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, gazetecilerin, sanatçıların tutuklanmasının da doğru olmadığını belirterek, yazar Aslı Erdoğan'ın tutuklanmasına ilişkin görüşlerini, "Kesinlikle tutuklanmamalı, doğru değil. Bu insanların tek silahları var, kalem. Başka bir şeyleri yok. Düşüncelerini, romanlarını, öykülerini kalemleriyle yazıyorlar. Eğer bu düşünceler, terör örgütüne destek veren şekilde, yasalara aykırıysa şunu veya bunu yapabilirsiniz. Ama gazetecinin, sanatçının tutuklanması... Yargılanabilir ama sonuçta siz daha yargılama aşamasında eğer içeriye alıyorsanız, bunu uygar dünyaya anlatamazsınız." şeklinde dile getirdi.

FETÖ'nün darbe girişimi sonrasında gözaltına alınan ve bu sırada yaşamını yitiren öğretmenin babası ile telefonda konuşarak acılarını paylaştığını, bir yüzbaşının FETÖ soruşturmaları kapsamında "vatan haini" diye suçlandığını ama sonrasında darbeciler tarafından öldürüldüğünün ortaya çıktığını belirten Kılıçdaroğlu, "Bunlar doğru değil. Biz daha baştan insanlara 'vatan haini' diyoruz. 15 Temmuz akşamı, erler vardı. Er, zaten hepimiz askerlik yaptık, komutan talimat verir herkes o emre uyar. Ordunun zaten geleneğidir bu. Er linç edildi, linç edilen erler ve askerler var. Bunların da tutuklanması ve yargılanması lazım. Bu erin ne günahı var?" dedi.

"Darbe fırsatçılığına izin vermemek lazım"

Kılıçdaroğlu, mağdurları da takip ettiklerini ve kendilerine gelen çok sayıda başvuru olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

"İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin Şehir Tiyatroları var, 100 yıllık bir tiyatro. Darbe fırsatçıları gelip, oradan 20 sanatçının işine son veriyor. Niçin son veriliyor, araştırdık. Darbeyle ilişkisi yok ama bunu da böylece atarsak, bunlar da FETÖ'cü diye... Dolayısıyla kimse bunlara sahip çıkmaz. Araştırdık, FETÖ'yle falan ilgileri yok. İlgileri yoksa 'Niye peki görevlerine son verdiniz?', 'Efendim, performansları düşük.' Onu da araştırdık, oynadıkları oyunlar kapalı gişe oynuyor.

Bir sanatçının performansının düşük olup olmadığına o oyunu sahneye koyan yönetmen karar verir. Ben karar veremem, belediye başkanı da karar veremez. O da o işi bilemez. Bu darbe fırsatçılığına da izin vermemek lazım. Özellikle ben, Sayın Kadir Topbaş'tan istirham ediyorum, sanatçıları görevlerine alın. Tekrar gitsinler, çalışsınlar. 20 sanatçının İstanbul Büyükşehir Belediyesine ne yükü olabilir?"

15 Temmuz'daki Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminin ardından, sürecin "Hukukun üstünlüğü" ile yönetilmesi gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Hukukun üstünlüğü, darbeyle mücadelenizde size haklılık kazandıran temel ölçüttür. Eğer o temel ölçüte uygun hareket ederseniz, darbeyle mücadelede hem dünyanın hem muhalefetin, herkesin desteğini alırsınız. Ama ölçüt kaçtı, bazı alanlarda kaçtı." diye konuştu.

FETÖ ile ilişkisi olduğu gerekçesiyle kapatılan üniversitelerin birleştirilmesi veya bulundukları bölgelerde ticaret, sanayi odalarına devredilmesi gerektiğini anlatan Kemal Kılıçdaroğlu, "Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin Ankara'da çok güzel bir üniversitesi var. Benzer üniversite, İzmir'de olabilir, Ankara'da olabilir, Bursa'da olabilir. Bir çözüm modeli. Dolayısıyla öğrenciler yine burada kalırlar. Okullarının ismi değişmiş olur." ifadesini kullandı.

Kılıçdaroğlu, darbe girişiminin ardından yeni bir kalkışma olacağını düşünmediğini, darbelerin Türkiye'yi geriye götürdüğü konusunda herkesin hemfikir olduğunu belirtti.

Darbe girişiminin siyasi ayağının ortaya çıkarılmasını isteyen Kemal Kılıçdaroğlu, "Doğrudan doğruya il başkanı, ilçe başkanı, milletvekili, bakan olan var mı, yok mu? Örgüt üyesi olup bakan olan var mı, yok mu? Bize göre, istihbarat örgütümüz yok ama, CHP'nin il başkanı, ilçe başkanı, milletvekili yok. Biz FETÖ ile uzaktan yakından ilgisi olmayan bir partiyiz. Bizim gördüğümüz kadarıyla partimizin üyesi olup da FETÖ'yle bağlantısı olan kimse yok. Diğer partilerde var mı onu da bilmiyoruz. Bizimle ilgili kuşkumuz yok." değerlendirmesinde bulundu.

