CHP Meclis Grup Toplantısı'nda, Kılıçdaroğlu'nun konuşması öncesi, Bitlis'in Tatvan ilçesindeki helikopter kazasında şehit olan askerler için saygı duruşunda bulunuldu.

Kılıçdaroğlu, daha sonra 5 Mart 2020'de Saadet Partisi'nden istifa eden İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslam'a, CHP rozeti taktı.

Ardından partililere hitap eden Kılıçdaroğlu, usta oyuncu Rasim Öztekin'in hayatını kaybettiğini hatırlatarak, "Kendisi tiyatronun ve sinemanın çok değerli bir aktörüydü. Ailesine, sevenlerine ve sanat camiasına baş sağlığı dilerken onu unutmayacağımızı ifade ediyoruz." diye konuştu.

Sanat dünyasının ve sanatçıların bir toplum için ne kadar değerli olduğunu bildiklerini belirten Kılıçdaroğlu, "Herkes sanatçı olamaz. Sanatçıları kaybetmek bir toplum için gerçekten de acı bir tablodur." ifadesini kullandı.

Gazeteci Levent Gültekin'in dün saldırıya uğradığını anımsatan Kılıçdaroğlu, "Saldırıya tepki veren, öncelikle iki kadın. O iki kadına yürekten teşekkür ediyorum. Gerçekten olağanüstü bir şey." dedi.

Gültekin'in, düşüncelerini özgürce yazdığını, kalemini satmadığını söyleyen Kılıçdaroğlu, "Kendisi televizyonlarda, internet sitelerinde, bazen gazetelerde düşüncelerini özgürce ifade eder. Bir gazetecinin, düşüncelerini açıkladı diye tehdit edilmesi, saldırıya uğraması, dövülmesi asla kabul edilemez. Gazeteciye kalkan her el demokrasiye kalkmış demektir. Olayı böyle değerlendirmek, yorumlamak lazım." değerlendirmelerinde bulundu.

Gültekin'in, "Son zamanlarda sürekli tehdit alıyordum. Kendimden daha çok memleketim adına üzülüyorum." sözünü aktaran Kılıçdaroğlu, "İnsan Hakları Eylem Planı'nın açıklandığı bir ortamda halen bu saldırılar oluyor ve saldırıyı yapanlar bir şekliyle elini kolunu sallayıp sokaklarda geziyorlarsa bu eylem planının bir şeye yaramadığı da açıkça anlaşılıyor." şeklinde konuştu.

Gazeteciler Müyesser Yıldız ve İsmail Dükel'in de yargılandıkları davalardan ceza aldığına işaret eden Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Özellikle Müyesser Hanım uzun süre cezaevinde kaldı. Olmayan belgeden ve olmayan devlet sırrından ötürü yargılandılar ve mahkum edildiler. İnsan Hakları Eylem Planı'nın açıklanmasından hemen sonra böyle bir tablonun ortaya çıkması gerçekten son derece acı. Asıl sorgulanması gereken, rütbeli olan birinin Kara Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığına getirilmesidir ve sonra bunun FETÖ'cü olarak itirafçı olmasıdır. Bunu buraya kim getirdi? Savcı sorgulayacaksa bunu sorgulaması lazım. Kim getirdi? O rütbeyi buna kim verdi? Bu makamı bunlara kim tahsis etti? Gazetecilerle uğraşacağınıza bu konularla uğraşın.

Üstelik bir telefon görüşmesi, bir astsubay. Psikolojik tedavi görüyor. Böyle birinin sözlerine itibar ediyorsunuz ve gazetecileri hapse atıyorsunuz. Müyesser Hanım, tam 5 ay, hak etmediği bir ortamda yaşamını sürdürdü. Doğru değil. Birlikte mücadele edeceğiz. Bütün gazeteci arkadaşlara, basın çalışanlarına, kalemini satmayanlara, düşüncelerini özgürce ifade eden bütün gazetecilere selam gönderiyoruz. Siz kaleminizi satmadığınız sürece kimi eleştirirseniz eleştirin biz her zaman yanınızda olacağız ve sizlerle beraber olacağız. Bizim özgür medyaya ihtiyacımız var. Bizim eksiğimizi bize gösteren özgür medyadır. O medyanın mensuplarına her zaman saygı duyacağız."