Bir dizi ziyaret ve temaslarda bulunmak üzere Adana'ya gelen Kılıçdaroğlu, CHP İl binasını ziyaret ederek, burada partililerle bir araya geldi. 'Başbakan Kemal' sloganlarıyla karşılanan Kılıçdaroğlu, izdiham nedeniyle zor anlar yaşadı. Burada partili kadınlarla sohbet edip, gazetecilerin kendisine yöneltmiş olduğu sorulara da yanıt veren Kılıçdaroğlu, çarpıcı açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu, CHP'yi sadece emeğin dünyasına değil, iş dünyasına da anlatıp onlardan Türkiye'yi aydınlığa kavuşturabilme noktasında oy isteyeceklerini söyledi.

AYDINLIK TÜRKİYE'Yİ HALKLA BİRLİKTE KURMAK İÇİN YOLA ÇIKTIK

CHP'nin siyaset politikalarının odağında 'insan' olduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: "İnsanı sevmemiz lazım. Hiç kimseyi ötekileştirmeden, 'Bize oy verdi, vermedi' demeden, bütün yurttaşlarımızı kucaklamak ve onlarla birlikte aydınlık Türkiye'yi kurma hazırlığımız var. Bu azimle yola çıktık, bu azimle buraya geldiğimiz gibi yine bu azimle yolumuza devam edeceğiz. Önümüzde engeller olsa da, özel yetkili mahkemeler olsa da, AK Parti'nin yargıçları karşımıza çıksa da hepsini yıkacağız, hepsini geçeceğiz."

Kemal Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü; "Bir ülke düşünün; gazetecileri, yazarları, üniversite hocaları, halkın iradesiyle parlamentoda görev yapmak için seçilip gönderilen milletvekilleri hapiste. O zaman bu tutukluluğun yapısını, mevcut anlayışı değiştirmemiz lazım. Bu ülkeye özgürlük ve demokrasiyi getirmek için mücadele etmek lazım. Bizim mücadelemizin temel felsefesi bu; demokrasi ve özgürlük."
Adana'da 'kent turu' yapıp insanlarla ayak üstü sohbetler yaptığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, bir vatandaşın kendisine; "12 Eylül rejiminden daha kötü bir durumdayız" diye bağırdığını anlatarak, şunları söyledi: "Doğrudur. 1940'lı yılların Almanyasında kurulan 'toplama kampları', 21. yüzyılın Türkiye'sinde kuruldu. Toplama kamplarına karşı çıkacağız. Adam gibi yargılanmaya, hukukun üstünlüğüne 'Evet'. Bizim bunlara hiçbir itirazımız yok, ancak hükümeti eleştirdi diye milletvekiline fezlekeye düzenleyen savcı, yarın herkes için bu kararı alıp fezleke düzenleyebilir. Yurtdışından adam geliyor ve diyor ki; 'Beni aramışsınız' ama onlar kaçacak diye adamı tutukluyorlar. Ne demek ya? Adam zaten yurt dışından gelmiş. Bu hukuk anlayışı, demokrasinin kabul edeceği bir hukuk anlayışı değildi. Buna biz 'AK Parti'nin hukuku' diyoruz. Bu hukuka da karşı çıkacağız. Ne yaparlarsa yapsınlar."

BEDEL ÖDENMEDEN HAK ALINMAZ GEREKİRSE BEDEL ÖDEMEYE HAZIRIZ

Bedel ödenmeden hakkın alınamayacağını kaydeden Kılıçdaroğlu, sözlerine şöyle devam etti: "Bedelini gerekirse ödeyeceğiz. Bedel ödemek için gerekirse yola çıkacağız. Ne yaparlarsa yapsınlar, bu halk için, halkın özgürlüğü için mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Neticede korkarak yol alınmaz. Korkunun ecele faydası yok. Korkuyu çocuklarınıza miras mı bırakacaksınız? Sonra da çıkıp; 'Çocuklarım benimle övünecek' mi diyeceksiniz? Herkese sesleniyorum; demokrasi karşıtlarına, baskı ve zorbaya karşı mücadele edecekseniz işte bu mücadele çocuklarınıza bırakacağınız en güzel mirastır. Bizim yolumuz uzun, mücadelemiz zor. Bu mücadeleyi verirken, bedel bile ödeyebiliriz ama bedel ödemekten korkmayacağız. Bu ülkeyi kuranlar, canlarıyla kanlarıyla bedel ödediler. Gerekirse biz de öderiz."

