CHP Grup toplantısında konuşan Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından satır başları şöyle:

– Devleti yönetenler eleştirilere tahammül etmek zorundadır. Eleştirilen bir iktidar eksiğinin ne olduğunu öğrenir. Eleştirdi diye bir insanı hapse atmak çağdaş devletlerde söz konusu değildir.

– İşsizlik bütün kötülüklerin anasıdır. Üniversiteyi bitirip iş bulamayan bir kişinin derdini kim bilebilir? Devleti yönetenler, eğer işsizlik bütün kötülüklerin anası ise, gençlere iş bulmak zorundadır. ÇAYKUR’un 210 kişilik kadrosuna 23 bin kişi başvurmuş. Bu tablodan memnun musunuz? Bu ülkenin evlatları hepimizin evlatları. AKP 10 milyon işsiz yarattı. 10 milyon hanede huzur yok demektir.

HAKİMLER ADİL DEĞİL

– Devleti yönetenler dış politikada Türkiye’nin çıkarlarını korumak zorundadır. Mısır’la kavgalı, Suriye’yle kavgalı, ne oldu? Suriyeliler için 40 miyar dolar harcadınız. İdlib’te şehitlerimiz oldu hesabını dahi soramadılar. Bu mudur devletin itibarını korumak?

– Yargıya müdahale ettiğiniz an, devlette çürüme başlar. Vatandaş yargıya inanmamaya başlar. Bu mahkeme adalet dağıtmıyor der, bu hakimler adil değildir der. Bir siyasi parti lideri mahkemelere hakim tayin etmemelidir. Aksi halde devlette çürüme başlar!

– Devleti yönetenler işi ehline verirler. Adamın dünyadan haberi yok, işi bilmiyor ama iş ona veriliyor. Adam yandaş. Bu zengin ülke böyle bir avuç insan tarafından soyuluyor.
– Biz muhtara yardımcı personel vereceğiz. Muhtarı küçümsüyorlar. Muhtar kardeşlerime sesleniyorum. Sizin hakkınızı sonuna kadar savunacağım. Hem yardımcı personel hem bütçe vereceğim.

– Kamu ve özel bankalara çiftçilerin borcu 134 milyar lira. Tarım krediden aldıkları borç 8 milyar lira. Bu çiftçilerin borcu yapılandırılmadı, 153 firmanın borcu yapılandırıldı. Niçin? Çünkü bu 153 firma yandaş.

ÜLKEYİ KIPKIRMIZI HALE GETİRDİ

– Her kesimin sorunu var. Devletin yöneten insanlar söylem ve eylemleriyle topluma örnek olmalıdır. “Pandemi var, sosyal mesafeyi koruyalım” dedi. Sonra lebaleb dolu salonlarla övündü. Şimdi tüm şehirler yeniden kırmızıya döndü. Kar yağdı mikroplar öldü diyordu, ülkeyi kıpkırmızı hale getirdi. Akla bakın Allah aşkına! Şimdi kapanma başlıyor. Esnaf kardeşim, sana sesleniyorum: Bu tabloyu senin vicdanına havale ediyorum. Sen bu ülkenin orta direğisin!

– AKP’nin yarattığı gençler var. Her türlü yolsuzluğu, vurgunu görüyorlar. Benim neyim eksik diyor. Hırsızı büyükelçi yapıyorlarsa beni de yükseltirler diyor. Ortaya çıkan tablo tepeden tırnağa bir vurgun tablosudur.

DEVLET KİNLE YÖNETİLMEZ

Her devletin bir anayasası ve kuralları bulunduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"İktidar, o kurallar çerçevesinde devleti yönetir. Kuralların dışına çıkmamaya, hukukun üstünlüğüne özen gösterir. Bu, aynı zamanda devlete saygınlık kazandırır. Devlet; bilgiyle, gelenekleriyle, ilimle, irfanla yönetilir. Devlet, kinle ve öfkeyle yönetilmez. Devlet, ahlakla ve adaletle yönetilir. Hazreti Ali'nin söylediği gibi 'Devletin dini adalettir.' Dolayısıyla biz devletimizi böyle biliyoruz, böyle kabul ediyoruz."

Kılıçdaroğlu, Türkiye Cumhuriyeti'nin, sıradan bir devlet olmadığını, kuruluşunun bütün mazlum milletlere örnek olduğunu, her karış toprağında şehit kanları bulunduğunu vurguladı.

"Devletimizi, vatanımızı, bayrağımızı her şeyin üstünde tutarız. Ama isteriz ki devletimizi yönetenler, aynı duyguyu yönetirken de hissetsinler." diyen Kılıçaroğlu, devlete böyle bakılması gerektiğini söyledi.

"Para halk için kullanılır, cep için kullanılmaz"

Devleti yönetenlerin, aynı zamanda eleştirilere tahammül etmek zorunda olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Aslında devleti yönetenlerin ilham alacakları en büyük kaynak, kendilerine yönelik eleştirilerdir. Çünkü eleştirilen bir yönetim, iktidar, en azından eksiğinin, hatasının ne olduğunu eleştirilerden öğrenmiş olacaktır. 'Eleştirdi.' diye insanı hapse atmak, tutuklamak çağdaş devletlerde söz konusu değildir." değerlendirmelerinde bulundu.

Devleti yönetenlerin, devletin kaynaklarını özel çıkarları, ailelerinin veya yandaşlarının çıkarları için kullanmamaları gerektiğine değinen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Devleti yönetenler, ahlaklı olan yöneticiler bilirler ki o paraların tamamı millete yani halka aittir. Dolayısıyla para halk için kullanılır, cep için kullanılmaz. Devleti yönetenler, harcadıkları her kuruşun hesabını millete vermek zorundadırlar. Bu zorunluluğu hisseden bir yönetim Türkiye'ye ya da yönettiği ülkeye büyük katkılar yapan yönetimdir. Her kuruşun hesabını vermek demek millete saygı duymak demektir. Her kuruşun hesabını vermek demek demokrasiye inanmak demektir. Her kuruşun hesabını vermek demek insana saygı duymak demektir. Devleti yöneten siyasi iktidarın, toplanan her kuruşun hesabını millete vermesi lazım."

"13 uçak demek milyonlarca kişinin hakkını gasbetmek demektir"

Çağdaş devletlerde devleti yöneten siyasal iktidarın, israftan olabildiğince kaçındığını anlatan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"İsraf, inancımıza göre de haramdır. Mademki haramdır, mademki israftan kaçınacağız; o zaman devleti yönetenler, görkemli, şatafatlı işlerden özenle kaçınırlar. Çünkü devleti yönetenler israf batağında yüzerlerse bütün dünyada alay konusu olurlar. Bu nedenle en saygın devletlerde devleti yöneten iktidarın başındaki, en tepedeki kişinin, dünyada hiçbir örneği yoktur, 13 uçağı olmaz. 13 uçak demek milyonlarca kişinin hakkını gasbetmek demektir. Bu nedenle devleti yönetenler israftan kaçınırlar. Tam tersine devleti yönetenler; kendileri, aileleri ve yakınlarıyla beraber topluma örnek olurlar. Mütevazı bir yaşamları olur ve toplum onları gördüğü zaman gururlanır. 'Bizim seçtiğimiz kişiler bize örnek oluyorlar. İsraftan kaçınıyorlar. Har vurup harman savurmuyorlar. Kaynakları yandaşlara aktarmıyorlar, toplum için kullanıyorlar.' denir. Dolayısıyla bizim temel felsefemiz budur."