Kılıçdaroğlu, CHP'nin gerektiğinde öz eleştiri yapabileceğini ancak FETÖ konusunda öz eleştiri yapacağı hiçbir alan olmadığını vurgulayarak, "HSYK'yı değiştiler, onun yanlış olduğunu söyledik. Yargıtay'a 160 hakim tayin ettiler. 'Siz 160 militan atadınız' diye eleştirdik. O dönem üzerimize büyük saldırılar vardı iktidar tarafından. 'Siz nasıl hakimlere militan dersiniz' ama şimdi 160'ı da içeride." diye konuştu.

"Bu emniyet müdürlerini muhalefet atamadı"

Zamanında olayları görüp, zamanında iktidarı uyaran bir parti olduklarını vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Bir bakan çıkıp diyor ki '81 ilin 74 emniyet müdürü FETÖ mensubu'. Ne demektir bu biliyor musunuz? Emniyeti terör örgütüne teslim etmek, demektir. Emniyeti terör örgütüne teslim eden bir siyasi anlayışın, siyasi sorumlusu yok mudur, bunun siyasi ayağı yok mudur? Olması lazım. Bu emniyet müdürlerini muhalefet atamadı." dedi.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz'dan ders çıkarılması, özellikle eğitim sisteminin üzerinde durulmasının önemli olduğuna işaret ederek,  şunları söyledi:

"Şunu da zamanında söylemiştik, cemaatin yani FETÖ'nün ciddi bir entelektüel kapasitesi olan ciddi bir birikimi var aslında. Çünkü Anadolu'nun yoksul ama zeki çocuklarını alıp kendi okullarında, kendi düşünceleri paralelinde yetiştirdiklerini biliyoruz. Bu gizli bir şey değildi. Devletin sahip çıkması gereken bu insanlara, cemaat daha önceden gidip el atıyordu ve bunları alıp yetiştiriyordu kendi ideolojisine, dünya görüşüne uygun olarak."

Kılıçdaroğlu, eğitimde FETÖ yapılanmasının, üniversite öğrencilerinin yurt sorununun yıllardır çözümsüz kalmasına neden olduğunu, sorunları çözülmeyen çocukların belli insanların, belli düşüncelerin yurtlarına yöneltildiğini savundu.

Türkiye'nin dış politikada doğru adımlarla normalleşmeye gitmesini, diğer ülkelerle ilişkilerin düzelmesini desteklediklerine işaret eden Kılıçdaroğlu, Suriye ile de normalleşilmesini istediklerini aktardı.

Türkiye'nin Cerablus'a girmesi, Şam'a bu konuda bilgi verilmesi, Rusya'ya, Amerika'ya bilgi verilmesi ve dolayısıyla oraya müdahalenin yapılmasını olağan ve normal karşılayıp desteklediklerini aktaran Kılıçdaroğlu, "Biz bunu 9 Ekim 2014'te söyledik. Dedik ki 'IŞİD terörü var, oraya eğer getirirseniz sınır ötesi bir tezkere, biz buna evet diyeceğiz'." ifadesini kullandı.

"Türkiye, bölgede kendi güvenliğini sağlamak zorundadır"

Türk Silahlı Kuvvetleri Müşterek Özel Görev Kuvveti ve Koalisyon Hava Kuvvetlerince Suriye'nin Türkiye sınırındaki Cerablus bölgesinde terör tehditlerine karşı yürütülen "Fırat Kalkanı Harekatı"nın doğru ancak gecikmiş olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, şöyle dedi:

"Türkiye, bölgede kendi güvenliğini sağlamak zorundadır. Her ülke kendi güvenliğini sağlamak zorundadır, bunun siyaseti olmaz. IŞİD terör örgütü Türkiye için ciddi bir riskse ki risktir, en son bunu Gaziantep'te gördük, 53 vatandaşımız hayatını kaybetti, Türkiye'nin oraya müdahale etme hakkı vardır, uluslararası hukuk bunu öngörür. Son IŞİD teröründen sonra artık Türkiye'nin oraya müdahale etmesi, kaçınılmaz olarak gündeme geldi."

Kılıçdaroğlu, değerlendirmelerine şöyle devam etti:

"Türkiye her şeye rağmen gücünü korumaktadır. Silahlı kuvvetleri, ekonomisi, üniversiteleri, sivil toplum örgütleri güçlüdür. Demokrasisi diğer ülkelere göre daha ileridir. Dolayısıyla bu yapı içinde yeni düşmanlar yaratmadan, kendi güvenliğini de sağlayarak izleyeceği ekonomik, sosyal ve kültürel politikalarla, dostluk üzerinden bir siyaset geliştirilmelidir."