HERKESİN KARNI DOYACAK AMA HERKESİN ÖZGÜRLÜĞÜ OLACAK

Kılıçdaroğlu, AK Parti'nin 31 Mayıs'ta Artvin'in Hopa ilçesinde düzenlediği mitingde emekli öğretmen Metin Lokumcu'nun ölümüyle sonuçlanan olaylarda gözaltına alınan ve tutuklandıktan sonra cezaevinde saçları kestirilen 3 genci hatırlattı. Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: "Eğer bu ülkede çocukların hapiste saçları kesiliyorsa o zaman bu kavga hepimizin kavgası olmalı. Çünkü bu çocuklar hepimizin çocukları. 'Ben parasız üniversite istiyorum' diye haykıran gençler 19 ay hapiste kalıyorsa, onun annesine sahip çıkmak hepimizin görevidir. Onlar hepimizin çocukları ve onları toplumun dışına itmek değil, kazanmamız lazım. Her anne ister ki, çocuğu kendisinden çok daha iyi koşullarda bir yaşam standardına kavuşsun. Eğer her annenin özlemi buysa bu özlemi topluma yaymak zorundayız. O zaman göreceksiniz ki, daha güzel bir Türkiye'yi hep birlikte kuracağız. Karnımızın doyması yetmiyor. 21. yüzyılda herkesin karnı doyacak ama herkesin özgürlüğü olacak. Herkes düşüncelerini özgürce ve korkmadan dile getirebilecek."

İŞADAMLARI KONUŞMAYA KORKUYOR

Türkiye'de işadamlarının konuşmaya korktuğunu, gazetecilerin de yazmaktan çekindiğini iddia eden Kılıçdaroğlu, medya üzerinde baskının olduğu ve basının halka gerçekleri anlatamadığı bir ülkede halkın haber alma özgürlüğünün de engellendiği görüşünü savundu. Medya üzerindeki baskının, halka yapılmış bir baskı olduğu gibi medyanın özgürlüğünün kısıtlanmasının yine halkın özgürlüğünün kısıtlanması anlamına geleceğini kaydeden Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "İster sağ ister soldan. İster bizi
desteklesin ister desteklemesin ama her medyanın özgürce haber yapmasını isteriz. Bizi eleştirir ya da överler bunlar ayrı bir şey. Medya dediğimiz, halkın haber alma özgürlüğünü yerine getirendir. Bu nedenle bizim bu alanda daha duyarlı olmamız, bunu da halka anlatmamız lazım."

SAYIN GÜL, YASAYI ANAYASA MAHKEMESİNE TAŞIYABİLİR

Kılıçdaroğlu, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabul edilen ancak, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından veto edildikten sonra yeniden Meclis'te görüşülen 'Sporda Şiddet Yasası' ile ilgili olarak da konuştu.

Kılıçdaroğlu, Abdullah Gül'ün; "Kanun Meclis'ten nasıl geçecek ona bakarız. Ona göre nedir diye inceletiriz" şeklindeki sözlerinin hatırlatılması üzerine şunları söyledi: "Sayın Cumhurbaşkanı'nın bu aşamadan sonra yapabileceği bir şey var. Eğer yasa aynen Meclis'ten geçerse onaylamak zorunda kalacak. Onayladıktan sonra Sayın Gül, eğer arzu ederse konuyu Anayasa Mahkemesi'ne 'iptal' ya da 'yürütmeyi durdurma' konusunda başvuruda bulunacaktır. Bunun dışında Sayın Cumhurbaşkanı'nın yapabileceği hiçbir şey yok."