"Olağanüstü bir durum olduğu zaman tabi"

"Cumhurbaşkanı Erdoğan Külliye'ye davet ederse tekrar gider misiniz?" sorusuna Kılıçdaroğlu, "Olağanüstü bir durum olduğu zaman tabi. Biz düşüncelerimizi zamanında söyleriz ve o düşüncelerimizin arkasında dururuz. Türkiye 15 Temmuz darbe girişimi yaşadı, en kanlı darbe olayıydı. Dolayısıyla, böyle bir çağrıya gitmemek doğru değildi. Ortaya çıkan sorun, hepimizin ortak sorunuydu. Bir demokrasi meselesiydi, insan hakları meselesiydi. Gidildi ve darbeye karşı ortak tavır takınıldı." dedi.

FETÖ üyesi olması sebebiyle memuriyetten çıkarmalarla ilgili değerlendirme yapan Kılıçdaroğlu, "'Falan kişi oğlunu niye cemaatin okuluna gönderdi.' Görevine son. İyi de kardeşim peki, o okuldan mezun olan senin kabinende bakan var. Onun görevine son veriyor musun? Hayır, son vermiyorsun. Memurun görevine üstelik ömür boyu son veriyorsun. Çocuğunu oraya gönderdiği için memuriyetine son veriliyor. Tek gerekçe bu. Buna benzer dramlar var." ifadesini kullandı.

Kemal Kılıçdaroğlu, konuyu her ortamda anlattıklarını ve yeni bir mağdurlar sınıfı yaratılmaması gerektiğine işaret ederek, şunları söyledi:

"İki gün önce gazetelerde okudum. Çok sayıda memurun işine son verilmiş. Ömür boyu bakın bir daha memuriyete dönemeyecek. 12 Eylül'de askerler, böyle bir düzenleme hazırlamışlardı. 'Ömür boyu dönmeyeceği' ifadesini çıkardılar düzenlemeden. Çünkü 'hata yapabiliriz' diye. Ama darbe dönemi değil. Meşru bir hükümet bunu yapmamalı. Daha acı olanı şu, memuru işten çıkardın, lojmandan da çıkardın. Şimdi halk ev vermiyor. Peki bu insanlar nerede yaşayacak. Vicdan denen bir şey var."

Adli Yıl Açılış Töreni

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, adli yıl açılışına katılıp katılmayacağı sorusu üzerine ise katılmayacağını belirterek, açıklamalarına şöyle devam etti:

"Yargıtay Genel Sekreteri geldi. Davetiyeyi getirdi. Davetiyede adres olarak bir otel var, orada yapılıyor. Biz de 'olur' dedik. Çünkü yargının şöyle bir özelliği var, yargıya siyaseti sokmamalıyız. Çünkü siyaseti sokarsak, adalet tecelli etmez. Adil yargılama olmaz. Bu işin özü adil yargılamadır. Herkes çıkan yargı kararında 'evet' diyecek 'bu doğrudur' ve kabul edecek bunu. Gelen davetiyede adres başka ama toplantı başka bir yerde yapılıyor. Bu da kendi içinde müthiş bir çelişki. Sayın Cumhurbaşkanı'nın da orada konuşacağı söyleniyor. Binali Yıldırım'a aktardığım için söylüyorum. Geleneksel olarak, adli yılın açılışında bir savunma konuşur, Türkiye Barolar Birliği Başkanı, bir de yargı konuşur, Yargıtay Başkanı ve tören biter."

Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin olağanüstü hal ortamından süratle normalleşmesi gerektiğine vurgu yaparak, "Hükümetin bunu yapması lazım. Sayın Cumhurbaşkanı gelir, o da dinler, yargının şikayetleri olur o da dinler, baronun şikayetleri olur o da dinler, savunma makamını dinler ve hep birlikte ayrılırız oradan." dedi.

"Biz iktidarda olsaydık, tüp geçit yapardık"

Dün resmi törenle açılışı yapılan Yavuz Sultan Selim Köprüsü'ne ilişkin düşüncesi sorulan Kemal Kılıçdaroğlu, "Güzel ama biz olsaydık iktidarda, mesela tüp geçit yapardık. Tüp geçit daha iyi olurdu, yerin altından. Üstelik çok daha imkanları olan demiryolu, raylı sistemleri olan, gidişi gelişi olan, üstelik çevreyi koruyan bir değil en az iki tane tüp geçide Türkiye'nin ihtiyacı var." diye konuştu.